2020'ye doğru giderken: AKP'nin doğa karnesinde yine özelleştirme ve talan vardı

  • 09:01 29 Aralık 2019
  • Dosya
Dilan Babat
 
HABER MERKEZİ - AKP iktidarı boyunca Türkiye’nin birçok bölgesinde doğa talan edilerek sermayenin hizmetine sunuldu. Kaz Dağları’ndan, Selda Gölü’nden, Hasankeyf’e kadar uzanan doğaya yönelik saldırılar devam ederken, AKP doğaya yönelik saldırılarını derinleştirmeye devam ediyor. 
 
AKP’nin 17 yıllık iktidarı boyunca en fazla zarar doğaya verildi. Türkiye’nin dört bir yanında doğayı maden ocakları, HES’ler, termik santraller ve mega projelere peşkeş çeken hükümet, son dönemde bu talanı hızlandırdı. Toplu Konut İdaresi’nin  (TOKİ) tekelleşmesi, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) muafiyetleri ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı gibi bir dizi yasa ve yönetmelik aracılığıyla yapılan projelerle hükümet rantın devamlılığını bugüne kadar sürdürdü.
 
Yıl içinde ekolojik yıkıma yol açan gelişmelerden öne çıkanları derledik. 
 
Ormanlar ve sular özelleştirildi
 
Yılın ilk ayında Devlet Su İşleri Teşkilat Kanunu’nda yapılan değişikliğe göre, suların özelleştirilmesinin yolu açıldı. Değişiklik bununla da sınırlı değil. Buna göre, ormanlar hem özel sektöre devredilebilecek hem de depolama alanı olarak kullanılabilecek.
 
 Doğa şirketlere sunuldu: Madde 80
 
“Devletin doğaya el koyma maddesi” olarak bilinen bu madde ile doğa ve kentlere yönelik talan projeleri önündeki kısıtlayıcı hükümler kaldırıldı. Bakanlar Kurulu’nun yetkilendirilmesi ile yatırımlar için alınması gereken her türlü idari izin ve “olur” mekanizması ve bunlara dair idari süreçler devreden çıkmış oldu. Kıra ve kente telafisi imkânsız ekolojik yıkımlar getirecek olan plan ve şehircilik ilkelerine aykırı projelere; ruhsatsız, izinsiz imar, ÇED’siz ve yargı yolu önden kapatılmış olarak başlanabilecek.
 
Sit alanları sit olmaktan çıkartıldı
 
Yine ocak ayı ile beraber Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye genelinde 2 buçuk milyon hektar sit alanını gözden geçirdi. Kimi yerler sit olmaktan çıkarıldı, kimi yerlerin derecesi düşürüldü. Böylece artık, jeolojik dönemlere ait, ender bulunan ve doğal güzellikleri sebebiyle dikkat çeken öte yandan da inşaata kapalı yerler anlamına gelen ‘sit alanları’ için tam bir yasal korumadan bahsetmenin olanağı kalmadı.
 
JES’lere karşı Kızılcaköylü kadınların nöbet çadırı eylemi
 
Aydın’ın İncirliova ilçesine bağlı Kızılcaköy’de Gürmat Şirketi’nin kurmak istediği jeotermal enerji santrali (JES) projesinin inşasına karşı kadınların 2018’de başlattığı direniş bu yıl da devam etti. Kızılcaköylü kadınlar, JES’e karşı kurduğu nöbet çadırlarında eylemlerine devam etti. 
 
2015’ten bugüne devam eden orman yangınları
 
Bahar mevsiminin sona ermesiyle beraber devam eden çatışmalı süreçle ilgili saldırıların bir ayağı da yine doğa oldu. Cizre, Nusaybin, Hakkari ve diğer bölgelerdeki ormanların büyük bir bölümü ateşe verilip, yakıldı. Köylerin boşaltılması amacıyla çıkarılan yangınlar kadar, askeri bölgelere yönelik olarak bilinçli bir politikanın ürünü olarak çıkarılan bu yangınlarda çok sayıda yabani hayvan da katledildi. Öte yandan Muğla’da, Marmara Adası’nda, Kestel’de, İznik’te, Seyitgazi’de, Eskişehir’de ve çok sayıda bölgede orman yangınları yaşandı.
 
