Kazanımlar tehlikede: Alarm halinde olmalıyız!

  • 09:04 15 Eylül 2023
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA - EŞİK gönüllüsü Özgül Kapdan ve Avukat Merve Çiftçi Davran, Meclis açıldığında kadın haklarının gaspıyla ilgili yasaların gündeme geleceğine ve bunun tehlikelerine dikkat çekerek “Alarm halinde olmalıyız” dedi. 
 
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, bir süre önce yaptığı basın toplantısında nafaka hakkının sınırlandırılacağına dair bir açıklama yaparak, 6284 gibi Medeni Kanunu da tartışmaya açmıştı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’ da bu söylemleri desteklemişti. Nafaka hakkını, hatta Medeni Yasa'nın Aile Hukuku bölümünü toptan ele alacakları bir düzenleme hazırlığında olduklarını dile getirmiş ve kurulan bilim kurulunda yeni düzenlemelerin tartışıldığını belirtmişti. Nafaka tartışmaları ile birlikte ele alınan boşanma davalarında “arabuluculuk” uygulamasının da getirileceği planlamalar arasında yer alıyor. Ekim ayında Meclis’in açılmasıyla birlikte Medeni Yasa’nın hedef alınması gündemde. 
 
Medeni Kanun’un hedef alınmasıyla birlikte Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) tartışmaları bertaraf etmek için çalışmalarını sürdürüyor. EŞİK Gönüllüsü Özgül Kapdan, nafaka tartışmalarının siyasi boyutunu aktarırken, Avukat Merve Çiftçi Davran ise hukuki boyutunu ve hak gasplarını anlattı.
Kadın haklarında son dönemeç
 
EŞİK Gönüllüsü Özgül, kadınların hakları konusunda son dönemeçte olduklarını söyleyerek, Ekim’de açılacak Meclis’te geçmesi muhtemel yasaların olduğunu kaydetti. Özgül, “Yeni anayasa fikrinin varacağı noktadaki son dönemeçteyiz. Belki İran ve Afganistan gibi birden bire kadınların toptan yok sayıldığı bir sürece hemen girmeyiz ama bu süreç başladı. Yapısal şeklini verme ve sağlama alma hamleleri yapılacak.  Nitekim kadın hareketi olarak çok uzun süredir asıl niyetin bu olduğunu gösteriyoruz. Bu iktidarın kadın haklarına, eşitlik hakkına bakışı budur. Bugün açık ve kapalı olarak söylediklerinin fiiliyatta hayata geçtiğini uzun süredir söylüyoruz. Medeni Yasa’ya saldırının en ciddi adımı da 2017 Müftülük yasasıydı. Bunu muhalif kesimler genel anlamda çok ciddiye almadı. Dini yaşam tarzına özgürlük kapsamı içerisinde ele alındı. Bu açıdan çok büyük bir ıskalama olmuştu, laikliği daha yeni yeni konuşuyor bu ülke. Laikliğin uygulamadaki biçimleri nedeniyle laikliğin toptan ele alınması ve tamamen göz ardı edilmesinin koşulları çok önceden oluşturuldu. Şimdi daha farklı görülüyor ama bu süreç yeni değil, tohumları atıldı. Özellikle 2016’da Meclis’te yayınlanan boşanma raporundaki söylemler daha çok yandaş STK’ların söylemleri üzerine kurulmuş bilgiler bir hükümet programıydı. Daha sonraki süreçte bunları tek tek gördük” sözlerini kullandı.
 
‘Bütün kadınlar tehlikeyi hissediyor’
 
“Asıl hedef Medeni Yasa” derken çok ciddi bir duruma dikkat çektiklerini belirten Özgül, “Bunu herkes görmüyor olabilir mi? Mutlaka görülüyor hissediliyor ama garip bir şekilde mesajımız yankı bulmadı. Asıl hedef Medeni Yasa diyoruz ki onlar da bunu söylüyor;  marjinal gruplar aile reisliği geri gelsin dediklerinde tam da eşitliğe bomba koyacak, Medeni Yasa’nın bütün ruhuna, eşitlikçi aile birliği ruhuna toptan aykırı bir durumu geri getirmedir. Birçok insan bunu söyledi, iktidar da buna karşı ‘böyle şey olmaz’ demedi. Bu türden hiçbir söylemin önünü kesmedi, bu demektir ki bu hükümetin kendi programı ama başkalarına söyletiyor. Ne yazık ki meseleye buradan bakılamıyor ve Ekim’de bu sürecin son süreç olacağı gibi bir hissiyatım var. İzlediğimiz, gördüğümüz kadarıyla bu son hamle, ne yapabileceksek bu süreçte bütün gücümüzü ortaya koymalıyız. Bu konuda çok geniş bir kesimini tehlikeyi gördüğünü ve hissettiğini biliyorum, parti ve siyasetinden bağımsız tüm kadınların bu tehlikeyi hissettiğinden eminim. AKP’li militan, tarikat mensubu kadınların bile bu baskıyı hissettiklerini düşünüyorum. O nedenle işlerin çok kolay olduğunu düşünmüyorum, muhalif ve kadın eşitliğinden birazcık bahseden erkeklerin dahi nafaka hakkı denildiğinde karşı tarafla yan yana dizildiğini söylemek gerek. Halbuki nafaka dediğimiz şey eşitlikçi aile modelinin temelinde olan ve dayanışma fikrine dayanıyor ki bu dayanışma fikri yeni değil eskilere dayanan bir fikir. Nafaka çok eski bir uygulama ama bunlar algılanmıyor ve birden bire gizli bir erkek dayanışmasının muhalif kesimde hemen işlediğini ve aynı sıraya dizildiklerini görüyoruz. Önümüzdeki tek engel bu, eğer bu bilinçle bütün kadınlar hareket ederse başarmalarını zor görüyorum” diye konuştu.
 
