Koçerlerin bitmeyen yolculukları hala sürüyor...

  • 09:05 20 Ekim 2020
  • Yaşam
ŞIRNAK - Yazı yaylada, kışı ise ovada geçiren koçerlerin “evleri sırtlarında” yaşamları oldukça zorlu. Ancak koçerler, zor da olsa bu yaşamdan vazgeçemiyor: “Dağlarda her şey var. Su, yeşillik, ağaç… O yüzden dağ yaşamını seviyoruz. Koçerlikle doğduk büyüdük. Zor olsa da seviyoruz.”
 
Yazın yüksek dağların zirvesine çıkan kışın ise ovalara inen koçerler, kolektif biçimde yaşamlarını sürdürüyor. Göçebe yaşam tarzını benimseyen ve hayvancılık ile geçimlerini sağlayan Koçerler, akrabalığa dayalı bir topluluk. Yaşamları dağlarda, ovalarda geçen koçerler, bölgedeki doğal yaşamın en güzel örneği aynı zamanda. Batman ve Siirt’in yanı sıra, koçerlerin yoğun yaşadığı kentlerden biri de Şırnak. Şırnak’ın İdil ilçesinde yaşayan koçerler, yayla mevsiminin ardından kışa hazırlık yapıyor. Kadınlar, koçerliği anlatıyor.
 
Yayla serüveni nisanda başlıyor
 
Koçer kadınlardan Rihan Denker (65), her yıl nisan ayında yaylaya çıkmaya başladıklarını söylüyor. Koyunlarını yaylaya sürmeye başladıkları yolculuğun pek de kolay olmadığını belirten Rihan, yolda birçok zorlukla da karşılaştıklarını ekliyor. Yolculuklarında insanların kendilerine ve koyunlarına kötü davranabildiklerini ifade eden Rihan, “Bize laf atanlar oluyor, koyunlarımıza zarar verenler ve kaçıranlar oluyor. Tüm bunlara rağmen biz yolumuza devam ediyoruz. Yaylaya vardığımızda çadırlarımızı açmaya başlıyoruz” diyor.
 
‘Kış koşullarında hayvanlara bakmak zor’
 
Yaylaya yerleşmelerinin ardından hayvansal ürün yapmaya başladıklarına değinen Rihan, şöyle devam ediyor: “Orada peynirlerimizi yaptıktan sonra sonbaharda yayladan gelerek yaptığımız peynirleri satmaya başlıyoruz. Koçer olduğumuz için eşyamız yok. Tüm yükümüz sırtımızda ve çadırlarımıza yerleştiriyoruz. Biz kadınlar, peynirleri satmak ve kışa hazırlık yapmak için yayladan daha erken dönüyoruz. Erkekler de hayvanlarla birlikte bizden sonra dönüyor. Yayladan döndükten hemen sonra çadır dikmeye başlıyoruz. Çadırlarımızın dikimi bazen günlerimizi alabiliyor ama birden fazla kişi birlikte yaptığımızda bir günde de bitirebiliyoruz. Hayvanlarımız gelene kadar çadırlarımız da hazır oluyor. Kış koşullarında hayvanlara bakmak zor. Karda kışta, yağmurda çamurda otlatmak zorunda kalıyoruz ama yapabileceğimiz bir şey yok. Şubat ayına kadar bu şekilde devam ediyoruz. Ardından ise baharın gelişiyle tekrar yaylaya çıkıyoruz.”
 
‘Koçerlik varlığımızla devam ediyor’
 
Tüm zorluklarına karşın, koçerliğin güzel olduğunu vurgulayan Zeynep Ekinci (35) de koçerlik yaşamını şöyle anlatıyor: “Dağlar çok güzel. Kar kış olsa da dağlar çok güzel. Ovası sıcak oluyor ve suyu olmuyor. O nedenle ovayı sevmiyorum. Dağlarda her şey var. Su var, yeşillik var, ağaç var. O yüzden biz dağ yaşamını seviyoruz. Biz koçerlikle doğduk büyüdük. Yaşamı zor olsa da seviyoruz. Doğal yaşamda olduğumuz için her bitkiden ilaç yapıyoruz. Koçerlik varlığımızla devam ediyor. Koçerlik, yıllardır süregelen bir gelenekken, büyüklerin küçüklere miras bıraktığı bir kültür halini de alıyor. Koçerliği gelecek yıllarda ise kucaklarında taşıdıkları koyun ve kuzularla çocuklarımız devralacak. Bu şekilde koçerlik kültürü yaşamış olacak.”