'1994'de ikinci kez 38'i yaşattılar'

  • 09:03 11 Aralık 2018
  • Yaşam
DERSÎM - Hozat’ta 1994 yılında köylerinin zorla boşaltıldığını ve binlerce kişinin göç etmek zorunda kaldığını belirten Dilif Güler, "Bazı yaşlılarımız 38'i görmüştü. Sonra 94'te bir 38 daha yaşadı. Biz de ikinci 38 olan dönemi yaşadık. O zaman bazı yaşlılarımız 'Bu 38'den beter oldu' derdi” diye belirtti. 
 
Tarihin en kanlı katliamlarından birine karşı 1938'de direnen Dersim, o günden bu yana dağları gibi direngenliğiyle bilinen bir şehir. Eşsiz doğa güzelliklerinin yanı sıra Kürt Alevi kimliğiyle bölgede ayrı bir yere sahip olan Dersim, binlerce yıl öncesine kadar uzanan kadim bir inanış ve kültürü temsil ediyor. Yüksek dağları ve sarp coğrafyası ile kendine has bir yaşamın sahibi olan Dersim, ulus devletin tek dil, tek din ve tek kimlik dayatmasına karşı 38'den bu yana direniyor.  
 
Dersim'e yönelik asimilasyon politikaları sürerken, 38'den sonraki en büyük baskı dönemini ise 90'larda yaşadı ve sıkıyönetim politikaları nedeniyle binlerce köy yakılarak boşaltıldı. 1994'te baskılardan en fazla nasibini alan ve göç veren merkezlerden biri de Hozat’ın Zankirek (Karaçavuş) köyü oldu. O dönem köyünden göç etmek zorunda bırakılan Dilif Güler ile yine o dönem her şeye rağmen Gövüçler (Kavuktepe) köyünü terk etmeyen Fecire Yıldız, 1994'de yaşadıklarını anlattı. 
 
'Baskı nedeniyle köylerden çıkmak zorunda kaldık'
 
Askeri operasyonların bahane edilerek köylerinin boşaltıldığını belirten Dilif, “Çocuklarımızı ve canımızı kurtardık" dedi. O dönem binlerce kişinin şehirlere göç etmek zorunda kaldığını aktaran Dilif, şehir yaşantısında kültürel asimilasyona uğradıklarını dile getirdi. Dilif, "Çocuklarımız kendi dilini unuttu. Başkalarının köyüne taşındık. Sonra bizim köye yakın olan Gövüçler (Kavuktepe) köyüne taşındık. Orada 10 yıl kadar yaşadık. 'Köye geri dönüş projesi' kapsamında yine kendi köylerimize döndük. Başka yerlerde yaşayamadık. Sonra köyümüze yakın boşaltılmayan başka köye taşındık. Bu köyde de çok baskı vardı. Hayvanlarımızı meraya çıkardığımızda köyler bombalanıyordu. Bizi bombalayacaklar diye korkup, kaçıyorduk. Askerler, çocuklarımızı dövüyorlardı" diye anlattı. 
 
'Bu 38'den beter oldu'
 
Dersimlilerin toprak hasretiyle yaşadığını ve birçoğunun bu hasretle yaşamını yitirdiğini belirten Dilif, "Çok hasret ve yoksulluk çekti insanlarımız. Cenazelerini getirmek istiyorlardı topraklarına ama yoksulluktan cenazelerini getiremediler. Bazı yaşlılarımız 38'i görmüştü. Sonra 94'te bir 38 daha yaşadı. Biz de ikinci 38 olan dönemi yaşadık. O zaman bazı yaşlılarımız 'Bu 38'den beter oldu' derlerdi. Şimdi neden öyle dediklerini anlıyoruz" dedi. 
 
'Öldürseler de köyümüzden gitmeyeceğiz'
 
Köyünü terk etmemekte direten Fecire de şöyle dedi: "Köylerimizi terk etmemizi istediklerinde yaşlılarımız 'Ölsek de köyümüzü terk etmeyeceğiz. Bizi öldürseler de köyümüzden gitmeyeceğiz' diyorlardı. Sıkıyönetim vardı. Kiloyla çay ve şeker veriliyordu. Köyümüzden çıkmadığımız için önce bizi Peyik (Çağlarca) sonra oradan Tunceli Karakolu'na götürdüler. Hayvanlarımız ormanlık bölgede kaldı. Gidip ormanlardan hayvanlarımızı topladım. Çok hakarete uğradık. Bir de sıkıyönetim olunca çocuklarımız aç kaldı. İnsanlarımız buraları terk edip niye gitti sanıyorsunuz. Göç edenler etti biz kaldık. Bizim yaşlılarımız buraları bırakmadı. Biz genç olanlar gitmek istedik ama büyükler bırakmadı."