Aile hukuku ve birçok konuda Diyanet’ e yetki
 
Şuan tartışılan arabulucu meselesinde birkaç politik tuzak olduğunu belirten Özgül, şöyle devam etti: “Yargının yükünü hafifletmek diyorlar, yargının yükü bir tek boşanma davalarından mı oluşuyor? Milyonlarca ticari dava var. Yargı yükü ile bunun alakası yok, imamlara meslek alanı açmak önemli bir kısmını oluşturuyor. İmamların istihdamına alan açmak istiyorlar ama sadece bu kadar değil, aile hukuku ve sosyal işlerin Diyanet’e bağlanması. Direkt bunu istiyor ve zaten bu konuda verilmiş çok ödün var. Tıpkı kürtajda olduğu gibi, bunu yasaklayamadılar ama Sağlık Bakanlığı eliyle doktorlar üzerinden küçük küçük genelgelerle, doğum kontrol yöntemlerini ortadan kaldırarak, lüks yaparak fiiliyatta kürtajı devlet hastanelerinde neredeyse yasakladılar. Şimdi imamların arabuluculuk yapması da fiiliyatta işliyor. Bir örnek yaşadık, erkek tarafı kadından çocuğu almak istiyor ve imam Erzincan’dan kalkıp Gümüşhane’de arabulucu görüşmesine geliyor. Adı konmamış bir şekilde imamlar bu süreci işletiyor, bunu resmi bir yapıya kavuşturmak istiyorlar. Önemli bir tuzak, boşanmak isteyen kadınlar bir an önce kurtulmuş olacak fikri var ama kadınlar daha çok şiddet görecek ve öldürülecek. İmamlar devreye girdiğinde zaten var olan ‘çocukları perişan etme, boşanan kadın şöyledir’ ataerkil altyapı böylece resmiyet kazanacak ve adamlar daha çok öldürecek. Bunu daha rahat yapacak çünkü bu dinen de caiz olacak ki bu zaten işliyor.”
 
‘Eşitlik sağlanmadıkça nafaka sorgulanamaz’
 
“Bütün istedikleri 5 kuruş para vermeden erkeklerin boşanmasını sağlamak” diyen Özgül, “Bu nedenle boşanmanın kolaylaştırılması adı altında erkeklerin bir dilekçe ile ‘boş ol’ diyeceği bir sisteme geçilmek isteniliyor. Medeni Kanun öncesi uygulanan şeri hukukla bir farkı yok. Kadın da boşanabilecek ama hiçbir hakkını almadan. Kadınlar genelde konutun sahibi değil, çocuklarıyla bir gecede kapının önüne konulabilecek. Aile konutu şerhini ortadan kaldırmak istiyorlar, tedbir nafakasını kaldırmak istiyorlar. Bir gün evli kalıp boşananların oranı yüzde 1 gibi bir oran ve orada boşanıp nafakaya hükmedilen varsa bu çok zenginler arasında olan bir şey. Biz kanunları yüzde 1 bile olmayan boşanmalara göre mi düzenleyeceğiz? ‘Erkek para kazanır kadın evi çekip çevirir’ fikrinin sorgulanmadığı ve yarattığı fiili durumu kaldırmadan kadınların nafakasını kesmek demek kadınlara açlıktan ölün ya da şiddetin içinde evlilikte kalın demektir. Çünkü kadınların yüzde 70’i çalışmıyor, daha çocuk yaşta eğitimden de koparıldıkları için geçinebilecekleri bir meslek edinmeleri zor. En düşük ücretle ve güvencesiz çalışan kadınlar ve göçmenler. Bunlar eşitlenmediği sürece nafaka sorgulanamaz” şeklinde konuştu. 
 
