Amed’de ‘Çoklu Kimlikler ve Ayrımcılık’ paneli
- 17:08 11 Aralık 2024
- Güncel
AMED - AMED’de İnsan Hakları Haftası kapsamında düzenlenen “Çoklu Kimlikler ve Ayrımcılık” panelinde, kadınların ve özellikle Kürt kadınların çoklu kimlikleri nedeniyle maruz kaldıkları ayrımcılık ve hak ihlalleri ele alındı. Avukatlar ve aktivistler, ayrımcılığın Türkiye’deki hukuk sistemi ve sosyal yapıdaki yansımalarını tartıştı.
İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Tahir Elçi Konferans Salonu’nda “Çoklu Kimlikler ve Ayrımcılık” konulu panel düzenlendi. Çok sayıda avukat ve yurttaşın katıldığı panelde Avukat Songül Argünal moderatör olurken, Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti ve avukat Ayla Akat Ata ile Avukat Hatice Demir konuşmacı olarak panelde yer aldı.
‘Türkiye’de ikili bir hukuk politikası var’
Panelde ilk olarak konuşan Avukat Hatice Demir, Türkiye’de işleyen hukuk sisteminin kadınların çoklu kimlikleri nedeniyle maruz kaldığı ayrımcılığı derinleştirdiğini belirterek şunları söyledi: “Kadınların eşit yurttaşlık talebi zamanla birçok kavramın da üretilmesine vesile olmuştur. Kesişimsellik kavramı da kadınların deneyimlerinden çıkan bir hakikati ifade etmek için ortaya çıkmıştır. Özellikle 1800’lerde Amerika’da kölelik karşıtı mücadele içerisinde yer alan siyahi kadınların mücadelesi, aslında bu kesişimsellik ayrımcılığın kamusal alandaki görünümleri anlamında bir ilki ifade eder. Fakat bu kavram çok sonradan literatüre girmiştir. Kadınların çoklu kimlikleri nedeniyle maruz kaldıkları baskı biçimini ve deneyimlerini anlamada önemli bir kavramsal araçtır. Bu kavramsal araca neden ihtiyaç var? Çünkü kadın olmak bazen kadınların yaşadığı ayrımcılığı anlamaya yetmemektedir. Çünkü bir kadın kimliği üzerine Kürt kimliği ekleniyor, cinsel yönelim kimliği ekleniyor ya da inanç kimliği ekleniyor. Bütün bunlar aslında katmerlenen bir ayrımcılık hakikatini ortaya çıkarıyor. Bu nedenle oluşturulmuştur ve bu perspektiften bu meselenin irdelenmesi gerektiği önerilmiştir. Türkiye’nin hukuk sistemi kadınların çoklu kimlikleri nedeniyle maruz kaldığı ayrımcılığı görmeyen bir yerde. Hatta bu ayrımcılığı derinleştiren bir pratiği sergiliyor. Çünkü mevcut hukuki sistem, Türklük esaslı çalışıyor. Bu nedenle Türkiye’de ikili bir hukuk politikası var.”
‘Kürtler ayrı bir mahkeme tarafından yargılanıyor’
Türkiye’nin darbe süreçlerinden sonra anayasalar ve bu anayasalar üzerinden etkilenen hukuki düzenlemeler yaptığını söyleyen Hatice Demir, şu ifadeleri kullandı: “Özellikle geçmişten gelen ve Kürtlerin statüsünü etkileyen çok önemli bazı pratikler ve düzenlemeler de mevcut. İskan Kanunu’ndan başlayan Sürgün Kararnameleri, Sıkıyönetim Kanunu, Olağanüstü Hal Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu... Her ne kadar özel yetkili mahkemeler kağıt üzerinde kaldırılmış olsa da bugün hâlâ Kürtler ve muhalifler, özel olarak belirlenmiş, doğal hakim ilkesine aykırı bir şekilde TMK kapsamında olan suçlarla yargılanıyor.”
‘Türkiye’yi yönetenler savaşı engelleyen bir noktada değil’
Ardından panelde konuşan TJA aktivisti Avukat Ayla Akat Ata, Türkiye’de ayrımcılık ve çoklu kimlik kavramlarından en çok etkilenen kesimin kadınlar olduğunu ve bu kavramlarla birlikte birçok hak ihlalinin yaşandığına dikkat çekti. Ayla Akat Ata, “Hepimiz ayrımcılık konusunda bir şeyler yaşamışızdır. Biri bizim kimliğimize saygı duymuyorsa orada ayrımcılığa uğramışız demektir. Buradan hareketle kurumlara mücadele alanlarını büyütmeye çalışıyoruz. Ayrıca hepimiz hayatımızın farklı dönemlerinde nefret söyleminin bir öznesi olmuşuzdur. Tabii ki ayrımcılığı tetikleyen sebepler var. Ayrımcılığı Kürt meselesinden bağımsız ele alamayız. Sıklıkla gördüğümüz ve temel sorun haline gelen şey budur. Halkları yönetenler öngörülü ve savaşı engellemek zorundadır. Bugün itibariyle de ülkeyi yönetenler buna sahip değildir. Ayrımcılıkla birlikte Kürtlerin siyaset yapma hakkı elinden alınıyor. Bununla birlikte insan hakları ihlali büyük ölçüde yaşanıyor. Biz, tabii ki kadınlara rahat bir yaşam sunmak için birçok uğraş veriyoruz. Ayrımcılık sorununu, ayrımcılığı hissettiren unsurları ortadan kaldırarak; bu konuyu savunduğu için cezaevlerinde olan kişileri serbest bırakarak; toplumda din, dil, ırk ve inanç ayrımı yapmadan herkese eşit haklar tanıyarak ve bu konuya dair yeni yasalar inşa ederek en azından ortadan kaldırabiliriz" ifadelerini kullandı.