2020'ye doğru giderken: Kadınlar katledildi, failler 'ak'landı

  • 09:01 31 Aralık 2019
  • Dosya
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - KCDP’nin verilerine göre erkekler 2019 yılının ilk 11 ayında 430 kadını, İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 318 kadını katletti. Bu yıl da erkek-devlet-yargı üçgeninde kadınlar katledildi, failler “ak”landı. KCDP Temsilcisi Melek Önder, “Biz ne özgürlüğümüzden ne de eşitlikten vazgeçecek değiliz. Bizleri sustursalar başka kadınlar mücadeleyi devralacaktır” dedi.
 
Kadın katliamlarının arttığı ve buna karşı kadınların direnişinin de yükseldiği bir yıl oldu 2019. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre erkekler, 2019’un ilk 11 ayında en az 430 kadını katletti. Kadın katliamları en fazla ocak, ağustos, eylül ve kasım aylarında yaşandı. KCDP’nin verilerine göre ocak ayında 43, ağustos ayında 49, eylül ayında 53, kasım ayında ise 39 kadın kendi hayatları hakkında karar almak isterken en yakınlarındaki erkekler tarafından katledildi.
 
Resmi veriler ve KCDP’nin verileri arasında uçurum var
 
Yine KCDP’nin verilerine göre 2013 yılında 237, 2014 yılında 294, 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında da 440 kadın katledildi. 2013 yılından bu yana kadın katliamlarında erkek-devlet şiddetini gözler önüne seren ciddi artışlar yaşanıyor. Fakat KCDP ile devletin açıkladığı resmi rakamlar birbirini tutmuyor. Bu yıl 15 Kasım’da "Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi Toplantısı"nda kadın katliamlarına ilişkin konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açıkladığı rakamlar ile KCDP’nin verileri arasında adeta bir uçurum var.
 
İçişleri Bakanının açıkladığı rakamlara göre Türkiye'de 2016'da 304, 2017'de 353, 2018'de 280, 2019 yılında da 299 kadın katledildi. Bakan, Türkiye’deki kadın katliamları oranını dünya ölçeğine göre değerlendirerek, "Son güncel veriye göre 2019 yılı kadın cinayeti sayısı 299. Dünyada bu işin ölçütü aslında 1 milyon kişi başına düşen kadın cinayeti sayısı bakımından yapılır. Bu ölçekle bakarsak, İngiltere, Fransa, Japonya gibi ülkeler 1,8-2 bandında ülkeler grubundadır. Türkiye bu sıralamada 2019 verilerine göre 3,6 bandında yer alıyor"  diyerek, kadınların katledilmesinde Türkiye’nin bulunduğu durumu oranlarla hafifletmeye çalıştı.
 
İçişleri Bakanı 12 Aralık’ta ise farklı bir açıklama ile basının önüne çıktı. Bakan yaptığı açıklamada 2019’un ilk 11 ayında 318 kadının katledildiğini söyledi. Bakanın açıkladığı veriler bir kez daha KCDP’nin verileri ile uyuşmadı.
 
Müzeyyen, Güllü, Emine ve daha nicesini korumayan yasalar
 
Bu yıl yaşanan kadın katliamlarının birçoğunda var olan yasaların kadınları korumadığı açığa çıktı. Katledilen kadınların ya koruma kararı ya da fail erkeklere karşı aldırdıkları uzaklaşma kararı vardı. Fakat bu kararlar kadınları korumaya yetmedi. Avukat Müzeyyen Boylu, Diyarbakır’da 19 Mayıs günü boşanma aşamasında olduğu Mesut Issı tarafından katledildi. Müzeyyen’in katledilmeden önce fail Mesut Issı hakkında uzaklaştırma kararı çıkardığı ve katledilmeden 18 gün önce uzaklaştırma süresinin dolduğu ortaya çıktı.
 