‘Arabuluculuk ile denetim nasıl sağlanacak’
 
Avukat Merve Çiftçi Davran da saldırıların yeni olmadığını belirterek ara ara nabız yoklamalarla getirılmeye çalışılanın Medeni Yasa’nın laik ve eşitlikçi yapısına müdahale olduğunu söyledi. Merve, “Görünen en büyük tehlike aile hukukundaki arabuluculukla kadının medeni haklarının tehlikeye girmesidir. Medeni Kanun’da yer alan boşanmadan, mal rejiminden, evlilik süresince edinilmiş malların tasfiyesinden, çocukların velayetine kadar bütün haklardan arabulucu tabi olacak. Arabuluculuk ne, ben de arabulucuyum ofisime her iki tarafı çağırıyorum, iki tarafın da hazır olduğu koşullarda bir süreç geçiriyoruz. Bu süreç tamamen gizli, tarafların iradesine dayalı ve anlaşma koşulları da tarafların iradesine dayalı oluyor. Arabuluculuğun temel ilkelerinden biri sürecin gizli olması ya dini referanslar gösterilerek başka bir hukuk uygulanırsa bunun denetimi nasıl sağlanacak ya da en basitinden kişileri ofisime çağırdığımızda kadının güvenliğini ya da erkeğin nasıl sağlayacağız, arabuluculuğun güvenliğini nasıl sağlanacak? Aile içi şiddet hala en büyük şiddet türlerinden bir tanesi ve zaten şiddet yoksa anlaşmalı boşanma yolu var. Şiddet yoksa taraflar zaten konular üzerinde anlaşıp bir dilekçeyle mahkemeye gidip çok kısa sürede boşanabiliyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Yeni yöntem çoklu hukuka neden olacak’
 
Merve, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada cinsiyet eşitliği olmadığı, kadın yoksulluğu çok olduğu için ve yine kadın şiddet mağduruysa bir an önce bu evlilikten kurtulmak istiyorsa haklarını kaybetme pahasına arabuluculukta anlaşmayı göze alabilir. Sonuçta hiçbir denetimi olmayacak, arabulucu neyi dikte edecek? Bakanlık tarafların liste dışından da bir arabulucu tercih edebileceği söyleniyor. Erkeğin bir arabulucu vasfında birini oturtup o arabulucunun hiçbir denetimden geçmediğini de biliyoruz. Dini kuralların dikte edebileceği, aslında yasak ama arabuluculuk görüşmeleri sırasında bir din görevlisinin olabileceği ya da yine yasak ama erkek tarafının daha fazla kişiden oluşabileceği aynısı kadın açısından da geçerli, kadın ailesinden birkaç kişiyi getirip erkek üzerinde baskı kuracak belki. Sonuç olarak hukuki yolla hakların gaspını sağlayan bir belge edinilmiş olacak, bu en temel tehlikelerden birisi. Yargı yükü sadece boşanmadan mı oluşuyor, neden sürekli ‘boş ol, boş ol’a indirmeye çalışılıyor. Yeni bir adım değil 2016’dan beri kadınların Medeni Yasa’dan ve aile hukukundan kazanmış hakları nasıl gasp edebiliriz çalışması var. Yine arabulucunun velayet, mal rejimi ve diğer hakları da kapsayacağı için bu konuda kadınların çok kolay bir şekilde çocuğun nafakası ve velayet konusunda güçsüz duruma düşebileceği aşikar. Çok hukukluluğa neden olabilir; boşanmak için mahkemeye gittiğinizde örneğin çocukların velayeti için çocuğun üstün yararına bakılır bu konuda arabulucunun hangi ilkeyi, hukuku ele alacağı belirsiz olacak.”
 
‘Alarm halinde olmalıyız’
 
“Çocuklar için de nafaka ödemek istemiyorlar çünkü gündeme gelen olayların çoğunda çocuk için ödenen iştirak nafakası söz konusu” ifadelerini kullanan Merve,  “Bunu öne sürmüyorlar, ‘1 gün evli kaldık nafaka mı vereceğiz kadına’ söyleminden gidiyorlar ki mesele çocuğa geçmesin ama mesele çocukların nafakası. Çünkü genelde kadınlar çalıştığı için veya devletten destek alıyorsa, evlenmişse o yoksulluktan çıkmışsa zaten erkekler bu nafakanın kaldırılmasını veya azaltılmasını talep edebiliyor. Bu hakları var ama çocukların giderlerine de karışmak istemedikleri için bu yaygara çıkıyor. Acil durumda olmamız gerekiyor, onca yıllık kadın kazanımlarının bu derece saldırı altında olması ve medeni haklarımızın böylesine korkunç bir Meclis’te yapılacak olması tam bir alarm halinde olmalıyız. Bu aile hukukunda arabuluculuk çok büyük tehlikelere gebe ve medyanın da yanlış yönlendirmesiyle kadınlar bu saldırılardan muzdarip” dedi. 
 
 
 

Etiketler:

Federe Kürdistan