8 Mart’a 8 Kadın Hikayesi…

  • 09:01 4 Mart 2020
  • Yaşam
Wefa’nın ataerkil toplumdan eşbaşkanlığa uzanan hikayesi 
 
Sozda Oremar
 
ŞEHBA - Ataerkinin iliklerine kadar işlendiği Arap toplumunda bir kadının fikirlerini özgürce dile getirmesi büyük cesaret ister. Wefa Hisen, hayatında kendisi için çizilen bütün kalıpları yıkarak, Şehba’da eşbaşkanlığa kadar gelir. Wefa’ya bu gücü veren ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın felsefesi olur.  
 
“Her kadın yaşadıklarıyla yazılmamış bir romandır” düşüncesinden yola çıkarak kadınların direniş ile geçen yaşam öykülerini, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel hazırladığımız "8 Mart’a 8 Kadın Hikayesi" çalışmamızla sizlerle buluşturmak istedik. Kuşkusuz kalemimizin yazdığından daha fazlasıdır kadınların hikayeleri. “Vardık, varız, var olacağız” seslerini yükselten, mücadelelerini büyüten kadınlar yeniden tarih yazıyor. 8 Mart’a giderken, bu kez devrimin yaşandığı topraklara uzanıyor, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Şehba kentinde yaşayan Wefa Hisen’in hikayesini dinliyoruz.  
 
Wefa’nın yaşamına çizilen sınırlar
 
Wefa Hisen 40 yaşında Arap bir kadın. Kuzey ve Doğu Suriye’nin Şehba Kantonu’na bağlı Um Hoş köyünde doğan Wefa, 9 kişilik ailede büyür. Arap toplumunun tutucu ve ataerkil ortamı diğer kadınlarda olduğu gibi Wefa’nın yaşamına da sınırlar çizer. Kadınların evden çıkmasının “ayıp” olarak görüldüğü köyde, 12’nci sınıfa kadar okuyan Wefa’nın, okul yaşamı akrabalarının baskısı sonucu ve okulun uzak olmasından dolayı sona erer. Amca çocuklarının baskısına maruz kalan Wefa, eve hapsedilmek istenir. Wefa, o günlerde maruz kaldığı baskıyı şu sözler ile aktarıyor: “Kendi çekirdek ailemin içerisinde egemenlik çok hakim değildi. Babam kızlarını çok severdi, kızlarının dışarı çıkmasına karşı değildi. Ancak akraba çevre ve etrafımızın erk zihniyete sahip olmaları, özellikle amcaoğullarım bırakmıyorlardı yabancı erkeklere selam verelim. Hatta bunu yasaklıyorlardı. Yabancı erkeklerin bizim eve gelmesini yasakladılar örneğin. Babama ‘senin 4 kızın var. Erkeklerin sizin eve gelmesi kabul edilemez’ diyorlardı. Ancak babam onlar gibi yaklaşmıyordu.”
 
Amcasının oğlu ile evlendirilir
 
Aile baskısı sonucu 21 yaşına geldiğinde amcasının oğlu ile evlendirilen Wefa, başka bir eve yerleşme ve burada yaşamanın sancılarını yaşar. Wefa o günlerde yaşadıklarını ise şu sözlerle dile getiriyor: “Amcamın evinde geri yaklaşımlarla karşılaştım. Ataerkil zihniyet daha önde idi. Ancak bu zihniyet bizim evliliğimizi etkilemedi, eşimle iyi anlaşıyorduk, biz evlendikten sonra Lübnan a geçtik ve orda 10 yıl kaldık. Lübnan’da Ferah ve Nuh adında 2 kızım oldu. Ondan sonra kendi toprağımıza dönmek istedik, eşimin köyüne döndük. Arada Lübnan'a gidip geliyordum. Evin sorumluluğunu ben üstlenmiştim, çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılıyordum."
 
Wefa’nın yaşamında köklü değişimler
 
2011 yılında Suriye’ye yaşanan iç çatışmalar ve ortaya çıkan DAİŞ çetelerinin Şehba’ya saldırması ile Wefa’nın yaşamında köklü değişimler yaşanır. Wefa’nın eşi DAİŞ çetelerine karşı toprak savunması için öz savunma birliklerine katılır. “17 yıl bir oğlumuzun olmasını istiyorduk. Ben hamile olmama rağmen eşim bunu engel görmeyip özgürlük saflarında yerini aldı” diyen Wefa, “Eşim DAİŞ’e karşı mücadele ederek, hem Reqa hem de Şehba savaşında kendi toprağını korudu. Ve bu uğurda canını feda etti. Eşim şehit düşerken oğlum 20 günlüktü ve eşim oğlumu göremedi. Elbette onun şahadetinden sonra çocukların bütün sorumluluğu bana kaldı. Bir taraftan 18-19 yıl birlikte yaşadığım insanı kaybettim, diğer taraftan büyük kızımın zorlamaları karşısında çok etkilendim. Toplum içerisinde çok ciddi zorluklarla karşı karşıya geldim. Dine aşırı bağlılık, yine gelenek-görenek ve toplumun kalıplaşmış özelliklerinden dolayı daha çok zorlanmama neden oldu" şeklinde anlatıyor.
 
