2020'ye doğru giderken: Asıl iş AKP gittikten sonra başlayacak

  • 09:01 25 Aralık 2019
  • Dosya
Zeynep Durgut
 
MUŞ - AKP iktidarının geride kalan bir yılda da başta kadın hakları olmak üzere, ekonomik, siyasi, toplumsal tüm alanlarda temek hakları yok eden politikalara imza attığını belirten HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Şunu çok açık ve net görebiliyoruz, bu iktidar gidiyor, bu iktidar çözülüyor ama AKP gitse de bizim işimiz bitmeyecek. Belki de asıl büyük iş AKP gittikten sonra başlayacak” dedi. 
 
AKP’nin iktidarda olduğu 18 yılda kadına yönelik şiddet yüzde bin 400 artarken, geride bıraktığımız bir yılda da kadın katliamları ve şiddet artarak devam etti. Kadınların büyük mücadelelerle kazandığı hakları tek tek elinden alınmak istenirken, nafaka hakkı, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun tartışmaya açıldı. Toplumda infial yaratan kadın katliamları yaşanırken, faillere yönelik cezasızlık ve indirimler de devam etti. AKP’nin kadın, ekonomi, siyaset ve toplumsal alandaki politikalarını değerlendiren Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, şiddetin ve savaşların sona erdiği bir Türkiye için daha fazla mücadele ve direnişe işaret etti. 
 
‘İktidar aklı kadına yönelik şiddeti artıran bir akıl oldu’
 
Kadına yönelik şiddetin, İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı, 6284 sayılı yasanın düzenlendiği ve birçok düzenlemenin yapıldığı AKP döneminde arttığına dikkat çeken Gülistan, “Birçok yasal düzenleme olmasına rağmen biz AKP iktidarında şiddet, taciz ve tecavüzün katmerli bir şekilde arttığını görüyoruz. Neden artıyor? Birincisi AKP önleyici hiçbir tedbir almıyor ve kadına yönelik şiddeti engelleyici hiçbir şey yapmıyor, yasal düzenlemeleri pratikleştirmiyor. Hem İstanbul Sözleşmesi, hem 6284 sayılı yasanın gereklerini yerine getirmiyor ve bu anlamda kadınları koruyan yasal uygulamaları yok sayıyor ve bunlar hiç yokmuş gibi davranıyor. İkincisi de AKP’nin ideolojisinde kadının bir yeri olmadığını, kadının ikincilleştirildiğini, nesneleştirdiğini ve evin içerisinde bir rol biçildiğini görebiliyoruz. Özellikle eş ve annelik rolü üzerine bir kadın tanımlaması var ki bunu birçok defa dile getirdiler. Kadının toplumda ve kamusal alandaki varlığını silmeye çalışan, ötelemeye çalışan bir akıl oluşturdular. Tabi ki bu akıl da kadına yönelik şiddeti artıran ve doğuran bir akıl oldu” dedi. 
 
‘Medyanın dili ve işleyişi şiddeti artırıyor’
 
AKP döneminde medyanın da kadına yönelik şiddetin artmasında önemli bir rol oynadığına vurgu yapan Gülistan, “Havuz medyası, AKP-MHP ideolojisiyle paralel bir yayın çizgisi izliyor. Örneğin bir kadın şiddete uğradığında, tacize, tecavüze uğradığında faili suçlayan, sistemi yargılayan, sistemin hatalarını gösteren bir dil kullanmak yerine, sürekli mağduru haksız çıkartmaya dönük bir dil ve üslup kullanılıyor, karalama kampanyasına dönüştürülüyor. Cinsiyetçi ve şiddet uygulayan görseller, çizgi filmler, diziler, televizyon programları ile açık oturum adı altında kendilerini kanaat önderleri olarak gösteren birtakım kişilerin şiddetin caiz olduğunu, kadının dövülebileceğini ve kadının yerinin evi olduğunu söylemeleri topluma bunu empoze ediyor” diye konuştu. 
 