Güllü Yılmaz da Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde evli olduğu Can Yılmaz tarafından 17 Ekim günü yanıcı madde ile katledilmek istendi. Ağır yaralanan Güllü, 12 gün süren yaşam mücadelesinin ardından 29 Ekim’de hayatını kaybetti. Güllü’nün yaşamını yitirmeden bir ay önce fail Can Yılmaz’dan şikayetçi olduğu ve failin gözaltına alındıktan sonra aynı gün serbest bırakıldığı ortaya çıktı.
 
Emine Bulut kadınların ‘Yaşamak istiyoruz’ çığlığı oldu
 
Kırıkkale’de ise 18 Ağustos günü Fedai Varan, daha önce evli olduğu Emine Bulut’u katletti. Emine’nin “Ölmek istemiyorum” çığlığı ise tüm kadınların sloganı oldu. Emine de tıpkı diğer kadınlar gibi korunmadı. Emine’nin katledilmeden dakikalar önce yanında bulunduğu çocuğu ile birlikte karakola sığındığı ve fail Fedai Varan’ın kendisini tehdit ettiği yönünde ifade verdiği ortaya çıktı. Emine’nin korunamamasına tepki gösteren kadın örgütleri “Ölmek istemiyoruz, yaşamak istiyoruz” başlıklarıyla kampanyalar başlatarak eylemler yaptı. Emine’yi korumayan erkek yargı ise fail Fedai Varan’a “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezası vererek adeta ödüllendirdi.
 
Ayşe Tuba fail ile uzlaşmaya zorlandı
 
Eskişehir’de 11 Ekim’de Yalçın Özalpay, boşandığı Ayşe Tuba Arslan’ı katletmeye çalışarak ağır yaraladı. Ayşe Tuba 44 gün süren yaşam mücadelesinin ardından 24 Kasım günü yaşamını yitirdi. Ayşe Tuba’nın 23 kez fail hakkında suç duyurusunda bulunduğu, 1, 2, 6 aylık uzaklaştırma kararları aldırdığı ve uzlaşmaya zorlandığı öğrenildi. Ayşe Tuba’nın cebinden Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na hitaben kaleme alınmış katledilmek istemediğine dair mektup da bulundu.
 
Ceren Özdemir’in katledilmesine karşı kadınlar alanlara çıktı
 
Ordu’nun Altınordu ilçesinde açık cezaevinden firar eden Özgür Arduç, 3 Aralık’ta Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Bölümü öğrencisi Ceren Özdemir’i kesici aletle katletti. Olay sonrası kaçan fail yakalandığında birçok suçtan sabıka kaydı olduğu, yıllar önce de bir çocuğu katletmeye çalıştığı ve bu yüzden 14 yıl hapis cezası aldığı ortaya çıktı. Fail Özgür Arduç, çocuğu katletme girişimine rağmen açık cezaevine alındı.
 
Erkek-devlet şiddetinde kadınlar hedefte
 
Yıl boyu süren kadın katliamlarına karşı kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde alanları doldurarak erkek-devlet şiddetine karşı ortak mücadele mesajları verdi ve öfkelerini dile getirdi. Kasım ayında kadınlar şiddete karşı direnişi büyütürken, birçok kez eylemleri hedef alınarak polis şiddetine maruz kaldı. Şili’de yükselen Las Tesis’e ses veren kadınların dans performansları önce polis, ardından İstanbul Valiliği en son ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından hedef alındı. Dünyanın birçok yerinde dans performansları ile erkek-devlet şiddetine dikkat çeken kadınlar sadece Türkiye’de engellendi ve polis saldırısına maruz kaldı.
 