‘5 bin 965 hektar alan zarar gördü’
 
Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Orman Genel Müdürlüğü, orman yangınlarına ilişkin Eylül ayında yaptığı açıklamada, yılın başından bu yana toplamda bin 965 orman yangınına müdahale edildiğini belirtti. Açıklamada, bu yangınlarla toplam 5 bin 469 hektar alanda zarar oluştuğu kaydedilerek, “Ülke çapında en fazla zarar İzmir, Aydın ve Denizli'yi kapsayan İzmir Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içinde meydana geldi. Bu bölgede toplam 223 yangın çıkarken bin 47 hektar alan zarar gördü. Zarar oluşan alanlardan 145 hektarında örtü, 902 hektarında tepe yangını gerçekleşti. Orman yangınlarından en fazla zarar gören ikinci bölge Muğla, Aydın ve Denizli'yi kapsayan Muğla Orman Bölge Müdürlüğü sınırları olarak kayıtlara geçti” denildi. 
 
Mersin’de, Sinop’ta, Akkuyu’da nükleer termik santral
 
Doğayı hedef alan bir diğer tehdit ise nükleer santraller. Yıl içinde kimi ülkeler tek tek nükleer santralleri kapatma kararı alırken, AKP ise nükleer anlaşmalar yapmaya sürdürdü. 2018 yılının Nisan ayında Mersin Akkuyu’ya, Sinop Abalı’ya ve İğneada’ya kurulması planlanan nükleer güç santrallerinden Akkuyu’dakinin temeli atıldı. Deprem bölgesinde olması, deniz suyu sıcaklığını artırması, atıkların yıllarca yok edilememesi gibi sebeplerle tepki toplayan projeler defalarca protesto edildi.
 
Lületaşı tehdit altında
 
Eskişehir’in Tepebaşı Belediyesi ile Alpu Belediyesi’nin sınırları içerisinde yer alan ve birinci sınıf tarım arazilerine sahip sit alanı Alpu Ovası’na kömürlü termik santral yapılmak isteniyor. Santral, havası temiz altı kent arasında yer alan Eskişehir'i nefes alınamaz hale getirecek.
 
Karadeniz HES’e ve madene boğuldu
 
Dereleriyle, havasıyla, endemik bitkileri ve ormanlarıyla bilinen Karadeniz bölgesi de AKP’nin talan ve rant odaklı politikalarının göbeğinde kaldı. Patlatmalı maden ocaklarıyla heyelanlara ve toz bulutlarına maruz kalan bölgede, HES’ler de dereleri kuruttu. Ormanlık alanlara inşa edilen tesisler, ekolojik dengeyi bozdu.
 
Karadeniz’de 10 yıl içerisinde 203 hidroelektrik santral
 
Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın verilerine göre, Karadeniz Bölgesi'nde son 10 yıl içerisinde toplam 203 Hidroelektrik Santral (HES) yapıldı. 20 HES’in inşaatı devam ederken 123'ü de proje aşamasında. Bölge halkı, değişen iklimden, kuruyan derelerden, yok olan tarım arazileri ve ormanlardan dertli. Yıllık 2 bin 400 kilogram yağış oranı ile Türkiye'nin en çok yağış alan ili olan Rize'de de HES projelerinin bulunduğu vadilerdeki dere yatakları bile susuz kaldı.
 
Cerattepe katledildi
 
Artvin Kafkasör Yaylası Cerattepe bölgesinde Cengiz Holding’in altın madeni halkın büyük tepkisine karşın çalışmaya başladı. Halka gazla saldırmayı ve Cengiz Holding’e izin vermeyi tercih eden AKP, Cerattepe’nin talan edilmesinin önünü açtı. Ağaçların kesilmesinin yanında, ağır metallerle dolu zehirli atıklar derelere karıştı.
 
