Şiddetle mücadele eden Hatun’un hikâyesi: Köle değil birey olduğumu öğrendim

  • 09:10 11 Mayıs 2020
  • Yaşam
Beritan Canözer-Medya Üren
 
DİYARBAKIR - Çocuk yaşta zorla alıkonulduğu erkeğin sistematik şiddetine karşı ayakta kalma mücadelesi veren Hatun Yıldız’ın hikâyesi,  erkek şiddetiyle mücadele eden kadınların ortak hikâyesi…
 
Diyarbakır’da henüz 17 yaşındayken, zorla alıkonulduğu erkek tarafından İstanbul’a götürülen ve imam nikâhı kıyılan Hatun Yıldız’ın, kâbus dolu 25 yıla rağmen verdiği mücadele kadına yönelik şiddetin fotoğrafı. 25 yıl süren evliliğinde 3 çocuğu olan Hatun, işkenceye varan şiddete maruz kalarak darp edildi. Hem evli olduğu erkek hem de erkeğin ailesi tarafından şiddet gören Hatun, sistematik olarak devam eden şiddet karşısında ise toplumsal baskı nedeniyle hep sustu. 25 yılın ardından kadın hareketi ile tanışan Hatun, verilen destekten güç alarak hem şiddet gördüğü erkekten şikâyetçi oldu hem de boşanma davası açtı.
 
25 yıl süren sistematik şiddet ve işkence 
 
Yaşadıklarını ajansımıza anlatan Hatun, "Evli olduğum kişiyi sevmiyordum, çocuk olduğum için sevginin ne olduğunu da bilmiyordum. 2 aylık bir tanışmamız olmuştu sonrasında beni zorla kaçırdı. 2 yıl boyunca ailemle görüşemedim. Yaklaşık 25-26 yıl boyunca evli kaldım. Bu süre zarfında hep şiddete ve işkenceye maruz bırakıldım. Beni kaçırdıktan 15 gün sonra şiddet görmeye başladım. Gördüğüm ağır işkenceler karşısında tanınmayacak hale gelmiştim. Bu işkencelerle beraber en son bıçakladı beni. Ben de korktuğum için hiç kimseye söyleyemedim bu durumu. Çocuk yaşta olduğum için hiçbir şey bilmiyordum ve okuldan da yeni ayrılmıştım. Ailemle görüşemediğim 2 yıllık süre zarfında hep işkence gördüm. En büyük ikinci işkenceyi ise hamileyken yaşadım. İlk çocuğuma 6 aylık hamileyken beni çok kötü dövmüştü. O işkence sırasında beni sokağa attı. Ben de can havliyle kaçarak sığınacak yer ararken, sırtımda bir sıcaklık hissettim. Arkamdan kan akıyordu. Beni sırtımdan bıçaklamıştı. Ben kaçtıkça o da beni dövmeye devam ediyordu" dedi. 
 
İşkence sonucu bebeğinin kordon bağı koptu
 
Hamileyken bile işkencenin devam ettiğini dile getiren Hatun, bağırışlarını duyan komşularının jandarmaya haber verdiğini belirterek, şöyle devam etti: "Jandarmanın geldiğini görünce 'şikâyetçi olmayacaksın, kimse beni dövmedi diyeceksin' diyerek tehdit etti. Kendisi arkama geçti ve beni kapıya gönderdi. Jandarmalara görünmek istemedi. Ben de şikayetçi olmadığımı aile içi bir kavga olduğunu söyledim. Resmi nikâhım da yoktu. Şikâyetçi olsam ondan da ceza alacaktı. Kaçarak evlendiğim için aile korkusu da vardı üzerimde. O yüzden de şikâyetçi olmadığımı dile getirdim onlar da fazla zorlamadılar zaten. Gördüğüm şiddet nedeniyle çocuğumun kordon bağı kopmuştu. 2 ayı yatakta geçirdim. Doğum gerçekleşmiyordu bir türlü ve çocuk ölüm riski taşıyordu. Acil olarak sezaryene almak zorunda kaldılar.
 
