‘Cihan ve Nazım’ın gazetecilikteki ısrarını alanda büyütmeliyiz’
- 09:02 23 Aralık 2024
- Güncel
Derya Ren-Şehriban Aslan
RIHA - Türkiye SİHA’sıyla katledilen Gazeteci Cihan Bilgin’in katledilmeden önce Türkiye tarafından defalarca kez telefonla tehdit edildiğini söyleyen çalışma arkadaşı ANHA Muhabiri Silava Abdulrehman, “Cihan teslimiyeti kabul etmediği için hedef alındı ve katledildi” dedi. Beritan Canözer ise Gazeteci Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in hedef alınmasının bilinçli olduğunu belirterek, “Onların gazetecilikteki ısrarlarını her alanda büyütmek zorundayız” diye kaydetti.
Türkiye'nin son 5 yılda Günay Kürdistan Bölgesi ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda 13 gazeteci katledildi, 7’si ise yaralandı. Gazeteciler, bu bölgelerde yaşanan gelişmeleri dünyaya duyururken doğrudan hedef alınmaya devam ediyor. Bu saldırılardan biri, Kobanê’nin güneyindeki Berkel Tepesi’nde Kobanê FM cihazlarının vurulmasıyla gerçekleşti. 19 Aralık’ta ise Tişrîn Barajı ile Sirîn beldesi arasındaki yolda, haber takibi yapan gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, Türkiye’ye ait Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) tarafından hedef alınarak katledildi.
Cîhan Bilgin ve Nazım Daştan’ı Hawar Haber Ajansı (ANHA) Muhabiri Silava Abdulrehman ve Gazeteci Beritan Canözer anlattı.
‘Cihan 4 parça Kürdistan’ın yükünü sırtlamıştı’
Cihan Bilgin’le birlikte 8 yıl boyunca çalıştığını söyleyen Silava Abdulrehman, her iki gazetecinin ailesine, sevenlerine ve tüm Kürt halkına baş sağlığı dilediğini ifade etti. Silava Abdulrehman, “Cihan’ın şehadeti bize ağır geldi. Çünkü Cihan 4 parça Kürdistan’ın yükünü sırtlamıştı. Hem Başûr, hem Bakûr hem de Rojava’da çalıştı. Rojhilat’a da gitmek istiyordu. Cihan işgalci bir devletin egemenliği altında dünyaya geldi. Bundan kaynaklı Cihan’da çocukluğundan bu yana büyük bir öfkenin büyümesine neden olmuştu. Cihan kamerası ve kalemiyle Kürtlerin düşmanını tüm dünyaya duyurmak istiyordu. Bizler ne kadar Türk devletinin düşmanlığını konuşsak eksik gelir. Çünkü Kürtler üzerinde uyguladığı inkar, imha politikaları tüm şiddetiyle devam ediyor” diye kaydetti.
‘Türkiye, Cihan’ı tehdit ediyordu’
Türkiye’nin Kürtlerin olası bir statü sahibi olmasını istemediklerini sözlerine ekleyen Silava Abdulrehman, “2017 yılında Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçtiği zaman, büyük bir kararlılığı ve duruşu vardı. Büyük bir heyecan ve istekle işini yapıyordu. Cihan burada hepimize örnek oldu. Yaptığı dosyalar ve haberlerle hakikate ışık tuttu. Bundan kaynaklı birçok kez Türkiye tarafından tehditler alıyordu. Telefon üzerinden bu yapılıyordu. Yapılan tehditlerde ailesi hedef alınarak şu söyleniyordu: ‘Eğer sen çalışmalara devam edersen ailen burada.’ Cihan tüm bu tehditlere karşı baş eğmedi. Bu durumdan kaynaklı kaç defa telefon numarasını değiştirdi. Cihan teslimiyeti kabul etmediği için hedef alındı ve katledildi” diye konuştu.
‘Cihan bir destan yarattı’
Silava Abdulrehman, Cihan’ın sadece işinde değil toplumsallık anlamında da çok güçlü olduğunu kaydederek, devamında şunları söyledi: “Sokağa çıktığımızda onlarca çocuk onun yoluna çıkıyordu. Çocuklarla arasında kurduğu bağ çok büyüktü. Aynı şekilde annelerle de öyleydi. Ne kadar Cihan’dan bahsedersem az kalır, o bir destan yarattı. Nerede bir haber olsa oraya koşturuyordu. Hem Tebqa hem de Rakka hamlelerinde yer aldı. Til Temir’de çalışma yürüttü. Enerjisi ve hakikatin izinde olma çabası bizleri de çalışmaya sevk ediyor ve örnek oluyordu, hakikatin gözü oldu. Türkiye’nin Minbiç’e saldırmasından sonra Minbiç’e gitti. Daha sonra Tişrin ve Qarakozax’a geçti.”
