Yıllarca polis ve savcı arasında mekik dokudu ama dinleyen olmadı

  • 09:04 23 Temmuz 2020
  • Yaşam
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - 16 yıl boyunca evlendirildiği erkek tarafından cinsel ve fiziki işkenceye maruz bırakılan Y., yıllarca karakol ve savcılar arasında mekik dokumasına rağmen bir sonuç alamıyor. Kimsenin kendisini dinlemediğini belirten Y., polislerin kendisine, “Yine mi sen geldin, neden geldin” dediğini aktarıyor. 
 
İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açıldığı tam da bugünlerde yaşanan katliamlar, taciz ve tecavüzler sözleşmenin gerekliliğini gözler önüne seriyor. Şiddet gören, taciz ve tecavüze maruz bırakılan kadınların şikayet etmek üzere gittikleri karakol, adliye, savcılık gibi yetkili mercilerde kadınları dinlemeyen ve şiddet sarmalının içine iten bir tutum sergileniyor. Kadınlar korunmadığı için her ay onlarcası katlediliyor.
 
16 yıl boyunca gördüğü cinsel, fiziki, psikolojik, sosyal ve ekonomik şiddeti duyurmaya çalışan ve defalarca şikayetçi olan Y.’nin hikayesi Türkiye’de kadınların her gün yaşadıklarının özeti gibi. Kendisine tecavüz eden erkekle evlendirilen ve 16 yıl boyunca işkenceye maruz bırakılan Y., yetkili mercilerin yanı sıra Rosa Kadın Derneği'ne de başvurdu. Rosa Kadın Derneği tarafından Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi'ne yönlendirilen Y.'nin dosyası ile avukat Öykü Çakmak ilgilendi.
 
Y., maruz kaldığı sistematik işkenceyi ajansımıza anlattı. 
 
‘Evlendirildiğim erkek 2 kadınla daha evliydi’
 
Kendisine tecavüz eden erkekle imam nikahı ile evlendirildiğini söyleyen Y., o günleri şöyle anlatıyor:  “İmam nikahı ile evlendikten 2 ay sonra adamın iki evliliğinin olduğunu ve bu evliliklerinin devam ettiğini başkasından öğrendim. Çocuklarını bana yeğeni olarak tanıttı. Evli olduğunu öğrenmemem için bütün aileyi tembihlemiş. Bunu öğrendikten sonra evden ayrıldım. Evden ayrıldığımı görünce ailemi ve çevremi tehdit edip durdu. Eşim olan erkek benim yokluğumu fırsat bilip onu aldattığımı ve bundan dolayı evi terk ettiğimi söylemiş. Yaşananlardan dolayı babam anneme ve kardeşlerime şiddet uygulayıp evden attı. Baktım olacak gibi değil kalkıp eve dönmek zorunda kaldım.”
 
Cinsel işkence gördü
 
Eve döndükten sonra evli olduğu erkeğin kendisine her gün şiddet uyguladığını belirten Y., akıl almaz işkencelere maruz kaldığını aktarıyor. Y., evli olduğu erkeğin ayrıca bahis, kumar, esrar işleri ile uğraştığını ve aynı zaman madde bağımlısı olduğunu ifade ederek, “Sürekli şiddet gördüğüm için artık dayanamadım ve aileme geri döndüm. İki çocuğumu da daha bebekken benden aldı ve iki küçük çocuğuma süt veremedim. Her gün arayıp çocuklarımın öldüğünü ya da sıcak su döküldüğünü hastaneye kaldırıldığı şeklinde psikolojik baskı yapıyordu. Ardından çocuklarım için tekrar eve döndüm, kendimi eve dönmek zorundaymışım gibi hissettim. Eve gelince de varlık içinde yokluk yaşadım. Yiyecek bir lokma ekmek bulamıyordum. Çocuklarım aç kalmasın diye ondan para alabilmek için bana cinsel işkence yapıyordu” sözleri ile maruz kaldığı işkenceyi dile getiriyor. 
 
