Yaylaya çıkmak isteyen Berivanlara kimlik baskısı

  • 09:03 4 Eylül 2020
  • Yaşam
Şehriban Abi
 
HAKKARİ - Yüksekova’nın Onbaşılar köyüne bağlı Çobanpınar mezrasında yaşayan yurttaşlar, kendi tarlalarında biçtikleri otları yasak gerekçesiyle köye getiremiyor. Berivanlar ise her gün kimlik kontrolünden geçirildikten sonra yaylaya çıkabiliyor. 
 
Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde Onbaşılar (Hirmî) köyüne bağlı ve İran sınırında bulunan Çobanpınar (Wargenima) mezrasında yaşayan yurttaşlar hayvancılık ve tarımla geçimlerini sağlıyor.  50 hanenin bulunduğu mezra etrafında ise 5 tane karakol bulunuyor. Yurttaşlar bölgenin  “güvenlik bölgesi” ilan edilmesinden kaynaklı, aylar önce bin bir zahmetle biçtikleri otları köye getiremiyor. Kışın hayvanlarına verecekleri ot ve saman ihtiyacını ise satın alarak karşılamaya çalışıyor. Her sabah koyunları sağmak için yola çıkan berivanlar da mezranın 5 kilometre ilerisinde saatlerce kimlik kontrolü gerekçesiyle yolda bekletiliyor.  
 
‘Babam askerler tarafından öldürüldü’ 
 
Çobanpınar köyünde büyüdüğünü ve bütün yaşamamım bu köyden ibaret olduğunu vurgulayan Armuş Şen (24), köy mezrasında birçok olaya tanıklık ettiğini söylüyor. Armuş, mezranın birçok yerinde patlayıcı cisimlerin bulunduğunu ve amcasının da bundan kaynaklı bir ayağını kaybettiğini belirtiyor. Çoban olan babasının geçen yıl askerler tarafından açılan ateş sonucu yaşamını yitirdiğini ifade eden Armuş, “Babamın hiçbir suçu yoktu. Ölene kadar hakkımızı istiyoruz ve babamın katilinin cezalanmasını istiyoruz. O zamanlar babam için ambulans istedik ona bile müsaade etmediler. Askerler o zaman bize ‘teröristlerin öldürdüğünü söyleyeceksiniz’ tehditlerinde bulundular. Babam vefat ettikten sonra birçok zorlukla karşılaştık. Ekonomik olarak çünkü tek yaşamımız köy ve çobanlıktı.”
 
‘Topraklarımızda özgürce yaşayamıyoruz’
 
Yaylaya gittikleri gün askerler tarafından birçok kez araçlarının durdurulduğunu, imza istenildiğini ve kimlik sorgulamasına alındıklarını dile getiren Armuş, yaşanan baskıları şu sözlerle anlatıyor: “Güvenlik güçleri hayvanlarımızın otlatılmasına izin vermiyor. Tozun içinde kalan birçok hayvan telef oldu. Daha önceki yıllarda burada evler ve yollar yıkıldı ancak yeniden inşa ettik. Yerimizden asla ayırılmayız. Topraklarımızda özgürce yaşayamıyoruz, yaşamak istiyoruz. Her istediğimiz işi dilediğimiz gibi yapmak istiyoruz.” 
 
‘Dışarıdan ot alıyoruz’
 
Mezrada kendilerinden başka kimsenin yaşamadığını söyleyen Mehbibe İbiş yine de her gün aynı baskı ve sorgulamalara maruz kaldıklarını söylüyor. Mehbibe, “Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Topraklarımızdaki otları biçemiyoruz biçtiğimiz otları da alamıyoruz. Köyde yaşam sürdürüyoruz. Bu kadar çok ot ve toprağa sahip olmamıza rağmen dışarıdan ot alıyoruz. Tek isteğimiz ellerini üzerimizden çeksinler. Biz bu topraklardan göç etmek zorunda değiliz” diye sesleniyor
 
‘Mezraya el koymuşlar’
 
Mezranın İran sınırında olduğunu hatırlatan Zeynep Şen de birçok bölgede patlayıcı cisimlerin olduğunu söylüyor. Zeynep, “Her yıl bir kişi patlayıcı cisimden dolayı yaralanıyor. Her gün yaylalara sayılı bir şekilde gidiyoruz. Bize köyde yapabileceğimiz hiçbir iş bırakmadılar. Köye baştanbaşa el koymuşlar. Ne ev bırakmışlar doğru düzgün ne arsa” sözleriyle tepkisini dile getiriyor. 
 
Türkan Şen ise, “Doğru düzgün bir yaşam sürdüremiyoruz sürekli baskı altında bir yaşama sahibiz” diyor. 
 
‘Asker ve polisler mezradan ayrılmıyor’
 
Son olarak berivan olan kadınlardan Sadiye İliş, 24 saat asker ve polislerin ayrılmadığını, bundan kaynaklı çocuklarını dışarıya çıkaramadıklarını kaydediyor. Sadiye, “Korkudan kendimizde akşam vakti olduktan sonra dışarı çıkamıyoruz. Bu baskılara son verilsin” çağrısında bulundu.