‘Onların hayallerini gerçekleştireceğiz’
Cihan’ın katledilmeden önce YPJ komutanı Roj Engîzek ile yaptığı röportajı hatırlatan Silava Abdulrehman, “Cihan ve Nazım’ın katledilmesiyle hakikatin üstü kapatılmak istendi. Ancak hakikat karanlıkta kalmaz, o hakikati açığa çıkarmaya çalışan binlerce var. Ne kadar saldırı olursa olsun irademizi yıkamazlar. Çünkü bizden en değerli olanlarımızı kopardılar, bundan kaynaklı öfkemiz ve mücadele etme kararlılığımız çok büyük. Cihan bize direnme, çalışma ve hakikati açığa çıkarma kararlılığını verdi. Onların hayallerini gerçekleştireceğiz, kalemleri ve kameraları asla yerde kalmayacak” diye konuştu.
'Hakikatin açığa çıkmasını istemediler'
Nazım ve Cihan’ın anısı önünde saygıyla eğildiğini belirten Beritan Canözer, "Mücadeleleri yolumuza her daim ışık tutacak. Arkadaşlarımızın kaybını ilk kez yaşamadık. Ne yazık ki daha önce de onlarca meslektaşımız Rojava’da Türk devleti tarafından hedef alınarak katledildi. Hakikatin açığa çıkmasını istemeyen Türkiye, gazetecileri gözaltı, tutuklama, katletme ile hedef alıyor. Türkiye’de gazetecilere nefes alabilme alanı dahi tanımayan Türk devleti, kendi sınırları içinde olmayan ve müdahale hakkı bile olmayan bir yere, sınırın öbür tarafına saldırılar gerçekleştirerek orada da gazetecileri hedef alıyor. Rojava’da 2013’ten bu yana Türkiye’nin de eliyle çetelerin yoğun saldırısı yaşanıyor. Onlarca meslektaşımız orada o saldırıları ve halkın direnişini yansıtmak için çalışırken katledildiler, yaralandılar. Nazım ve Cihan her gazetecinin olmak istediği yerde oldular ve yapmak isteyeceği haberleri yaptılar. Nazım ve Cihan Rojava’ya giderek orada müthiş bir gazetecilik örneği yaşattılar. Tüm dünyaya Rojava’yı duyurmak için gece gündüz, zor şartlarda, yoğun saldırılar altında çalıştılar. Kameralarını, kalemlerini bir saniye düşürmediler ellerinden. Şimdi bizim de onların yolundan ve izinden gitme zamanımızdır. Onların gazetecilikteki ısrarlarını her alanda büyütmek zorundayız" dedi.
'İlk günden beri durmadan çalıştı'
Beritan Canözer, hem Nazım hem de Cihan ile çalışma şansı olduğunu ifade ederek, devamında şunları söyledi: "İkisinin de bu mesleğe bağlılığına tanık olan meslektaşlarından biriyim. Nazım her zaman mesleğine dört elle sarılan, halkla ilişkisi iyi olan ve mücadelesini her boyutuyla içinde benimsemiş, var etmiş biriydi. Bu mücadelenin sonucunda hem devletin baskısı hem de devrime tanık olma isteğiyle Rojava’ya gitti. Ve Rojava’ya gittiği ilk günden beri durmadan çalıştı, emek verdi. Orada yaşanan tüm gelişmeleri yansıtmak, gündeme getirebilmek için her koşulu zorladı. Nazım Apê Musa’nın generaliydi ve buna layık olmak için her zaman daha fazlasını daha iyisini yapmaya çalışıyordu. Bugün Nazım ve Cihan’ın kalemini devraldık. Omuzlarımıza çok daha büyük bir sorumluluk düşüyor. Hem arkadaşlarımızın kalemini yerde bırakmama hem de onları katleden zihniyeti daha fazla teşhir etme boyutuyla haberlerimizi daha güçlü yapacağız."