Ece Devrim: Kurtuluşumuz bireysel değil toplumsaldır

  • 09:04 22 Temmuz 2018
  • Yaşam
İSTANBUL- 2014 yılında geçirdiği kaza sonucu yürüyemez duruma gelen trans Ece Devrim, “Ben sadece trans bir kadın değilim, hem engellerimle savaşıyorum hem sosyalistim, birçok konuda mücadele veriyorum. Bir gün gerçekten ezilenler kazanacak. Bizim kurtuluşumuz bireysel değil toplumsaldır. Sonunu göremesem bile asla mücadelemden vazgeçmeyeceğim” diyor.
 
Transseksüel bir kadın olan Ece Devrim, 2014 yılında geçirdiği kaza sonucu yürüyemez duruma geldi. Ece, her akşam İstiklal Caddesi’nde bulunan alışveriş merkezinin karşısında, tekerlekli sandalyesinin üzerine kurduğu seyyar tezgâhıyla çakmak satarak geçimini sağlıyor. Ece, birçok kursa gittiği halde transseksüel kimliğinden dolayı iş bulamadığını söylüyor. Kazadan sonra da hareketleri kısıtlanan Ece, kendi engellerine meydan okuyarak, Emekçi Hareket Partisi’nin (EHP), Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun ve Kadın Meclisi’nin üyesi olan bir aktivist. Fuhuşa sürüklenen bir trans kadın olmamak için çok büyük mücadeleler verdiğini söyleyen Ece, çakmak satarak erkek egemen sistemin ikiyüzlü duruşuna karşı büyük bir tavır sergiliyor. Ece’nin yapabildiği en güzel şey direnmek, her şeye ve herkese inat. Direnme öyküsü babasının dikta ettiklerinden başlıyor ve içinde bulunduğu hegemonyaya karşı hiç bitmiyor… Ece ile hikâyesine dair konuştuk.
 
Ece Devrim’in hikayesi…
 
Almanya'ya göçmen statüsünde giden bir işçi ailenin çocuğu olan Ece,  bedeninin herkesten farklı olduğunu 14 yaşında keşfediyor. “Babam diktatör gibi olduğu için diktatörlerle mücadele etmeye erken yaşta başladım” diyen Ece,  aile baskısı ve cinsel yöneliminden dolayı babası tarafından Türkiye’ye gönderiliyor.  Üç yıla yakın sokaklarda yaşıyor. Cinsel istismara maruz bırakılıyor. Fuhuşa zorlanan Ece sonrasında bulaşıkçılık ve DJ’lik yapmaya başlıyor. Fuhuşa sürüklendiği dönemde polis tarafından ağır işkencelere maruz kalan Ece, bir müddet sonra Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nde (ÖDP) örgütleniyor. 
 
‘Yaşam hakları engellendiği için seks işçiliğine zorlanıyorlar’
 
Ece, fuhuşun erkek egemen sistem düzeni olduğunu söyleyerek, “Hiçbir trans kadının hayalinde seks işçiliği yapmak yoktu. Sistem trans kadınlara fahişelik yapmaktan başka bir sınır tanımıyor. Ben hiçbir zaman seks işçiliğini kabul etmiyorum. Bugün fuhuşa zorlanan trans kadınlar, jigololar ve hayat kadınları için ben, ‘para karşılığı seks işçiliği yapmaya zorlanan insanlar’ diyorum. Bu insanların en temel yaşam hakları toplum ve sistem tarafından engellendiği için seks işçiliğine zorunlu bırakılıyorlar” diye konuşuyor.
 
‘Kurtuluşumuz bireysel değil, toplumsaldır’
 
Seyyar satıcılık yaparken de polis engeliyle karşılaştığını söyleyen Ece, “Ben sadece trans bir kadın değilim, hem engellerimle savaşıyorum hem sosyalistim, birçok konuda mücadele veriyorum. Bizler Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan geleneğinden geldik. Onlar nasıl ipe gidene kadar doğru bildiklerinden şaşmadıysalar ben de 53 yıldır doğru bildiğim şeyden şaşmadım, şaşmayacağım. Bir gün gerçekten ezilenler kazanacak. Bizim kurtuluşumuz bireysel değil toplumsaldır. Sonunu göremesem bile asla mücadelemden vazgeçmeyeceğim ” diye belirtiyor.
 
