Yaşamı şiddetle geçen Z.A.: İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkalım

  • 09:04 20 Ağustos 2020
  • Yaşam
Şehriban Abi
 
VAN - Aile ve toplum baskısıyla birlikte maruz bırakıldığı sistematik şiddetin ikiye katlandığını söyleyen Z.A., şiddete karşı susmanın en büyük tehlike olduğunu söylüyor. “Hayatımızın bir günü bile çok önemli” diyen Z., erkek şiddetine karşı mücadelenin yükseltilmesi gerektiğine ve İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkılmasına çağrı yapıyor.  
 
Yargının ve toplumun sessizliği her gün yeni bir kadın katliamının yaşanmasına, kadına yönelik şiddetin, tecavüzün artmasına neden olurken, diğer yandan AKP’nin kadın düşmanı söylem ve politikalarıyla hedef aldığı kadın kazanımları da tehlikede. Bu kazanımlardan biri olan İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açan ve üzerinde çalışma yürüten AKP’ye ise kadınların tepkileri sürüyor. 
 
İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına tepki gösterenlerden biri de erkek şiddetine maruz bırakılan Z.A. (36). Çocuk yaşta evlendirilen Z., 12 yıl boyunca şiddete maruz bırakıldığı erkekten boşanıyor. Ancak ailesi tarafından ikinci kez evliliğe zorlanan Z., bir kez daha erkek şiddetiyle karşı karşıya kalıyor. 
 
‘Şiddet dolu bir evlilik hatır ile yürütülemez’
 
Z., ilk evliliğinde yaşadığı şiddeti şu sözlerle anlatıyor: “Evlendirildiğim kişi anneannemlere gelip gidiyordu. Orada beni gördüler ve ailemden istediler. Ben bu evliliğe karar vermedim, zaten karar verecek yaşta da değildim, 15 yaşındaydım. Ailem ‘evet’ dediğinde ben de anlamsız bir şekilde ‘evet’ dedim. Onlara mantıklı geldiyse bana çok söz düşmezdi. Her ne kadar istemesem de evlendim ve 12 yıl evli kaldım. Bu 12 yıl içerisinde aile evine çok gelgitler yaşadım. Çok kötü zamanlarım oldu. Bu da bir çözüm değildi benim için ya da kendisi için çünkü araya hep aileler girdi. Tekrar düzelebilmesi için ama kinci bir kişi ya da başkalarının hatırına bir evlilik yürütülemez. Anlaşamıyorsan anlaşamıyorsundur.”
 
‘Hayatımızın bir günü bile çok önemli’
 
Evli olduğu erkeğin madde ve alkol bağımlısı olduğunu söyleyen Z., şu ifadeleri kullanıyor: “Hep bencil oldu, kendi keyfini kendi rahatını düşündü. Evliliğimin ilk üç ayında her şey normaldi ancak sonraki yıllarda aşırı madde kullanmaktan kaynaklı iyice kendisini kaybetti. Kendisinden şiddet görüyordum. İntihara dahi kalkıştım. Kendisine nasıl davranması gerektiğini söylediğimde şiddet görüyordum. Hiçbir yere de başvurmadım, hep sustum hep alttan almaya çalıştım. Yapıcı olmaya çalıştım. Belki düzelir diye ikinci bir çocuk, kurtuluş olur diye düşündüm. Ancak o da kurtuluş olmadı maalesef. Biz Kürt kadınlarında ‘bir çocuk daha yaparsak evliliğimiz kurtarılır’ mantığı var. Tabi bu kesinlikle yanlış bir mantık, her şeyi çocuklarım için göze aldım. Evliliğimizin 5 yılı doldu ve şiddet daha çok artık arttı ve ben dayanamaz hale geldikten sonra boşanma davasını açtık. Şimdiki aklım olsaydı ikinci çocuğu yapmaz ve daha erken ayrılırdım o kadar çekmezdim. Çünkü hayatımızda bir gün bile çok önemli.”
 
‘Huzur vermediler’
 
Mahkeme sürecinde,  iki çocuktan birinin velayetinin boşandığı erkeğe, diğerinin ise kendisine verildiğini dile getiren Z.,  sonrasında psikolojik açıdan sorunlar yaşadığını ifade ediyor. Boşandıktan sonra ailesiyle birlikte yaşamaya başlayan Z., bir kez daha aile baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Z., “Aile evinde 9 yıl yaşadım. Ekonomik kazancım için İran’a gidiş gelişlerim oldu. Fistan dükkanı açtım. Ama maalesef ailem toplum baskısıyla ‘Gençsin güzelsin neden evlenmiyorsun? Evlenmen lazım’ diyerek huzur vermedi. Hiçbir erkeğe de ihtiyacım yoktu. Baskılardan kaynaklı ikinci evliliği de yaptım. Başka bir erkekle evlenmek de kurtuluş değildi. Bu benim için sadece ikinci bir cehennemdi. Bana ‘ben bakarım çocuklarına onları koleje gönderirim’ dedi. Ben de sırf bunun için evliliği kabul ettim. Evlendikten sonra da bana ‘çocuklarını istemiyorum bırakacaksın’ dedi. Ben çocuklarımın geleceği için onunla evlenmiştim. Bunu nasıl kabul ederdim. Bundan kaynaklı evliliğim bitti. Bu evliliğim de 6 yıl sürmüştü” diye anlatıyor. 
 
‘Toplum sessiz kalıyor’
 
Kendisi gibi yıllarca erkek şiddetine maruz kalan kadınların olduğunu ifade eden Z., bu şiddete karşı ise kadın örgütlerinin verdiği mücadeleye işaret ediyor. Z., “Hiçbir şekilde bir kurtuluşumuz olmadı. Bunun sebebi ise faillere sadece uzaklaştırma kararı veriliyor. Kadınlara sahip çıkılmıyor. Erkeklere caydırıcı cezalar verilmiyor. Toplum da birçok katliam, tecavüz ve şiddete sessiz kalıyor. Bu tür olaylar gizliyorlar. Buna sessiz kalan erkekler de demek oluyor ki evinde eşine şiddet uyguluyordur. ‘Benim eşim, kızım sesini çıkartmaz susar toplumdan utanır, toplumda da bu ayıptır’ düşünceleriyle şiddet ve tecavüzler gizleniyor. Ben de yaşadım ve biliyorum. Başımıza gelecek en büyük tehlike susmuş olmamız. Bu işkence ve katliamlar karşısında faillerin uzun süre cezaevinde kalması gerekiyor” diye devam ediyor. 
 
‘Sözleşmeyi tartışma konusu olmaktan çıkaralım’
 
Son olarak AKP’nin hedefinde olan İstanbul Sözleşmesi’ne değinen Z., “AKP-MHP bloğu, İstanbul Sözleşmesi’ni tartışma konusu yapıyor. Çünkü AKP-MHP kadınları sömürmeye alışmış bir iktidar. İktidar için kadınlar hep arka plandadır. Mücadelemizi yükseltmeli ve sözleşmenin uygulanmasını, tartışma konusu olmaktan çıkarmalıyız” diyor.