Devrime ilk adım…
 
Çocuklarına bakabilmek için çalışmaya karar veren Wefa, eşinin hayatını kaybetmesinden dolayı Arap toplumunun “ıddê” denilen geleneğine maruz kalır. Iddê,  Arap toplumunda bir kadının eşi yaşamını yitirdikten sonra 4 ay 10 gün hiçbir erkeği görmeyecek, erkek sesi duymayacak, abi ve babası dışında erkek görmesinin yasaklandığı sürece deniliyor. Bu süreci de atlatan Wefa, daha sonra Rojava Devrimi çalışmalarına dahil olur.  Devrime ilk adımlarını atan Wefa, “Kadının kölelikten tamamen kurtulmasının temeli evden çıkıp çalışmalara katılmasıdır. Ben 40 yaşındayım, 30 yılım kölelik içerisinde geçti. Özellikle çete gruplarının gelmesiyle kadınlar daha da çok köleleşti. Ben de şehitlerin yolunda yürümek istedim" diye ekliyor.
 
‘Ailem benimle bağlarını kesti’
 
Çalışmalara katıldıktan sonra başta ailesi, erkekler ve genel olarak toplumda büyük tepkiler ile karşılaşan Wefa, o günlerde yaşadığı zorlukları ise şu sözlerle anlatıyor: “Annem ve abilerim toplumun kalıplarına göre yaklaşıp benim çalışmamı istemediler. Akrabalarım benimle ilişkilerini kestiler, selam vermediler. Ailem Şehba’da yaşıyor olmalarına rağmen benimle bağlarını kestiler. ‘Wefa nasıl evden çıkar? Nasıl çocuklarını bırakıp gider. Nasıl erkeklerle alıp verir, onlara selam verecek?’ gibi yaklaşımlar ile karşılaştım. Bizim toplumda bir kadının bir erkeğe selam vermesi ayıplanır. Bütün bu zorlanmalara rağmen ben çalışmaları yürütme kararı aldım. Her ne olursa olsun hiçbir engeli tanımayacağımı söyledim ve öyle de yaptım."
 
Tüm engellemelere rağmen eşbaşkan oldu
 
Katıldığı Rojava Devrimi çalışmalarında “Eşbaşkanlığa” kadar gelen Wefa, Şehba Kantonu Eşbaşkanı olarak görev alır. Şu anda da görevini sürdüren Wefa, “Erk zihniyetin olduğu bir toplumda eşbaşkan olmak kolay olmadı tabi. Engel olmaya çalıştılar Bir yandan toplumun ataerkil özellikleri diğer yandan erkeğin dayatmaları. Tabi bunların hepsiyle mücadele ettim. Bunlar ile mücadele benim daha çok ileriye adım atmamı sağladı. Kadınlar hiçbir sorunu önlerine engel etmemeliler aksine daha çok ısrarcı olmalılar. Şehba’da yüzde 50-60 arası kadınlar erk zihniyete karşı bunu aşmış durumdalar" sözleri ile mücadelesini anlatıyor.
 
Abdullah Öcalan’ın felsefesi yoluna ışık oldu
 
Hayatındaki bu köklü değişimi PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın felsefesine borçlu olduğunu söyleyen Wefa, Arap kadınlarına şu öneride bulunuyor: “Tüm Arap kadınları yüzyıllardır kölelik içerisinde yaşıyorlar. Önder Apo’nun felsefesiyle özgürlüğe kavuşsunlar. Biz bu felsefeyle kendimizi tanıdık. İki özgürlük yaklaşımı var. Biri çarpık biri doğru. Biz bu felsefenin yoluyla doğru olanı seçtik. Herkesin bunu seçmesini istiyorum. Gerçek özgürlüğe aşkla sarılmak gerekir. Bu kadınlar için vazgeçilmezdir. Kadınlar mesleki olarak kendilerini geliştirmeliler, her alanda olduğu gibi. Ben üç yıldır çalışmalarda yer alıyorum bu süre zarfında yüzde 70 kadınları erk zihniyetten kurtarabildik diyebiliriz. Bizim amacımız tüm kadınları toplumun o erk zihniyetinden kurtarmaktır. Şehba özgürleşmeden önce çalışmalara katılma oranı yüzde 10’du. Şimdi ise çok değişmiş. Yüzde 50’ye kadar yükseldi. Kadının mesleki ve yaşamdaki yaratıcılığı bir kez daha gösterdi ki varsa güzel bir yaşam kadının eliyle inşa edilecektir."