‘Çok ciddi bir devlet şiddeti ve siyasal şiddetle karşı karşıyayız’
 
Tüm bunların üzerine sosyoekonomik durumu, özellikle bölgedeki savaşları da ekleyince şiddetin toplumsal şiddet olarak döndüğünü ifade eden Gülistan, “Bu toplumsal şiddete en fazla maruz kalanın da yine kadın olduğunu görüyoruz. Çünkü kadın burada özne pozisyonunda değil, güçlendirilmiş değil. Herkes bir şekilde gündelik hayatı içerisinde yaşadığı sorunları, örneğin uğradığı herhangi bir haksızlığın öcünü bile gidip kadından almaya çalışıyor. Yani sisteme yönelteceği öfkesini çok hızlı bir şekilde yanında en zayıf olarak gördüğü ve en hızlı yöneltebileceği kişi olan kadına yöneltiyor. Bu eş, baba, erkek kardeş, erkek arkadaş olabiliyor. Bu yıl içerisinde kadına dönük yüzlerce saldırı yaşandı. Şule Çet, Emine Bulut gibi önemli davalara şahitlik ettik bu yıl. Şiddetin sadece fiziksel ya da cinsel saldırı olmadığını, ekonomik ve psikolojik şiddet olduğunu görüyoruz. Yine siyasette de kadının özellikle demokratik siyasette tasfiye edilmesine dönük çok ciddi bir devlet şiddeti ve siyasal şiddetle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmemiz gerekiyor. Diğer yıllarda olduğu gibi 2019 yılı da AKP-MHP karnesinin çok kötü olduğunu ve bütün bu yaşadıklarımızın da müsebbibinin de iktidar ve erkek devlet aklı olduğunu söyleyebiliriz” diye belirtti.  
 
‘Tamamen tek adam rejimine bağımlı bir parlamento yapısı var’
 
Parlamentonun toplumun sorunlarını çözmek yerine tamamen tek adama bağlı, işlevselliği kalmamış bir parlamentoya dönüştüğünü dile getiren Gülistan, sadece iktidar bloğu değil HDP dışında muhalefetin de toplumun gerçek sorunlarına dokunmadığını söyledi. Sırf HDP verdi diye önergelere karşı çıkan muhalefet partisi olduğunu söyleyen Gülistan, “Örneğin İYİ Parti bunu çok yapıyor. Tek adam rejiminin kendisi muhalefetin yan yana gelmesini engelleyecek birçok tuzak kurmuş durumda. Muhalefet de çoğu zaman bu yaklaşımı benimsiyor ve bu yaklaşımla bütünleşiyor” ifadelerini kullandı. 
 
Tüm bu nedenlerden dolayı parlamentoda büyük çoğunluğu oluşturan Cumhur İttifakı’nın getirdiklerinin yasaya dönüştüğünü aktaran Gülistan, “Yasa fabrikasına dönüşmüş bir meclis var. Tek adam rejiminden tasarı geliyor, AKP milletvekillerinin imzası ile çıkarılıyor. Bizim her söylediğimiz şeyin karşısına ‘devlet, millet, beka’ söylemiyle bir set çekiliyor. Sesimizin duyulmasına, sesimizin topluma ulaşması ve toplumun gerçek gündemleri ile meclisin buluşmasını da engelleyen bir parlamento yapısı olduğunu söyleyebiliriz” dedi. 
 
‘Kürtlerin kazanımları söz konusu olduğunda hepsi birleşip hareket ediyor’ 
 
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik savaş tezkeresinde bütün muhalefet ve iktidarın tek blok olduğunu hatırlatan Gülistan, “Kürtler söz konusu olduğunda birleşmiş, tek parçaya dönüşmüş bir parlamento olduğu gerçekliğini gösteriyor. HDP’yi içinden çıkardığınız zaman özellikle Kürtler ve Kürtlerin kazanımları, hakları söz konusu olduğunda en muhafazakarından, ‘sosyal demokratım’ diyen partisine kadar ortak bir paydada birleşip, hareket ettiklerini görebiliyoruz” değerlendirmesinde bulundu. 
 
‘Demokratik siyaseti tasfiyeye dönük bir akıl var’ 
 
“Şuanda AKP-MHP faşizmi bütün zor aygıtlarını devreye koymuş durumda. Çok zorlu bir süreçten geçiyoruz” diyen Gülistan, yaşam hakkından, düşünce ve fikir özgürlüğünün engellenmesine kadar, basın özgürlüğünden, siyaset yapma özgürlüğüne kadar birçok yasakla temel hakların askıya alındığına dikkat çekti. Demokratik siyaseti tasfiyeye dönük bir akıl ve operasyon olduğunun altını çizen Gülistan, “Her gün alanımız biraz daha daraltılıyor. On binlerce arkadaşımız gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve cezaevine konuluyor. İl ve ilçe yönetimlerimiz sürekli saldırılara maruz kalıyor, belediyelerimiz gasp ediliyor ve belediye eşbaşkanlarımız tutuklanıyor. Bütün bu atmosfer içerisinde tabi ki bizim istediğimiz şekilde bir kitle hareketi yaratma koşulları da ortadan kalkmış oluyor” dedi. 
 
