Tarih ve sürgün ile geçen bir yaşam: Marine köyü

  • 09:07 23 Aralık 2019
  • Yaşam

Medine Mamedoğlu

MARDİN - Nusaybin’e bağlı Marine köyünde yaşayan halk, 90’lı dönemlerde hayata geçirilen baskı politikalarına rağmen topraklarını terk etmedi. Köy boşaltmalarına karşın köylerine geri dönen kadınlar, hala uygulanan baskılara rağmen köylerini terk etmeyeceklerini ve topraklarında kendilerini mutlu hissettiklerinin altını çizdi.
 
Mardin’in Nusaybin ilçesine 30 kilometre uzaklıkta bulunan ve 2014 yılında köyde bulunan tarihi harabeler Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu tarafından 2’nci derece Sit Alanı ilan edilen Marine (Eskihisar) köyünde hayata geçirilen yıkım ile boşaltmalara rağmen yaşam devam ediyor. 1990’lı yıllarda koruculuk baskısı nedeniyle boşaltılan köydeki tarihi harabeler korumasız bırakılması nedeniyle dökülürken, köyde yaşayan kadınlar ise 90’lı yıllarda yaşadıkları baskıları hiç unutmadıklarını söylüyor.
 
Sit alanı olmasına rağmen restore edilmiyor
 
Roma ile Bizans döneminden kalma kalıntıların olduğu harabelerdeki taşlar üzerine yapılan kabartmalar dikkat çekiyor. Birden çok harabe ve mağarasıyla tarihe yolculuk yaptıran eserlerin çoğu bakım yapılmadığı için toprak ve ot yığını arasında kalmış. Hayvanlar için ahır olarak kullanılan harabeler için bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmış değil.
 
Köy boşaltması sonrası boş kalan harabeler döküldü
 
Geçmişten bu yana sürekli savaş gören köy, tarih boyunca birden çok uygarlığı içinde barındırmış. Sözlü anlatımlara göre Timur Cizre'yi işgal etmeye geldiğinde, halkın işgale direnmesi sonrası bütün köylüleri katletti. 14-15’inci yüzyıllarda yaşandığı tahmin edilen bu olayla anılan köy, tarih boyunca gördüğü savaşların sonuncusunu 90'larda görmüş. Bagok Dağı eteklerinde bulunması nedeniyle sürekli askeri operasyonların yaşandığı köyde 90'larda, bölgede artan koruculuk dayatması sonrası koruculuğu kabul etmeyen köy boşaltılarak yakılmış. Yakıldıktan yıllar sonra köylülerin yeniden giderek yaşamını devam ettirdiği köyde harabeler bu süre boyunca bakımsız ve korumasız kaldı. 
 
‘Her gün evlerimize baskın yapıyorlardı’
 
Köydeki harabeler, sit alanı ilan edildiği halde restore edilmiyor. Köy boşaltmasında askerler ve korucular tarafından işkence gördüklerini ifade eden köy sakinlerinden Zeko Dinç, “Bizim başımıza gelmeyen mi kaldı. Bizim gördüklerimizi kimse görmesin. Başka insanların evlerinde yaşamak zorunda kaldık. 7’den 70’e herkesi işkenceden geçirdiler. Benim bir tane kaynanam vardı. Kızım o zaman daha küçüktü. Kaynanamın kucağındaydı. O günlerde köye gelen askerler kaynanamın kafasına vurdular. Kendi evinden köyün aşağısına kadar ona işkence ettiler. O zaman köydeki bütün kadınları toplayıp köydeki bir mağaraya koydular. Orada da bize hakaret ettiler. Bizim ömrümüz işkence ile geçti. Her gün evlerimize baskın yapıyorlardı” diyor.
 
‘Her sabah uyandığımızda asker var mı diye bakınıyoruz’
 
Son baskılardan birinde üstlerindeki elbiselerle köyden çıkarıldıklarını ifade eden Zeko, şunları söylüyor: “O gün belki de en vahşi saldırı gerçekleşti. Asker ve korucular hepimizi evlerimizden dışarı çıkardı. Köy tarihi bir alan ama o günlerde biz çıktıktan sonra buradaki evlerin hepsini yıktılar. Kırılmadık eşya, yakılmadık ev bırakmadılar. Çok eziyet gördük. 40 yıldır her gün uyandığımızda önce dağlara bakıyoruz asker var mı yok mu diye. Ona göre günümüze başlıyoruz. Bir çocuğum vardı. Baskılar yüzünden onu Avrupa’ya göndermek zorunda kaldık.”
 
‘Köye döndükten sonra yaşamımızı yeniden inşa ettik’
 
Köyün yaşlılarından Seyran Dinç de, onca baskı ve göç politikasına rağmen bugün yeniden köylerine döndükleri için mutlu olduğunu söyledi. Seyran, “Burası tarihi bir yer. Burada Süryanilerden önce de bir sürü uygarlık yaşadı. Yıllar boyunca her seferinde yıkıldı. Ama en büyük saldırı ve yıkım 90’lı yıllarda oldu. Bize gelip ‘buradan gidin’ dediler. Biz başta direttik gitmeyiz dedik. Ama sonra günlerce bize yapmadıkları şey kalmadı. Başımıza her şeyi getirdiler. Sonra biz de köyden göç ettik. Başka yerlere gittik. Yıllarca başka yerlerde sürgünde yaşadık. 2002 yılında köye geri dönebildik. Geldiğimizde evlerimiz yakılmıştı. Sağlam tek bir yer kalmamıştı. Ama onların yıkımına karşı biz her şeyi yeniden inşa ettik. Şimdi kendi topraklarımızda olduğumuz için mutluyuz” diye konuştu.