‘25 yıl boyunca sindirildim’
 
Ailem zorla kaçırıldığımı bilmiyordu ve kendi isteğimle kaçtığımı düşündüğü için 2 yıl görüşmedi benimle. Çocuğum doğduktan sonra barıştım. Ancak yaşadıklarım karşısında ailemde arka çıkmadı. Annem sesimi çıkarmamam gerektiğini söylüyordu. Kendisinin de babamdan şiddet gördüğünü bunun için ses çıkarmamam gerektiğini söyledi. Ona göre erkek kadını dövse bile ses çıkarmamalı. Benim yüzümden kardeşlerimin başının belaya girmesini istemiyordu. Kan davası olacak diye korkuyordu. O süre zarfında da şiddet devam etti ama korkudan aileme söyleyemiyordum. Bu şekilde 25 yıl geçti. 25 yıl boyunca hep sindirildim.”
 
Diyarbakır'a gelerek kadın hareketi ile tanışma
 
Evli olduğu erkeğin yanında çalışan bir kadını darp edip bıçakladıktan sonra tutuklandığını söyleyen Hatun, çocuklarıyla Diyarbakır’a dönerek kadın hareketi ile tanışma sürecini ise şöyle anlattı: “Çocuklar büyümeye başladı. 2008 yılında onları da alarak Diyarbakır’a geldim. Burada kadına yönelik şiddetle mücadele yürüten kadınlarla tanıştım. Bilinçlenmeye ve kendimi artık örgütlemeye başlıyordum. Okuma ve araştırma yapmaya başladım. Bir işe girerek çalıştım. Eskiden şimdiki bilince sahip olsaydım herkese karşı çıkardım. Hem anneme karşı çıkardım hem de evli olduğum erkeğe. Aile korkusu ve baskısı da vardı o yüzden de bir şey yapamıyordum. Ama artık kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum. Kimseye ihtiyaç duymuyorum. Bilinçlenmeye başladıktan sonra aileme de eşime de karşı çıkmaya başladım. Ben de bir bireyim, bir kadınım, erkeğin kölesi değilim. Bir erkeğin malı değilim, o da bir insan ben de bir insanım. Tek fark birinin kadın birinin erkek olmasıdır."
 
'En büyük destekçim oğlum oldu’
 
Hatun, bu süre zarfında en büyük desteği çocuklarından aldığını belirten Hatun, 2013 yılında artık çocuklarının da büyüdüğünü ve kendisini anlamaya başladıklarını kaydetti. O süreç içerisinde oğlunun siyasi suçtan tutuklandığını aktaran Hatun, “Oğlum hep yoldaşım oldu. Gerçeği görebilmem için bana en büyük desteği oğlum verdi. Mücadele etmemin sebebi oğlumdu. O da bir erkek fakat bana mücadeleyi aşıladı. Köle olmadığımı ve mücadele etmem gerektiğini söylüyordu. Oğlum bana 'Sen kimse için dünyaya gelmedin. Kendin için yaşayacak ve mücadeleni vereceksin. Bunun bilincine var artık' diyordu. 2013 yılında eşimin cezası bittiği için Diyarbakır’dan taşınmak zorunda kalarak Tekirdağ’a yerleştik. İlk bir kaç ay bana bir şey demiyordu. Ona karşı çıkıyordum, çalışıp kendi ekonomimi sağlıyordum. Bir kaç aydan sonra tekrar şiddet uygulamaya başladı. Bu sefer bana değil kızlarıma şiddet uyguluyordu. Kızlarım 16-18 yaşlarına geldiklerinde bu sefer onları kendi himayesi altına almaya ve kölesi haline getirmeye çalışıyordu" diyerek yaşadıklarını anlatmaya devam etti. 
 