‘Kadın katliamlarındaki artış sorgulanmalı’
 
2019 yılında erkek-devlet ortaklığı ile yaşanan kadın katliamlarını ve buna karşı verilen mücadeleyi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Temsilcisi Melek Önder ile konuştuk. Giderek yükselen kadın katliamı grafiği ile karşı karşıya olduklarını vurgulayan Melek, “Bu artışın sorgulanması gerekiyor. Kadın cinayetlerinin genellikle ateşli silahla olduğunu biliyoruz. Cinayetlerin genellikle tanıdıkları erkekler tarafından işlendiğini biliyoruz. Bu artışın en büyük nedeni devletin siyasi olarak bir irade ortaya koymamasıdır. Çünkü biz biliyoruz ki 2011 yılında kadın cinayetleri rakamlarının verilerinde bir gerileme oldu. Çünkü Türkiye o yıl İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmuştu ve imzalamıştı. Biz de her yerde bunu anlatıyoruz. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa kadınlar için hayatidir. Can güvenliğini sağlamak için birçok koruyucu ve önleyici tedbirler getirir” dedi.
 
‘İstanbul Sözleşmesi Anayasa’nın üstünde bir sözleşme’
 
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın uygulanmadığının altını çizen Melek, kadınların karakol önlerinden geri gönderildiğini, uzlaşmaya zorlandığını ve şiddet gördüğü eve geri gönderilerek erkeklerle barıştırılmaya çalışıldığını belirtti. Erkeklere cesaret verildiğine işaret eden Melek, “İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamadıkları her gün devlet bir yerde suç işliyor. İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir sözleşme. Anayasanın üstünde bir sözleşme olduğu için onu uygulamakla yükümlüler. Her gün biz mahkemelerde, adliyelerde adalet ararken maalesef hâkimler ‘takdiri indirimi’, ‘iyi hal indirimi’ diye cezalarda indirimler uyguluyor. Caydırıcı cezalar verilmediği sürece maalesef biz kadın cinayetleri gerçekliği ile yaşamaya devam edeceğiz bu ülkede” diye konuştu. 
 
‘Verilerimiz arasındaki fark araştırılmalı’
 
Kadın katliamlarına dair İçişleri Bakanlığı ve platform verileri arasında fark olduğuna dikkat çeken Melek, bu farkın açıklanması gerektiğini söyledi. “Eğer siz bu ülkede kadın cinayetleri gerçekliğini kabul ediyorsanız bir çözüm için adım atmanız gerekiyor” diyen Melek, şöyle devam etti: “Çünkü çözüm için adım atmadığınız her gün kadınlar öldürülmeye devam edecek. Biz verilerimize şüpheli ölümleri de dahil ediyoruz. Ancak devletin resmi araştırmalarına bunlar dâhil edilmiyor. Geçtiğimiz yıl öldürülen 441 kadının üçte biri şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Örneğin Şule Çet davası bunlardan biriydi. İntihar süsü verilip üzeri kapatılmaya çalışıldı. Biz kadınlar ve toplum bunun üzerine gidip cinsel saldırı sonucu öldürüldüğünü ortaya çıkardık. Buna benzer birçok olay var. Biz tabi ki bunların üzerlerinin kapatılmasına izin vermeyeceğiz. Bir kadını öldürüp, intihar süsü verip, elinizi kolunuzu sallayarak bu işin içinden çıkabileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü biz kadınlar buna izin vermeyeceğiz. Bundan sonra hiçbir erkek bir kadını öldürüp, istediğimi yaparım demeye cesaret edemeyecektir.”
 
‘Toplum Emine Bulut şansında kadınların neler yaşadığını gördü’
 
Emine Bulut’un katledilmesine değinen Melek, bütün toplumun Emine Bulut’un katledilmesini ve “Ben ölmek istemiyorum” çığlığını gördüğünü vurguladı. Toplumun Emine Bulut şahsında kadınların neler yaşadığını gördüğünü dile getiren Melek, “Özgecan Aslan katledildiğinde toplumdan benzer bir tepki gelişmişti. Toplum ayağa kalktı. Yine bu yıl öldürülen Güleda Cankel, Ceren Özdemir şahsında görüyoruz ki öldürülen her kadın artık daha bir sembol haline geliyor. Evet, kadın cinayetlerinde bir artış var. Ancak kadınların mücadelesi sonucu da kadın cinayetleri medyada daha görünür hale geldi. Herkes artık bunun durmasını istiyor. Bütün toplum bir itiraz yükselttiği için medyada görünür hale geldi. Toplum ne diyor ‘Bunları çözün artık’ diyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Devlet polis yoluyla kadınlara saldırdı’
 