‘Engelliler de LGBTİ+ gibi yok sayılıyor’
 
Engellilerin de LGBTİ+’ler gibi bu ülkede yok sayıldığını ifade eden Ece, engelli kişilerin çoğunun bu hayata alıştırıldığını ve hiç evden çıkmadığını söylüyor. Şehir mimarisinin engellileri yok sayarak geliştirildiğini söyleyen Ece şöyle devam ediyor:  “Engelli yolları yok, engelli asansörlerinin çoğu çalışmıyor ve yetersiz. Sözde yeni yapılan kentsel dönüşümdeki binaların engelli giriş ve çıkışlarının zorunluluğundan bahsediliyor ama gidip yeni yapılan binaları incelediğinizde hiçbirinde asansör yok, varsa da yetersiz. Engelliler için ayrılan yerlere araçlar park ediliyor. Kaç tane üniversite açıldığının bir önemi yok çünkü bu ülkede eğitim yok.”
 
‘Duruma bütünlüklü yaklaşmak gerek’
 
LGBTİ+ haklarını savunduğunu söyleyen Ece, LGBTİ+ derneklerini ise bazı konularda eleştiriyor. Ece, “LGBTİ+’ler temel haklarını elde ettiğinde asgari ücretle açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılmayacak mı? İnşaatlardan düşüp, madenlerde ölmeyecek mi? Kadın bedenini seçtiği için öldürülmeyecek mi?” diye sorarak duruma bütünlüklü bir şekilde bakılması gerektiğinin altını çiziyor.
 
‘Öldürülen kadının sözünü en iyi kadınlar söyler’
 
Ece, Onur yürüyüşü ve 8 Mart’ın kutlama gibi yapılmasını desteklemediğini söyleyerek, konuya bakışını, “Sen ‘Kadınlar öldürülüyor, hakları gasp ediliyor’  diyeceksin ilerideki sokakta da gidip kutlama yapacaksın. Sen burada translar öldürülüyor dediğinde ileride kutlama yapacaksan kimseyi ikna edemezsin. Ajitasyon bile yapmış olmazsın, toplum seni kabul etmez. Bu halkın sosyolojik yapısı bellidir. Sen barınma hakkı, çalışma hakkı, toplumun bütünlüklü kurtuluş hakkı için mücadele et ve elde et ondan sonra hep beraber oynayalım. Hakları savunmak için Meclisi’n kapısına hangi LGBTİ+ örgütleri gidiyor? Elbette bir işçinin sözünü işçi söyler, öldürülen kadının sözünü en iyi kadınlar söyler ama halkların kurtuluşu bütünlüklü mücadeleden geçer” sözleriyle anlatıyor.
 
‘12 Eylül Darbesi bugünün başlangıcıdır’
 
Günümüz Türkiye’sinin giderek muhafazakar bir yapıya bürünmesini 1980 sürecine bağlayan Ece, 12 Eylül Darbesi’ni eleştirmeyen bir toplum yaratıldığını vurguluyor. “12 Eylül Darbesi bugünün başlangıcıdır” diyen Ece, 1980’den sonra tekke ve zaviyelerin yeniden açılmaya başladığını söyleyerek, “Bugün AKP’nin bu kadar büyümesinde de meclisteki muhalefetin özellikle ana muhalefet partisinin hiç mi suçu yok?” diye soruyor.
 
‘Padişahlık kuracağım diyemiyor da başkanlık sistemi diyor!’
 
Türkiye’ye getirilen yeni başkanlık sisteminin dünyadaki başkanlık sistemlerine hiç benzemediğini söyleyen Ece, toplumun yavaşça muhafazakarlaştırıldığını ifade ederek, öngörülerini şöyle sıralıyor:  “Erdoğan ‘padişahlık kuracağım’ diyemiyor da başkanlık sistemi diyor. Erdoğan bu barları kapatmayacak kendi kendilerine batmalarını sağlayacak. İçki içmek yasak demeyecek, sınırlandıracak. Mahalle baskısı dediğimiz baskı toplumun her kesiminde artacak. Kadın rahatsız olmamak için daha kapalı giyinmeye mahkûm bırakılacak. Kadınları eve kapatacaklar. İran Devrimi’nin lideri Ruhullah Humeyni de böyle adım adım geldi. Hatta sosyalistlerin, LGBTİ+'lerin oylarını bile aldı. Sonra bütün muhalifleri astı. İdamı getirmeye çalışmalarının sebebi de cinsel istismar failleri değil, muhalif olan kesimler. Sen faillere iyi hal indirimi getirirsen, bu saatte dışarıda ne işin vardı dersen, çocuğun rızası vardı dersen, bir kereden bir şey olmaz dersen, bu ülkede böyle söylemler gelişirse daha çok istismar vakaları yaşanır maalesef.”