Göçe zorlandı tandır ekmeğiyle yaşama tutundu

  • 09:04 30 Temmuz 2021
  • Yaşam
Sevim Sütcü
 
ANKARA - Sokağa çıkma yasakları nedeniyle Yüksekova’dan Ankara’ya göç eden Maria İnal, yaşadığı kültür çatışmasına kendi imkanlarıyla açtığı “Van Tandır Evi” ile direndi. Maria, “30 yıldır bu işi yapıyorum. Ben kendime inanıyordum, ne olursa olsun Ankara’da tandır ekmeği yapacaktım. İnanıyorum ki ‘Van Tandır Evi’ni bir gün tüm dünyaya tanıtacağız” diyor. 
 
Bölge kentlerinde 2015 ve 2016 yılları arasında sokağa çıkma yasağının ilan edilmesiyle başlayan çatışma sürecinde, bölgede yaşayan yurttaşlara kenti terk etmeleri dayatıldı. Binlerce yurttaş baskı ve dayatmalar sonucunda ülkenin farklı kentlerine göç etmek zorunda bırakıldı. Göç yollarında maddi manevi sıkıntı ve sorun yaşayan binlerce yurttaştan biri de Hakkari’nin Yüksekova ilçesinden Ankara’ya göç etmek zorunda kalan Maria İnal. Ankara’da sıkıntılı bir sürecin öznesi olan Maria, şimdilerde ise açtığı “Van Tandır Evi” dükkanı ile bölgesel tandır ekmeği lezzetinin sürdürücüsü oluyor.    
 
Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde doğup büyüyen Maria (50), 2015 sürecinde bölgede yaşanan ağır çatışmalar sonucunda Ankara’ya, akrabalarının yanına gelmek zorunda kalıyor. 
 
‘Evimizin yanıp kül olduğunu internette gördük’ 
 
Kendi topraklarını bırakıp başka bir kente gitmek zorunda kalmanın hüznünü yüreğinde barındıran Maria, yaşadığı göçü şu sözlerle anlatıyor: “Yüksekova'da Şubat 2015’de yasaklar başladığında yiyecek bile zor buluyorduk ve 6 tane çocukla evde aç sefil yaşamak zorunda bırakıldık. Yasaklar ilan edildi ve 3 ay boyunca evlere kapatıldık. Herkes yiyeceklerini torbalarla çarşıdan sırtlayarak evine getiriyordu. Çünkü tüm yolarımızı kapatmışlardı ve zaten çocuklar okula gidemiyordu. Yasaklar ilan edildiğinde Kaymakam, ‘Başka şehirlere gidin’ dedi. Çatışma çıktığında herkes bir yere gitmek zorunda kaldı. Çoğu aileler İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerini yurdunu bırakıp hiç bilmedikleri metropol şehirlere, yeniden hayat kurmaya gittiler. Bizler de Ankara’ya akrabalarımız, tanıdıklarımız olduğu için taşındık. Ancak Ankara’ya gelir gelmez yeni yaptırdığımız evimizin, eşyalarımızla birlikte çatışmaların arasında yanıp küle döndüğünü internette gördük. Sadece bizim ev değil, o civarlarda bulunan tüm mahalleler yakıldı.” 
 
'Kendi toprağını bırakmak'
 
Bölgede baskılarla, sorunlarla boğuşan Maria, Ankara’ya geldiğinde 6 çocukla hayata yeniden başladığını ve ilk geldiklerinde dil ve kültür çatışması yaşadığını kaydediyor. Kendi toprağını bırakmanın zorluğuna dikkat çeken Maria, “Biz evi kiraladık ve ikinci el eşyalar aldık, yerleştik ancak her şey bunlardan ibaret değildi. Buraya geldiğimizde çocuklarım eğitimlerinden geri kaldı ve bir daha da kendilerini toparlayamadılar. Oysa çocuklarım orada burslu kolejlerde okuyorlardı ve hatta oğlum orada sınavda 500 puan almıştı ve üniversiteye kadar bedava okuyacaktı ama buraya geldiğimizde hepsi boşa gitti. İlk geldiğimizde çok kaygılıydım. ‘Bu büyük şehirde ben bu çocukları nasıl okutacağım, nasıl büyüteceğim, nasıl ayakta kalacağım?’ diye düşünüyordum" diye ifade ediyor.
 