‘Biricik muhalefet ve mücadele odağı HDP’dir’ 
 
Bütün sınırlandırmalara, terörize etme, etkisizleştirme ve tasfiye etme operasyonlarına rağmen HDP’nin hala biricik demokrasi, muhalefet, direniş, mücadele odağı olduğunu söyleyen Gülistan, “Özellikle hem bütçe sürecinin kendisi hem de yasa yapım aşamalarında her bir milletvekili arkadaşımız bütün bu yasal süreçlerin, bütün bu düzenlemelerin ve bütün bütçe hakkının nasıl gasp edildiğini, nasıl talan edildiğini ve meclisin halkın aleyhine nasıl yasalar yaptığını ortaya koydu.  Karşımızda medyanın gücünü ve devletin bütün gücünü tekeline almış ve her gün ekranlara çıkarak toplumu manipüle eden bir iktidar gerçeği olması bizim en büyük sorunumuz. Buradan sızmak ve bu devasa gücün karşısında sesimizi topluma ulaştırmakta zorlandığımızı söyleyebilirim. Çok az sınırlı sayıdaki özgür basın çalışanının gayretleri sayesinde sesimizi ulaştırmaya çalışıyoruz. Toplumun büyük bir kesimi ne yazık ki tek adam rejiminin manipülasyon bombardımanına maruz kalıyor. Bizi hedefe koyan ve bizi sürekli hedef gösteren bilgiler ve açıklamalar olduğunu biliyoruz. Fakat bütün bunlara rağmen mücadele azmimizden, mücadele kararlılığımızdan en ufak bir sapma yok. Mahallelerde, sokaklarda, illerde ve ilçelerde halkımızla birlikteyiz. Nerede bir mücadele varsa HDP olarak oradayız” sözlerini kullandı.  
 
‘Bizim bir barış mücadelesine ihtiyacımız var’
 
2020 yılı için “Öncellikle AKP-MHP faşizminin gerçekten yıkıldığı ve yerine demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi yeni bir Türkiye inşa ettiğimiz bir yıl olması en büyük temennimiz” diyen Gülistan, son olarak şunları dile getirdi: “Hem ülkemizdeki savaş gerçekliğinin kendisi hem de bölgedeki savaş gerçekliğinin kendisi de bize şunu çok açık ve net gösteriyor, bizim gerçekten barışa ihtiyacımız var. Bizim bir barış mücadelesine ihtiyacımız var. Fakat buradaki barış mücadelesini, anlamından koparan AKP-MHP’nin içeriğini boşaltmaya çalıştığı barışı kastetmiyorum. Halkların yaşadıkları coğrafyada bütün farklıklarıyla, bütün zenginlikleri ile yan yana özgür yaşayacakları bir barış ortamını kastediyorum. Bu anlamda hem Efrîn işgalinin sona erdiği, hem Kuzey ve Doğu Suriye işgalinin sona erdiği, Türkiye’de Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi için bir adımın atıldığı bir başlangıç olması en büyük dileğimdir. Kadına yönelik şiddetin azaldığı, doğaya karşı talanı durdurduğumuz bir yıl olmasını temenni ederiz. Siyasi tutsakları özgürleştirdiğimiz ve onlarla kucaklaştığımız bir 2020 yılı olmasını açıkçası çok isteriz. Şüphesiz bunların her biri için daha fazla çalışmamız, daha fazla yan yana gelmemiz ve halkımızla beraber demokratik siyaseti, demokratik mücadele alanını genişletmemiz gerekir.  Şunu çok açık ve net görebiliyoruz, bu iktidar gidiyor bu iktidar çözülüyor ve bu iktidar gidecek ve bu iktidar gittikten sonra yerine ne konulacağı da bu iktidarın gidişi kadar bizim sorunumuzdur. AKP gitti yerine başka bir AKP gelmesine asla izin vermemiz gerekiyor. Bu anlamda meselenin sadece AKP ile de sınır olmadığını sistemin demokratikleşmesi gerektiğini, sistemin eşitlikçi ve özgürlükçü bir şekilde yeniden inşa edilmesi gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor. Bunun için AKP gitse de bizim işimiz bitmeyecek. Belki de asıl büyük iş AKP gittikten sonra başlayacak.”
 
Yarın: 2020'ye doğru giderken: Bütüncül çocuk politikasının olmaması istismarı artırıyor