Kadına yönelik şiddete karşı Las Tesis danslı protesto gerçekleştirdikleri 8 Aralık günü maruz kaldıkları polis şiddetine de değinen Melek, şunları dile getirdi: “Biz orada patriarkal ve erkek şiddetine karşı mücadele etmek için bir araya geldik. Orada devlet polis yoluyla kadınlara saldırdı. Saldırdıkları kadınlar kimlerdi; kadın cinayetlerine karşı, her türlü tacize tecavüze karşı mücadele eden kadınlardı. Biz kadına yönelik şiddete karşı mücadele ederken, karşımızda devlet durdukça maalesef biz bunları yaşamaya devam edeceğiz. Süleyman Soylu yaptığı açıklamada bizi marjinal diye nitelendirdi. Ama biz yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz. Platform olarak 10 yıldır mücadele ediyoruz. Öldürülen kadınların aileleri ile birlikte mücadele ediyoruz. Onlar da bizim platformumuzun birer üyeleri. Marjinal dediği insanlar, ‘kadın cinayetleri artık dursun’ diyen insanlar. Geçtiğimiz günlerde ‘318 kadın öldürüldü’ diye açıklama yaptılar. Üstelik geçtiğimiz yıllara oranla bir artışın olduğunu açıkladılar. Yıllardır kadın cinayetleri verilerini dahi açıklamıyorlardı. Açıklamaları önemli. Bizim mücadelemiz onları böyle bir açıklama yapmaya mecbur bıraktı.”
 
‘Erkeklere bu cesareti veren devlettir’
 
Melek, polis saldırısı sırasında gözaltına alınan kadınların ellerinin arkadan kelepçelenerek emniyete götürüldüğünü hatırlatarak, “Ama o katiller serbestçe elini kolunu sallayarak getiriliyorlar. Örneğin Helin Palandöken bireysel silahlanma sonucu öldürüldü. Bir duruşmasında yanlış sanık getirmişlerdi. Getirilen sanık elini kolunu sallayarak getirilmişti duruşma salonuna. Yine Ceren Özdemir’i öldüren adam polis aracında çok rahat iki polisi bıçaklayabiliyor. Ama bizim arkadaşlarımızın elleri kelepçelendi. Devlet kadınlara bunu reva gördüğü sürece bu cinayetler son bulmaz. Erkeklere bu cesareti veren devlettir. Erkekler kadınların ne zaman ölebileceği hakkını dahi kendinde görebiliyor” dedi.
 
‘Bizleri sustururlarsa başka kadınlar mücadeleyi sürdürür’
 
Kadın katliamlarını durdurmak için mücadele etmeye devam edeceklerinin altını çizen Melek son olarak şunları söyledi: “Mücadelemize bütün yol ve yöntemleri ile devam edeceğiz. Verileri açıklamaya, protestolar yapmaya, davaları takip etmeye devam edeceğiz. Geri adım atmayacağız. Onlar bizi yıldırmaya çalışsalar da mücadele etmeye devam edeceğiz. Bütün koşullarda eşitlik sağlandığında, kadın cinayetleri durdurulduğunda biz ancak o zaman vazgeçeriz. Eşitlik yolunda mücadele edeceğimiz bir sürü nokta var. Bizler de kadın cinayetleri için değil başka haklarımız için mücadele etmek isterdik. Ama maalesef 2019 yılına geldiğimizde bu ülkede hala kadınlar öldürülüyorsa biz tabi ki bunun mücadelesini vereceğiz. Temel haklarımızdan bahsediyoruz. Biz ne özgürlüğümüzden ne de eşitlikten vazgeçecek değiliz. Bizleri sustursalar başka kadınlar mücadeleyi devralacaktır. Mücadele edecektir.”