'Kabullenemiyorsun'
 
Maria, çocukların okul kaydını yapmaya gittiğinde okul yönetiminin kontenjanların dolu olduğunu söylediğini aktarıyor. Maria, "Çünkü önce Suriyeli çocukları kaydediyorlar sonra çatışmalardan gelen çocukları kaydediyorlardı. O yüzden çocuklar eğitiminde 2 ay daha geri kalmış oldu. İlk senemde böyle sorunlar yaşadım. Bu da insanın psikolojisini çok etkiliyor, yani psikolojik olarak da ağır geldi bana. En çok da orada yıllarını veriyorsun, emek veriyorsun, çalışıyorsun, direniyorsun ancak birileri gelip o emeğini, evini, düzenini çok rahat bir şekilde yakabiliyor. Bu gerçekten çok zor bir durum ve insan bunu bir türlü kabullenemiyor. İlk başlarda çok ağladığımı hatırlıyorum çünkü yerini yurdunu, toprağını, emeğini, düzenini bırakmak zorunda kalıp gelmek insanı çok sarsıyor ve en önemlisi de çocukların düzeninin bozulmasına, arkadaşlarını bırakıp gelmelerine üzüldüm. Çocuklarım yaşananları hak etmiyordu” diyor. 
 
‘Bölge insanımızla tanışma fırsatımız daha da arttı’ 
 
Eğitimde olduğu gibi ekonomi konusunda da sıkıntılar yaşadığını ve ilk dönemlerde bir arayış içerisinde olduğunu ifade eden Maria, bölgeden çok sayıda insanın Ankara’ya göç etmesinin dikkatini çektiğini sözlerine ekliyor. Maria, tandır ekmeği yapmaya nasıl başladığını ise şöyle anlatıyor: “‘Memleketimin ekmeğini yapsam hem buraya göç edenler mutlu olur hem de ben kazanmış olurum’ düşüncesi kafamda canlandı. Buralarda çok Kürt aile yaşıyor, tandır ekmeği yaptığımda insanların memnun kalacağını biliyordum. Çünkü bölgedeki insanlar tandır ekmeğini yemişler ve her ekmekten daha sağlıklı, güzel olduğunu biliyorlar. İnsanlarımızın buralarda yıllardır tandır ekmeğine hasret kaldıklarını fark ettim. Zaten ekmek yapmaya başladığımda tahminimden daha fazla talep oldu. Açıkçası ben bu kadar beklemiyordum. Bazı Ankaralı müşterilerimiz gelip çeşitlerimizi soruyor, yaptığımız farlı çeşitlerimizin tadına bakıp sürekli müşterimiz oluyorlar. Bu vesileyle bölge insanımızla tanışma fırsatımız daha da arttı.” 
 
‘Kendimi güçlü hissediyorum’ 
 
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’ndan (KOSGEB) kadın girişimcilik sertifikası aldığını  belirten Maria, Hakkari’de annesinden esnaflığı öğrendiğini ve Ankara’da esnaflık yaparak geçindiğini kaydediyor. Maria, “Van Tandır Evi” yapmak için bir arayış içine girdiğini söyleyerek, “Ben girişimcilik kursuna gittiğimde hocaya, ‘Siz bana sertifika verseniz de vermeseniz de ben ‘Van Tandır Evi’ dükkanı açacağım, 30 yıldır bu işi yapıyorum’, dedim. Ben kendime inanıyordum, ne olursa olsun Ankara’da tandır ekmeği yapacaktım. Tabi kurs hocası kararlı olduğumu görünce bana belge verdi. Ben hemen sıkı bir şekilde dükkanıma çeki düzen vererek çalıştırmaya başladım. Şu an 6 tane sigortalı personel çalışanımız var.  İşim gittikçe büyüyor, çalışmayı seviyorum, zaten ben ekmek dükkanı açmasaydım terzi dükkanı açacaktım. Bu konuda güçlü bir irade gerektiriyor ki kendimi güçlü hissediyorum. Ne olursa olsun bir iş yapacaktım. Dükkanı açarken, bizim insanımız bana çok destek verdi. Ekmek işini yapmak daha mantıklı geldi” şeklinde konuşuyor. 
 
‘Van Tandır Evi’ni bir gün tüm dünyaya tanıtacağız' 
 
“Van Tandır Evi” dükkanının 4 yıldır çalıştığını söyleyen Maria, son olarak  şu sözlere yer veriyor: “Pandemi gelmeden önce işim çok iyiydi ancak pandemi sürecinde gelirim düşse de dükkanımı kapatmadım ve hep çalıştım. Pandemide sadece Ankara’dan değil farklı şehirlerden de sipariş isteyenler oluyor. Biz de hemen paketleyip gönderiyoruz. Sadece tandır ekmeği yapmıyoruz, sacda ayrı yapıyoruz, tandır lavaşı, içli Kars ketesi, Van çöreği, yufka ekmeği, böreklik yufka, el yapımı, erişte ve mantı, tandır ketesi yapıyoruz. Çeşitlerimizi çok daha da çoğaltmayı düşünüyoruz. Talepler üzerine başka şehirlerde şubeler açıp işi daha da büyütmek istiyoruz. Tabi her esnaf gibi tanınmak ve bilinmek isterim. Ben inanıyorum ki ‘Van Tandır Evi’ni bir gün tüm dünyaya tanıtacağız."