‘HDP bölgede birinci parti konumunda’ 2022-10-13 09:01:34   Derya Ren   DİYARBAKIR - “Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri Seçmen Eğilimi ve Gündem Saha Araştırma Raporu”na ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, HDP’nin Kürdistan kentlerinde birinci konumda olduğunu belirterek, “Seçmen ittifaklara sıcak bakmıyor. HDP’nin tek başına başarıya ulaşmasına odaklanmış durumda” dedi.   Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi, son olarak seçim gündemine ve seçmen eğilimlerine ilişkin Diyarbakır, Mardin, Urfa, Adıyaman, Van, Batman, Siirt, Şırnak, Hakkari, Ağrı, Muş, Bingöl, Bitlis, Kars, Dersim ve Iğdır’da yaptığı araştırma kapsamında 1501 hanede yüz yüze görüşerek anket çalışması gerçekleştirdi. Yaptığı anket çalışmaları kapsamında Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi, “Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri Seçmen Eğilimi ve Gündem Saha Araştırma Raporu”nu yayınladı.   Yayımlanan rapor ve Kürdistan kentlerinde seçmen eğilimleri üzerine Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç değerlendirmelerde bulundu.   ‘HDP bölgede birinci parti konumunda’   Bölgede yaptıkları Eylül ayı çalışmalarında halkın eğiliminin HDP’ye dair olduğunu ifade eden Yüksel, HDP’nin bölgede 3 puan kazanarak birinci parti konumunda yer aldığını ekledi. Yüksel, “HDP daha önce stabil bir konumu vardı ancak şu an bir kıpırdanma durumu olduğunu görüyoruz. Öte yandan AKP bölge kentlerinde çok ciddi oranda oy kaybederken, çok ciddi bir kararsızlar kitlesi var. Ancak CHP’deki artış dikkat çekiyor. 2018 Haziran seçimlerinde aldığı oyların iki katını şu an aldığını görüyoruz. Son bir yıla baktığımızda CHP’nin oy oranında bir artışın yaşandığı gözleniyor. Ama tüm bu oy artışına rağmen hala bölgede 3’üncü parti konumunda. DEVA Partisi bölgede çok uzun süredir daha fazla oy alabilecek bir örgütlenme oluşturduğu düşünülüyordu. Ancak kamuoyu yoklamalarımız 3-4 bandını çok da aşamadığını ve oraya sıkışıp kaldığını gösteriyor” dedi.   ‘AKP, 9 scalalık seçmen kaybetti’   CHP’ye oy veren seçmenlerin daha önce AKP’ye oy veren seçmenlerden oluştuğuna değinen Yüksel, “Daha önceki tespitlerimizden yola çıkarak eğer DEVA Partisi içeriğini doldurabilmiş ve seçmeni cezbedebilmiş olsaydı, yönünü DEVA’ya dönmeyi düşünen bir seçmen kitlesi var. Diğer partilere bakılacak olunursa 2018 seçimlerinde aldıkları oylardan çok farklı bir oy artışı yok. Bu partiler zaten sınırlı oy alan partilerdi. Bölge kentleri son yıllarda ikiye bölünmüş bir oy kitlesine sahipti. En yüksek oy alan HDP ve ikinci parti olan AKP vardı. Ama yaptığımız çalışmalarda bu seçmen eğilimlerinin bozulacağını ve daha çoklu bir seçmen oydaş pozisyonu alacağını karşılaşacağımızı ön görüyoruz. MHP bölgede her zaman çok düşük oy alıyordu ama 2018’de AKP’nin de yönlendirilmesiyle bir miktar oy artışının yaşandığını gözlemlemiştik. Şimdi o oyları da geri iade ettiği görülüyor. Genel içerisinde 9 scalalık bir seçmen kitlesini kaybeden AKP’nin kendi seçmen grubu içerisinde yüzde 44-45 bandına yakın bir seçmen grubunu kaybettiğini tespit ettik” diye aktardı.   ‘HDP’den AKP’ye oy geçişi yok’   Yüksel, “2018 seçimlerinde AKP’ye oy verdiğini belirtenlerin yüzde 55-56 bandı yeniden AKP’ye oy vereceğini ifade etmiş, bu yüzde 44-45 bandında bir erimeyi işaret eder” diye belirterek, bunun da AKP’de ki hızlı erimeyi gösterdiğini kaydetti. Yüksel, “Partilerde geçirgenlik hesaplarımızda HDP’den AKP’ye hiçbir oy geçişi yok. Bir önceki seçimlerde bir siyasi partiye oy verenlerin dağılımı daha farklı açığa çıkardı. Bu da AKP’nin ne kadar sönümlendiğini bize gösteriyor. Seçmen araştırmalarımızda Türkiye’nin genel sorunlarından seçmenin yaklaşımını da ölçüyoruz. Çünkü seçmen davranışlarını belirleyen şeylerden biri de bölgede yaşanan sorunlara bakışı ve çözüm beklentilerine dair oluyor. Biz uzunca bir süredir, ‘Türkiye’de temel ve öncelikli sorun nedir’ sorumuza yanıt olarak ‘ekonomik kriz ve işsizlik’ yanıtını alıyorduk. Ve ekonomik kriz ve işsizlik sorunun diğer sorunlarla bağlamları ile makası oldukça genişti. Neredeyse her 4 seçmenden 3’ü ‘ekonomik kriz ve işsizliği’ Türkiye’nin birinci sorunu olarak tarifliyordu. Diğer yıllarda Kürt sorunu temel sorun iken son birkaç yılda ekonomik krizin öne çıkmış olması önemle üzerinde durulması gereken bir durum” diye konuştu.   ‘Kürt sorununu birinci sorun olarak gören yüzde 9’luk kesim var’   Yüksel, yapılan anketlerde ikinci sorun olarak görülen Kürt sorununda büyük bir artışın yaşandığını belirterek, şunları söyledi: “Daha önce 5-5 buçuk dolaylarında Kürt sorununu birinci sorun olarak görenlerde yüzde 9’u aşan bir rakamla karşılaştık. Daha öncekilerde de Kürt sorunu ikinci sorun olarak yansıyordu ancak daha düşük miktardaydı. Bu aslında Kürt sorunu ile ilgili ortaya çıkmış tartışma düzleminin kısmen ve yeniden kimi seçmenin gündemine gelmiş olmasıyla da ilgilidir. Ama Kürt sorununu hala bölge için temel ve ana sorun olduğunu dair geçmiş kanaatinde ne kadar canlı olduğunu bize gösteriyor. Kişilere ‘Türkiye’nin temel sorununun Kürt sorunu ile bağlantısı var mıdır?’ sorusunu sorduk. Çıkan verilere göre yüzde 60-65 bandında bir kesim değişik kategorilerde birinci sorun olarak tarifledikleri sorunun Kürt sorunu ile bağlantılandırdı. Örneğin ekonomik krizi ve işsizliği temel sorun olarak gören kesimin 4 seçmeninden 3’ü Kürt sorunu ile bağlantısını dile getiriyor. Demokratikleşme ile ilgili olan sorunu yüzde 90’ı Kürt sorunu ile ilişkili olduğunu görüyor.    3 seçmenden 1’i çatışmalı süreçlerin AKP’ye yarayacağını düşünüyor   Adalet sistemindeki pozisyonu ile Kürt sorunu arasındaki ilişkiyi kuranların da oranlarında benzerlikler vardı. Bununla birlikte genel kategoride yüzde 60 ve 65 bandında ki bir kesim ekonomik kriz ve işsizliğin, demokratikleşme sorunları ve krizin adalet sisteminde oluşan sorunların, siyasal rejimde öne çıkan durumların Kürt sorunu nedeniyle bu halde olduğunu, Kürt sorunun derin etkisi ve çatışmalı süreçlerin derin etkisi olduğuna dair açık kanaat bildirdiler. Her ne kadar ekonomik kriz ve işsizlik güncel bir konu ise de temelinde Kürt sorununa dönük çözümsüzlük politikaları olduğu konusunda hala bölgede ciddi bir fikir ve bakış açısı var. Çatışmaların seçmen üzerinde yarattığı algıları ölçmeye çalışmak için sorduğumuz soruya dair ilginç bir veri ile karşılaştık. Totalde her 3 seçmenden 1’i mevcut çatışmalı ve gerilim ortamının AKP’ye yarayacağını düşünüyorken, çok daha düşük miktarlarda diğer siyasetlere faydası olacağını düşünenlerle karşılaştık.”   ‘Çatışmalı süreç AKP’nin işine yarayacak’   Çatışmalı sürecin hangi siyasetin hangi işine daha çok yarayacağını meselesinde seçmen eğilimlerinde farklılıkların olduğunu kaydeden Yüksel, “AKP’ye oy veren seçmenlerin çok önemli kısmı operasyonların AKP’ye zarar vereceğini ve bu durumun muhalefete yani CHP ve HDP’ye faydası olacağını dile getirirken, CHP ve HDP’ye oy verenlerin önemli bir kısmı ise AKP’ye yarayacağını söylüyor. Azımsanmayacak bir kesimde bu operasyonların hiçbir etkisi olmayacağını belirtse de esas ağırlık oranı AKP’ye yarayacağı, ikinci sırada HDP’ye, 3’üncü sırada CHP’ye yarayacağı biçiminde söylem skalaları var. Bu tip gerilim siyasetinin bir araç olarak seçim süreçlerinde seçmen davranışlarını etkileyeceği geniş bir kanaatinde olduğunu kaydettik” diye konuştu.   ‘Seçmen ittifaklara sıcak bakmıyor’   Yüksel, ittifakların Kürdistan kentlerinde pek karşılık bulmadığının altını çizerek, “HDP seçmeninin yüzde 65’ e yakın bir kesimi ‘partim hangi ittifakta yer alırsa ben oraya yönelirim’ derken, yüzde 21’lik kısmı ise HDP’nin herhangi bir ittifakta yer alması halinde oy vermeyeceğini belirtiyor. İttifakların siyaseti konusunda seçmen belli angajmanlara ve reflekslere sahip. Eğer HDP, mevcut iki büyük ittifakta biriyle hareket edecekse seçmeni başka açılardan doyurabilmeli, ikna edebilmeli. Kendi ittifakı içerisinde yürüyecek ise bu konuda seçmeni ile güçlü bağlar kurması gerektiği görünüyor. Çünkü HDP seçmeninin çok önemli bir kısmı seçimlere bir başına girmesi ve bir önceki dönemi aşabilecek biçimde oy potansiyelini de harekete geçirmiş, mobilize etmiş bir sonuçla karşılaşmasını ve büyümüş bir HDP ile Kürt sorunu başta olmak üzere pek çok sorunun çözümünde ana güç olmasını arzu ediyor. Bundan kaynaklı ittifak siyasetine sıcak bakmayan bir seçmen kitlesi ile karşı karşıyayız” diye ekledi.   ‘Seçmen HDP’nin tek başına başarıya ulaşmasına odaklanmış durumda’   Cumhurbaşkanlığı seçimleri açısından yüzde 16-18 bandındaki bir seçmen grubunun Millet ittifakı adayını desteklenebileceğini ifade eden Yüksel, son olarak şunları söyledi:  “Çok büyük bir kısım ise HDP’nin ortak bir aday belirlemesi halinde kendi tahayyül beklenti ve taleplerini karşılayabileceği bir adaya oy vermeyi kabul ediyor. HDP seçmeni HDP’nin hiçbir ittifakta dahil olmaksızın bir başına güçlenerek, geçirebileceği bir seçim sürecinin sonunda ortaya çıkacak bir başarıya oldukça odaklanmış durumda. Temel sorunlarının özellikle Kürt meselesindeki talep ve politika üretiminin bu biçimde daha gerçekçi bir hal alacağını ikna durumda. Bununla birlikte ortak aday meselesinde her 5 seçmenden 3’ü ‘siyasetimin ortak adayına oy verebilirim’ derken, ortak adayın niteliği konusunda talepleri ve ikna ediciliği konusunda da bir şerh düştüğünün altını çizmek gerekiyor.”