Kayıp yakınları: Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz 2024-12-14 15:11:02     HABER MERKEZİ - Kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizen kayıp yakınları, “Tüm kayıplarımız  için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.    İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler  yargılansın” şiarıyla bu hafta da, Amed, Êlih ve Colemêrg’in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinde eylemlerine devam etti.    Amed   İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, her hafta düzenledikleri eylemin 826’ncı haftasında Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Eyleme çok sayıda kayıp yakınlarının yanı sıra insan hakları savunucuları katıldı. Eylemde gözaltında kaybettirilenlerin ve faili meçhul cinayetler ile yaşamını yitirenlerin fotoğrafları taşınırken, “Kayıplar bulunsun, failler yarglansın” yazılı pankart da eylemde yer aldı.    Eylemde bu hafta Riha’nin Sêwereg ilçesinde 6 Aralık 1993’te gözaltında kaybettirilen Hüseyin Taşkaya'nın failleri soruldu.    Hüseyin Taşkaya’nın akıbetine dikkat çekilen eylemde bu hafta basın metnini İHD yönetim kurulu üyesi Ali İhsan Demirtaş okudu.    'Devlet içinde devlet' görünümünde'   Hüseyin Taşkaya’nın 42 yaşında ve 4 çocuğu olduğunu hatırlatan Ali İhsan Demirtaş, “Hüseyin Taşkaya, Siverek’te yaşıyor ve müteahhitlik yapıyordu. 90’lı yıllarda, tamamen Bucak Aşireti’nin hakimiyetinde olan Siverek’te ağır hak ihlalleri yaşanıyordu. Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan 13.08.1997 tarihli Susurluk Raporu'nda, güvenlik güçlerinin bölgedeki operasyonları tamamen Bucak Aşireti’ne devretme eğiliminde olduğu ve aşiretin silahlı mensuplarının 'devlet içinde devlet' görünümünde oldukları belirtilmişti" ifadelerini kullandı.   'Ailenin soyut iddiası' olarak değerlendirildi'   İhlalleri eleştirdiği için hem askerin ya da polisin hem de Bucak Aşireti’nin hedefi haline gelen  Hüseyin Taşkaya’ı anlatmaya devam eden Ali İhsan Demirtaş, şu sözleri kullandı: "Baskı ve tehditlerin yoğunlaşması üzerine ailesini İstanbul’a taşıdı. Kendisi de işlerini toparlamak amacıyla amcasının evinde kalmaya başladı. 6 Aralık 1993 tarihinde, amcasının Siverek / Bağlar Mahallesi’ndeki evine 30 araçlık bir konvoyla gelen askerler, polisler ve Bucak aşiretine mensup korucular Hüseyin Taşkaya’yı gözaltına aldı. Onu askeri araca bindirerek götürdü. Ailesi, Hüseyin Taşkaya’yı sormak için jandarmaya, emniyete, savcılığa ve valiliğe başvurdu. Askeri yetkililer gözaltından kısa bir süre sonra Taşkaya’nın polise teslim edildiğini iddia etti. Emniyet ise 'Bizde yok, Sedat Bucak’a sorun' diyerek sorumluluktan kaçındı. Dönemin DYP milletvekili, aşiret reisi ve  korucubaşı Sedat Bucak, 'Bizim ekip almış fakat devlete teslim etmiş; bundan sonra haberimiz yoktur, devlet biliyor' dedi. Ailenin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı, Hüseyin Taşkaya’dan bir daha haber alınamadı. Siverek Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın  soruşturulması ve suçluların cezalandırılması yönündeki görevini yerine getirmedi. Hüseyin Taşkaya’nın akrabalarının ve bütün mahallelinin tanıklığında  gözaltına alınmasını 'ailenin soyut iddiası' olarak değerlendirdi ve dosya takipsizlik kararı verilerek kapatıldı" sözlerine yer verdi.   'Kayıpları ve failleri arama mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz'   Kaç yıl geçerse geçsin, Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini sormaya devam edeceklerinin altını çizen Ali İhsan Demirtaş, "Gözaltında kaybedilişinin 31'inci yılında bir kez daha hatırlatıyoruz: Hüseyin Taşkaya’nın gözaltına alındığı kayıtlara geçirilmedi. Bugüne kadar akıbeti ve nerede olduğu konusunda hiçbir bilgi verilmedi. Taşkaya’yı kaybedenlere suçlarını gizleme, izlerini örtme ve sorumluluktan kaçma imkanı tanındı. Kaç yıl geçerse geçsin, Hüseyin Taşkaya  ve tüm kayıplarımız  için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.   Açıklama, 1 dakikalık oturma eylemiyle son buldu.     Êlih    Êlih’te İHD ve kayıp yakınları, eylemlerinin 663’üncü haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme kayıp yakınları, insan hakları savunucuları, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Êlih Şubesi üyeleri, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma, Birlik ve Kültür Derneği (MEBYA-DER) Şubesi yöneticileri katıldı.   ‘Mücadeleyi sürdüreceğiz’    İHD Êlih Şube Eşbaşkanı Ahmet Şiray, kayıpların akıbeti buluncaya dek mücadeleye devam edeceklerini belirtti., 31 Ocak 2009 yılından bugüne inatla ve ısrarla  “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla mücadele verdiklerini kaydeden Ahmet Şiray, “Kayıp yakınları ve annelerimizin öncülüğünde bu mücadeleyi sürdürmekteyiz. Kimine göre düşük yoğunluklu savaş, kimine göre de, Gayri Nizami Harp olarak da anılan ve özellikle 90’lı yıllarda coğrafyamızda yoğun bir çatışma hali yaşandı. Bu çatışmalı sürecin en ağır bedelini, yine sivil yurttaşlarımız yaşadı maalesef. Yine büyük çoğunluğu bu yıllarda devletin kolluk kuvvetleri ve paramiliter oluşumlar tarafından gözaltına alınıp kaybedildi. Binlerce insanımızın bedeni bu alanlarda bulunan toplu mezarlardadır. Toplu mezarlarının büyük bir kısmının İnsan Hakları Derneği Amed şubesinin girişimiyle Pasur (Kulp), Licê, Êlih, Sêrt’te ve bölgenin diğer yerlerinde açılan toplu mezarlardan buna acı bir şekilde tanık olduk” diye konuştu.   Ahmet Şiray, zorla kaybettirme uygulamaları ile yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin devlet ve siyasal iktidarların bugüne kadar sorumluluklarını kabul etmedikleri gibi kayıp yakınlarının adalet ve hakikat talepli barışçıl eylemlerinin “güvenlik” gerekçesi ile yasakladığını anımsattı. Ahmet Şiray mücadelelerinin süreceğine dikkat çekti.    Açıklama, oturma eylemi ile son buldu.   Colemêrg    İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 153’üncü haftasında Colemêrg’in Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eylemde, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı ve kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Bu haftaki eylemde, 10 Mayıs 1994 yılında Ankara Selanik caddesinde kaçırılan ve katledilmiş bedeni Kırıkkale İl sınırları içerisinde bulunan Colemêrgli iş insanı Namık Erdoğan’ın failleri soruldu.   ‘Katledilmiş halde bulundu’   Konuya dair basın metnini ise İHD şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz okudu. Gün geçtikçe şiddet olaylarının artığını söyleyen Sibel Çapraz, bu artışla birlikte birçok hak birçok hak ihlalini de beraberinde getirdiğini vurguladı. Katledilen Namık Erdoğan hikayesine değinen Sibel Çapraz, “8 Mayıs 1994 günü iş yerinden ayrıldı. Ankara Selanik caddesindeki bir lokale geçti. Saat 20.30 civarında lokalden ayrılan Namık Erdoğan evine bir daha dönmedi. Colemêrgli Kürt bir bürokrat olan Namık Erdoğan, sağlık bakanlığı bünyesinde yapılan ihalelerde bazı usulsüzlükler tespit etti ve akabinde bu ihaleleri iptal ettirdi. 10 Mayıs 1994 günü Kırıkkale sınırları içerisinde katledilmiş bedeni bulundu” dedi.   ‘Takipsizlik kararı verildi’    Kırıkkale Savcılığı tarafından o dönemde Namık Erdoğan’ın eşi Nuran Erdoğan’ın şikâyeti üzerine bir soruşturma başlatıldığını söyleyen Sibel Çapraz, soruşturma kapsamında Mehmet Ünlü, Haluk Kırcı, Bilal Demirbağ, Menşure Sümer, Veysel Özsoy, Ünal Sümer, Mustafa Azılı, Mehmet Aydoslu’nun isimli kişilerin ifadelerinin alındığını söyledi. Soruşturma kapsamında Başsavcılığın 11 Şubat 1999’da görevsizlik kararı verdiğini hatırlatan Sibel Çapraz, “Aile avukatları bunun üzerine dosyayı Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı’na gönderdi. DGM Başsavcılığı da 23 Eylül 1999’da sekiz şüpheli hakkında ‘cürüm işlemek için teşekkül oluşturma’ suçlamasıyla yaptığı soruşturmanın ardından takipsizlik kararı verdi. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı’nın cinayetin üzerinden 17 yıl geçtikten sonra Namık Erdoğan’ın cesedinden çıkan kurşunları balistik incelemeye gönderilmesi, cinayetin üstünün nasıl ustalıkla örtüldüğü önemli bir not olarak hafızalarda kaldı” diye konuştu.   ‘Sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz’   Namık Erdoğan’ın katledilmesiyle beraber Türkiye'de işlenen faili meçhul cinayetlerin faillerinin, olayların üzerini örttüğünü söyleyen Sibel Çapraz, “Bu cinayetlerin devlet yetkilileri tarafından işlendiği de gözler önüne sermektedir. Cürüm işlemek için kurulan silahlı örgütün faaliyetleri kapsamında Namık Erdoğan’ı katletme suçundan yargılanan 17 devlet görevlisi yargı eli ile aklandı, zorlama bir beraat kararı ile tüm hukuk kaideleri yerle bir edildi. Her ne kadar yargı erki işlenen bu cinayetlerin sümenaltı edilip, zaman aşımına götürme gayreti içinde olsa da bizler Namık Erdoğan şahsında tüm kayıplarımız için adalet aramaya devam edeceğiz. Gözaltına alınıp katledilen Namık Erdoğan ve tüm kayıplarımız için meydanlarda sesimizi yükseltmeye ve sevdiklerimiz için meydanlarda haykırmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.   Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.