Tekrar Diyarbakır'a dönüş 
 
Hatun, tekrar köleliğe çevrilmek istenen ancak karşı çıktığı süreci şu cümlelerle anlattı: "Şikâyet ettikten sonra 2018 yılında bize çok ağır işkence uygulayarak silahlarla tehdit etmeye başladı. Ben de bunun üzerine polisi arayıp şikâyette bulundum. Onlar da beni kadın sığınma evine gönderdi. Kadın sığınma evine gider gitmez ailemle irtibata geçerek İzmir’e kız kardeşimin evine geçtim ve orada bir gece bile kalmadım. Beni buralarda daha çabuk bulur diye İzmir’den sonra hemen Diyarbakır’a geldim. Çünkü batı illeri onun bildiği yerlerdi. Diyarbakır’da bana ulaşamayınca bu sefer telefonlar ve aracılarla ulaşmaya çalıştı. Artık korkmadığımı bildiği halde üzerime gelmeye başladı belki geri adım atarım diye. Ama yılmadığımı görünce pes etti. Bana göre dünyanın en büyük zaferi buydu. Diyarbakır’a ikinci gelişimden sonra 2018-19 yılları arasında yine kadın hareketi içerisinde yer aldım. Örgütlemede yer aldım ama evdeydim. Çalışmalarımı evden yapıyordum. Daha çok nasıl örgütlü olabilirim, nasıl dik durabilirim üzerine yoğunlaştım."
 
‘Devletin bir kolu da evdeki erkektir’
 
Toplumun kadınlar üzerindeki baskısına karşı nasıl mücadele edebileceğine dair çoğu kez düşündüğünü ve diğer kadınlarla tartışmalar yürüttüklerini ifade eden Hatun, "Boşanmak istiyordum ama toplumun boşanan kadınlara bakışı farklı olduğu için bu algıyı nasıl değiştirebilirim üzerine yoğunlaştım. 2018 yılının sonlarında Leyla Güven öncülüğünde açlık grevi eylemi başlatıldı. Benim oğlum da açlık grevinde yer aldı. Açlık grevlerinin başlaması sonucu ben daha çok çevre edindim. Anneler tarafından da açlık grevi eylemleri başlatıldı. Bu sayede birçok anne ile tanıştım, birçok kadın arkadaşım oldu. Mücadele eden birçok kadın gördüğüm için ben de daha fazla mücadele etmeye başladım. TJA’daki kadın arkadaşlarla tanışıp onların çalışmalarına katıldım. Korkmayan özgür bir kadın olarak çalışmalara aktif katıldım. 2 yılı aşkın bir süredir TJA ile birlikte çalışıyorum. TJA’nınaktivisti olarak çalışıyorum. Sokaklarda, mahallelerde kadın örgütlenmesi, bilinçlenmesi yürütüyorum. Çünkü şiddete uğrayan çok kadınımız var ve çoğu da sindirilmiş. Dışarıda devlet içeride erkek. Çünkü devletin bir kolu da evdeki erkektir" diye belirtti.
 
'Kadınlar için mücadele etmekte kararlıyım'
 
İlk iş yaşamında “yapabilir miyim” kaygısı yaşadığını belirten Hatun, daha sonra emin adımlarla hedeflerine ilerlediğini söyledi. Hatun, iş yaşamında yaşadığı zorluklara da şöyle değindi: “İşe başlarken çok zorlanmıştım ve her seferinde ağlayarak ‘bugün son, artık çalışmayacağım’ demiştim kendime. Ama sonra hayallerim gözümün önüne geldiğinde hedefimden şaşmadan devam etmeye karar verdim. ‘Kazanacağım’ dedim ve devam ettim. Özgürlüğüme kavuşmak için elimden geleni yapmaya kararlıydım. Şiddete uğrayan kadınlar için mücadele etmeye kararlıyım. Onları örgütlemek ve bilinçlendirmek istiyorum."