‘Polisler ‘yine mi sen geldin’ diyordu’
 
Yapılan tüm işkencelerden dolayı sürekli karakola gittiğini de söyleyen Y., sonrasında bir akrabasının yanına yerleştiğini dile getiriyor. Burada da tehditlerin devam ettiğini söyleyen Y.,  “Evli olduğum erkek her gece sarhoş bir şekilde kapıma dayanıyordu. Ben de her gece karakola gidip şikayetçi oluyordum ama bir işe yaramıyordu. Karakoldakiler bana ‘yeter yine mi sen geldin’ deyip duruyordu. Evli olduğum erkek kapıma geldiğinde ailemi öldürmekle tehdit ediyordu. Karakolu arıyordum zaten polisler gelene kadar adam kapımdan ayrılıp gidiyordu, polisler geri gidince adam yine kapıma geliyordu. Bende artık karakoldan umudumu kestim. O kadar başvurmama rağmen bana koruma kararı dahi çıkarılmadı. Elimde kanıt olmasına rağmen bana hiçbir şekilde bir yardımları dokunmadı. Karakol hiçbir işlem yapmadı bugüne kadar” diyerek polislerin kendisine yardımcı olmadığını vurguluyor. 
 
‘Şiddet gördüm, sustum’
 
Karakolun ardından savcılığa da gittiğini kaydeden Y., savcılığın kendisini jandarmaya yönlendirdiğini ve burada yaşadıklarını anlatmasına rağmen herhangi bir yardım ve destek alamadığını belirtiyor. Y., evinin sürekli gözetlenmesine karşın tanınmamak için çarşaf giydiğini söyleyerek, daha sonra ailesi ve çocuğu için karakola giderek şikayetini geri çektiğini ifade ediyor. Y., “Şiddet gördüğüm yere döndüm. Yıllar geçti, şiddet gördüm, ölümle tehdit edildim sustum” diye ekliyor. 
 
Polisten Y. ‘ye: Yine mi geldin?
 
Y., ardı arkası kesilmeyen işkenceye karşı tekrar evi terk ettiğini ve koruma kararı aldırdığını fakat koruma kararına rağmen yine rahatsız edildiğini söylüyor. Y., “Kadın sığınma evine gitmek istedim ama oğlum 12 yaşında olduğu için almadılar. Oğlumu da kimseye bırakamadım. Bir ay sonra koruma kararımı yeniletmek için savcılığa gittim. Savcılığın yanında çalışan katipti herhalde bana, ‘ya sen ne istiyorsun bu adamdan, adam dört dörtlük biridir. Adam seni o kadar sevmesine rağmen niye böyle yapıyorsun? Niye bu kadar uzatıyorsun’ dedi. 6 ay verilmesi gerekilen koruma kararını 1 aylık verdiler. Ardından dışarıda yine şiddete uğradım karakola gittim. Polisler bana, ‘yine geldi. İzin vermiyorsunuz yemeğimizi yiyelim’ dediler. Yani benim koruma kararım olmasına rağmen polisler yemeklerini yediler, çaylarını içtiler sonra ifademi aldılar. Polisin biri bana ‘buralardan git yoksa daha çok çekersin’ dedi” diyor. 
 
‘Savcı CİMER’e başvur dedi’
 
Babasının da evli olduğu erkek tarafından öldüresiye dövüldüğünü anlatan Y., karakola gittiklerinde bir sonuç alamadıklarını belirtiyor. Tekrar savcılığa başvurduklarını dile getiren Y., “Koruma kararım olmasına rağmen ailemin darp edildiğini söyledim. Savcı babamın nerde olduğunu sordu ben de babamın kalkacak durumda olmadığını söyleyince savcı bana, ‘sen niye geldin bu senin meselen değil’ dedi. Babamın benden dolayı darp edildiğini söyledim, bir şeyler yapılmasını söyledim yoksa basına vereceğim dedim. Bana, ‘nereye veriyorsan ver’ dedi. Ben sinirlendim artık bağırmaya başladım savcı yine bana, ‘ne hararetleniyorsun? Çek git buralardan evinde otur. CİMER diye bir şey var, git ayağını üst üste at, kahveni iç rahatla, bas bas bağırıyorsun. Oraya şikayetini dile getir. Sen bizim peşimizden koşma biz seni ararız’ dedi. CİMER’e başvuru yaptım. Kısa bir süre sonra daha önce ifademi alan polislerden biri beni arayarak, rahatsız edip etmediğini sordu. Ettiğini söyleyince, ‘ee ne olacak’ dedi bende nerden bileyim ne olacak dedim” diyerek bu konudan da sonuç alamadıklarını vurguluyor. 
 