Yeşil yol tahribatı
 
Yaklaşık 4 yıl önce başlayan, bu yıl da devam eden Samsun’dan Artvin’e kadar 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak 2 bin 600 kilometrelik “Yeşil Yol Projesi” de büyük tepki ile karşılandı. ‘Yayla turizmi’ bahanesiyle yapılan proje doğayı geri dönülemez bir şekilde tahrip etti. Karadeniz'deki 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak olan yaklaşık 2 bin 600 metre olması planlanan 'Yeşil Yol' projesine karşı, Rize'nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı yaylalarda başlayan direniş de tüm Türkiye'nin gündemine oturdu. 
 
Dereler kirlendi
 
Doğa karşıtı politikalar, fabrikaların denetlenmemesi, atıkların gelişigüzel dökülmesi sebebiyle birçok su kaynağı kirlendi. Bunların başında da Ergene Nehri ve Beyşehir Gölü geliyor. Anadolu’nun en büyük tatlı su gölü olan Konya’daki Beyşehir Gölü’nde kirlilikten dolayı balıkçılık yapılamaz hale geldi. Trakya’nın can damarı Ergene Nehri ise fabrika atıklarına terk edildi. Ağır metallerle ve kimyasallarla dolu olan nehir artık simsiyah akıyor. Bölgede kanser oranı ise hızlı bir yükseliş gösterdi.
 
Yırca’da zeytin ağaçları katledildi
 
Ege’nin birçok bölgesinde özellikle termik santraller için birçok zeytin ağacı kesildi. Bunların başında da 6 bin 66 ağacın söküldüğü Manisa Soma’ya bağlı Yırca’daki ağaç kesimi geliyor.
 
Muğla’ya bağlı Marmaris Okluk Koyu’nda bölgenin SİT derecesi düşürülerek 65 hektarlık bir alanda yapılan Cumhurbaşkanlığı yazlık sarayı için 40 bin ağaç kesildi. Ankara Beştepe’ye yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Atatürk Orman Çiftliği’ni (AOÇ) tahrip etti. Saray, yeni binalarla büyürken, güvenlik amacıyla kurulacak yeni yerleşkeler de AOÇ’ni yok ediyor.
 
ODTÜ ormanı bir gecede yok edildi
 
Temmuz ayı ile beraber, Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teknokent Kavşağı ile 1071 Malazgirt Bulvarı arasındaki bağlantıyı sağlayacak olan tünelin yapımı için ODTÜ ormanı talan edildi. Öğrencilerin büyük bir direnç gösterdiği yıkımda 90-100 metre genişliğinde ve yaklaşık 50 hektarlık alan talan edildi.
 
Ekolojik tahribata ODTÜ ormanının ardından bu kez de Kavaklık ağaçlarının hedef alınması eklendi. ODTÜ’de Kavaklık diye bilinen 40 dönümlük arazinin 49 yılığına Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) devredilmesinin ardından yapılması planlanan KYK yurdu projesine öğrenciler karşı çıktı. Öğrenciler tarafından eylem başlatılırken, öğrenciler ağaçların kesilmesine karşı uzunca bir süre eylem başlattı.  Öğrencilerin başlattıkları eylem sonuç alırken, ODTÜ yönetimi, kararından vazgeçmiş yurdun başka bir yerde yapılacağını açıkladı.    
 
'Mega proje' talanı
 
Talandan İstanbul da nasibini aldı. “Mega projeler” olarak adlandırılan projeler özellikle kentin akciğeri olan Kuzey Ormanları’nı talana açık hale getirdi. "Mega projelerle" talan edilen kentten geriye, deprem toplanma alanlarına doldurulan gökdelenler, delik deşik edilen ormanlar, yok edilen su havzaları kaldı. İstanbul’un Kuzey Ormanları’nda talanı 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu projesi ile başlayıp, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kabul edilen Çanakkale-Balıkesir 1/100 000 ölçekli çevre düzeni planına işlenen Lapseki-Gelibolu arası Çanakkale Boğaz Köprüsü ile devam eden ve Körfez geçişi-İstanbul-İzmir Otoyolu ile süren bu ring ile Marmara Denizi’nin çevresinin bir otoyol ile çevrilmesi ve tüm yol güzergahı ile bağlantı yolları üzerinde ciddi bir yapılaşma baskısı yaratılması öngörülüyor. Marmara bölgesine beton bir kelepçe takılması anlamına gelen bu proje, ringin içinde kalan Trakya ve Güney Marmara kentlerine ve tarım alanlarına, doğal varlıklarına yönelik diğer yıkım projeleri ile tamamlanması hedefleniyor.
 