‘Çok sonradan da olsa kendi haklarımı öğrendim’
 
Sürekli savcılık ve karakol arası gidip gelen Y., Diyarbakır Barosu avukatlarından Öykü Çakmak’ın yardımı ile yeniden şikayette bulunuyor. Y., aldığı desteği şöyle dile getiriyor: “Yani diyebilirim ki hem hayatımı değiştirdi, hem haklarımı öğretti hem de beni yeniden hayata bağladı. Gittiğim savcının yanına savcı artık ne kadar kötü olduğumu gördü bana hem tedbir hem de koruma kararı çıkardı. Beni rahatsız eden erkek birkaç kere cezaevine girdi çıktı. Artık eskisi gibi beni rahatsız etmiyor. Ara ara yazıyor ‘buradayım’ mesajını vermek için ama hiçbir şekilde korkmuyorum. Kendime bir iş bulmak istiyorum iş bulduktan sonra da dünyanın en güçlü kadını herhalde ben olacağım.”  
 
‘Kadınlar haklarını öğrensin’
 
“İşte bu ülkede kadın cinayetleri bundan dolayı oluyor” diyerek adliye ve karakolların kadınlara çözüm olamadığını söyleyen Y., “Sen ölüyorsun cenazeni kaldırıp öldü diyorlar. Şiddet uygulayanların cezaevine girmesi gerekirken biz kendi evimizde cezaevinde gibiyiz. Düşünün karakollar artık ifademi almıyordu. Aslında yıllar sonunda yapılması gereken başta yapılsaydı hiç bunlar yaşanmazdı. Lütfen kadınlar haklarını öğrensin. Çocukları için ses etmemezlik yapmasın. Kimseyi umursamasın. Kendim için yaşıyorum. Kadınlar asla ama asla korkmasın” diyor. 
 
‘Müvekkilim kenti terk etmek zorunda kaldı’
 
Konuya ilişkin bilgi veren avukat Öykü Çakmak, müvekkilinin ailesi ile birlikte kenti terk etmek zorunda kaldığını söyleyerek, “Müvekkilim koruma kararına rağmen ısrarlı takibe ve rahatsız edilmelere maruz kaldı. Bizler de bu ısrara karşı ısrarla bu koruma kararı üzerinden tazyik hapsi hakkımızı kullanarak Aile Mahkemesi Hakimliğine başvurduk. Defalarca koruma kararının ihlal edildiğine ilişkin kararlar çıkardık. Nihayetinde süreç ne kadar sıkıntılı olsa da müvekkilimiz açısından şüpheliye elektronik kelepçe uygulaması için karar aldık. Aynı zamanda müvekkilimin yakın korumaya ihtiyacının olduğunu belirttiğimiz için mahkeme buna da hükmetti” şeklinde konuşuyor. 
 
‘Bu karar kadınlar ve yargı açısından çok önemli’
 
Bu kararın kadınlar ve yargı açısından önemine dikkat çeken Öykü, mahkemelerin bu konuda çok sınırlı inisiyatif kullandığına işaret ediyor. Öykü, 6284 sayılı yasanın hakimlere çok ciddi bir yetki verdiğini hatırlatarak, “Çünkü bu ciddi ve sınırları geniş olan bir yetkinin maksadı ve amacı toplumsal olarak ve şiddetin tarafı olan kadının korunmasını sağlamayı mümkün olduğunca en üst düzeyde tutabilmektir. Maalesef bunu her yargıç açısından söyleyemiyoruz. Yargıçlar bu anlamda kanuni takdir yetkilerini genel olarak daha kısıtlı kullanmaktan yanadır. Fakat başvurduğumuz mahkemede hem müvekkil için koruma kararı hem de elektronik kelepçe kararı aldırdık” diye belirtiyor.