İstanbul’u kurutacak proje: Kanal İstanbul
 
Kanal İstanbul Projesi, Küçükçekmece Gölü’nden başlayarak, Sazlıdere Barajı havzası boyunca devam edip Sazlıbosna köyünü geçerek Dursunköy’ün doğusuna ulaşacak; Baklalı köyünü geçtikten sonra da Terkos Gölü’nün doğusunda Karadeniz’e uzanacak. Özellikle su toplama havzalarını talan eden projenin zararları ise saymakla bitmiyor. 
 
Yılın bitmesine sayılı günler kala Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin Çevresel Etki Değerlendirme Raporu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca uygun bulunarak kabul edildi. Öte yandan, Kanal İstanbul Çed Raporu, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve bakanlıkta, 10 gün süreyle halkın görüşüne açıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na dilekçeyle başvuran binlerce kişi, Beşiktaş'taki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde her gün kuyruğa girerek, itirazlarını dile getiriyor.  
 
3. Köprü ve 3. Havalimanı
 
Yıl içinde ekolojik tahribatlardan biri de Kuzey Ormanları’nın hem 3. Köprünün hem de 3. Havalimanı için talana uğraması sonucu yaşandı. Gözle görünür derecede azalan ormandan yaban hayatı da olumsuz etkilendi. Yaban hayvanları, yaşam alanı ve yiyecek bulamadı.
 
Hükümetin son birkaç ay içerisinde Kaz Dağları, Munzur,  Salda Gölü ve Hasankeyf’te gerçekleştirdiği yıkımın yanı sıra Fatsa, Finike, Saros’da da uzun süredir bir yıkım söz konusu. En son Kaz Dağları’nda maden arama faaliyetleri kapsamında 200 bine yakın ağaç katledilmişti. Geri dönüşü olmayan yıkımla birlikte birçok canlının yok olacağı ve siyanürün su ve toprağa karışacağı belirtiliyor. Buna karşı yöre halkı Ağustos ayının başlarında “Vicdan ve Su” nöbetine başlarken, halkın eylemine Türkiye’nin her yerinden destek geldi. Vicdan ve Su nöbeti halen devam etmekte.  
 
43 bin 350 hektar alan maden sahası ilan edildi
 
Kaz Dağları’nın yanı sıra 60 kilometrelik uzunluğa sahip Munzur Dağları’nın tamamı da bu süreçte maden sahası ilan edildi. Munzur Vadisi Milli Parkı 42 bin 674 hektar iken maden sahası ilan edilen saha ise 43 bin 350 hektar. Halihazırda 145 maden projesinin bulunduğu kentte verilen bu ruhsatlardan bir kısmı Munzur Gözeleri, Munzur Suyu, Mercan Vadisi, Kırk Merdiven Şelaleleri, Tülin Tepe, Tepecik ve Pulur höyüklerini içine alan alanı kapsıyor. Arama ruhsatı verilen sahanın bir kısmının, florasında bin 900 çeşit bitki tespit edilmiş, bunlardan 43 çeşidi Munzur Dağları’na, 227 çeşidi Türkiye’ye özgü endemik türlerden oluşuyor.
 
 Hasankeyf’te 12 bin yıllık tarih ve doğa dinamitlendi
 
Bu yılın en önemli gelişmelerinden biri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Hasankeyf için verdiği karar oldu. AİHM, Ilısu Barajı'nın su tutmaya başlamasıyla birlikte sular altında kalacak Batman’ın Hasankeyf ilçesinde kültürel mirasın korunması için yapılan şikayet başvurusunu karara bağladı. Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Oluş Arık, Prof. Dr. Metin Ahunbay, Özcan Yüksek ve avukat Murat Cano’nun 22 Şubat 2006’da yaptığı başvuruya karşılık, AİHM üyelerinin çoğunlukla aldığı kararla başvurunun "kabul edilemez” olduğu belirtildi. 
 
12 bin yıllık tarih yerle bir oldu
 
Öte yandan 2016 yılının ilk ayında Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşmıştı. Ilısu Barajı projesi kapsamında Hasankeyf ilçesinin taşınmasına ilişkin madde de torba yasaya eklendi. Hasankeyf’in dinamitlenirken,  orada bulunan aileler ise başka yerlere göç etmek zorunda kaldı.  12 bin yıllık tarih ve doğa bu projeyle yerle bir oldu. 
 
Tarihi cami taşındı
 
Yılın sonlarına doğru ise sular altında bırakılmak istenilen 12 bin yıllık tarihe sahip antik kent Hasankeyf’in önemli tarihi eserlerinden El-Rızk Camisi de yerinden koparıldı. Çalışması aylar önce başlayan tarihi caminin taşınması, ilk önce yaklaşık dört buçuk metre yükseltiye çıkarılarak beton bloklar üzerine konuldu. 256 tekerlekli SPTM aracına konularak taşınan cami, bulunduğu alandan 3 kilometre uzaklıktaki Arkeopark alanına götürüldü. 
 
Fabrikalara filtre takılması Meclis’te tartışılmayı bekliyor
 
Havayı kirleten ve çevrede oturanları yaşanmaz hale getiren fabrika bacalarına filtre takılması tartışmaları da Meclis’te sürekli gündemler arasında yer aldı. 15 termik santralin bacasına filtre takılmasını iki buçuk yıl erteleyen düzenleme gündemde yoğun eleştirilere maruz kalmış, Meclis gündeminde ise Çevre ve Şehircilik Bakanı da, düzenlemenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın onayını beklediklerini belirtmişti. Yapılan yoğun tartışmaların ardından, düzenleme Cumhurbaşkanı tarafından veto edilerek yeniden Meclis’e gönderilmişti. Fabrikaların bacalarına filtre takılması gündemi yeniden Meclis’te tartışılmayı bekliyor. 
 
Hükümetin yanı sıra ekolojik yıkım ve rantta en fazla payı olan şirketler ise şöyle:
 
* Cengiz Holding: Bu toprakların en acımasız girişimcisi.
 
*  Nurol İnşaat: Ilısu Barajı ve HES, Marmaray, Kürtün Barajı ve HES, Oymapınar Barajı ve HES.
 
*  Ağaoğlu Şirketler Grubu: Maslak 1453 Konut Projesi, Ağaoğlu My Home Ayazağa, İstanbul Finans Merkezi, My World Europe, My Home Yeşil Maslak, My Office Ataşehir, My Towerland, My Office Gold, My Prestige.
 
* Limak Holding: İstanbul 3. Havalimanı ve 3. Köprü, Yusufeli Barajı ve HES, Uzunçayır Barajı ve HES, Tatar Barajı ve HES, Pembelik Barajı ve HES, Alkumru Barajı, İğneada Çimento Limanı.
 
* Kolin İnşaat: İstanbul 3. Havalimanı ve 3. Köprü, Kuzey Marmara Otoyolu bağlantı yolları, Soma Termik Santrali, Yusufeli Barajı ve HES.
 
*  Çalık Holding: Tarlabaşı Kentsel Yenileme Projesi, Fener Balat Dönüşüm Projesi, Çatalağzı Termik Santrali, Adacami HES, Çankırı Orta Termik Santrali, Metropol İstanbul, Şehrizar Konakları, Çöpler Altın Madeni.
 
*  Kalyon İnşaat: İstanbul 3. Havalimanı, Taksim Yayalaştırma Projesi, İstanbul-Şile-Ağva Yolu, Melen İshale Hattı.
 
* Hattat Holding: Diamond of İstanbul, Amasra Hema Termik Santrali, Bartın Termik Santrali, Kireçlik Termik Santrali.
 
*  Doğuş Holding: Galataport (Salı Pazarı Limanı), Fatih Ormanı Parkorman Projesi, Boyabat HES.
 
*  Alarko Holding: Karabiga Termik Santrali, Fındıklı Parkı-Beşiktaş Metro Hattı Projesi, Karakuz Barajı ve HES, Tohma HES, Berdan HES, Hasanlar HES. 
 
Yarın: 2020'ye doğru giderken: Meclis bu yıl da kadınların taleplerini görmezden geldi