2 ayrı mezar bir anne: Cizre 3 yıl değil 3 asır geçse de unutulmayacak 2018-12-10 09:02:18   ŞIRNAK - Cizre’deki yasak sürecinde sığındıkları bodrumlarda katledilen 2 kardeşten Adil’in cenazesi Şırnak’ta, Agit’in ise Cizre’de defnedildi. Anne Nafiye Küçük, 2 çocuğunun da Cizre’de olmasını istediğini belirterek, “Bizim başımız her zaman dik. Cizre’de yaşananlar değil 3 yıl 3 asır da geçse unutulmayacak” dedi.    Şırnak'ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen "sokağa çıkma yasağı"nın üzerinden üç yıl geçti. 1 Mart 2016’ya kadar uygulanan "sokağa çıkma yasağı" önce kademeli olarak ardından ise tamamen kaldırıldı. 79 gün süren çatışmalar boyunca 66 YPS üyesi ve 213 sivil yaşamını yitirdi. Terk etmeyi kabul etmedikleri Cizre’de kalan Agit ve Adil Küçük kardeşler de yaşamını yitirenlerden. Ailenin 3 gün arayla bulduğu iki kardeşin cenazesi, 3 yıldır ayrı mezarlıklarda gömülü. Anne Nafiye Küçük, aradan 3 yıl değil 3 asır da geçse Cizre’de yaşananların unutulmayacağını dile getirdi.    Cudi ve Nur mahallelerinde bulunan bodrumlarda yaralıların mahsur kaldığı ortaya çıktıktan sonra, kadınlar beyaz bayraklarla sokağa çıkıp bodrumlara gitmek istemişti. “Çocuklarımızı almaya gideceğiz” diyerek sokağa çıkan annelere polisler her defasında engel olup gözaltına aldı. Ancak annelerin direnişi son gününe kadar devam etti. Hala da sürüyor. Bodrumlarda çocukları Agit ve Fadıl'ı (Adil) yitiren Nafiye’nin mücadelesi gibi. Çocuklarını kurtarmak için elinde beyaz bayrak defalarca çatışmaların arasına giren Nafiye, yaşamını yitiren iki oğlunun ardından "Onlar başları dik bir şekilde gitti biz de onların yolundan yürüyeceğiz" diyor.   ‘Defalarca bodrumlara gitmeye çalıştık’   Çocuklarını almak isteyen kadınların defalarca engellenerek karakola götürüldüğünü hatırlatan Nafiye, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Oğlum Agit askerdeydi. Psikolojisi iyi olmadığı için onu Cizre'ye evine göndermişlerdi. Eve geldikten bir ay sonra yasak başladı. Yasak başladığında evde değildi. Aradık ve eve gelmesini istedik ama arkadaşlarını bırakıp gelmek istemediğini söyledi. Daha sonra bodrumda insanların olduğu ortaya çıktı. Yasak esnasında ağabeyi Adil'in de yaralandığını duyduk. Ağabeyinin yaralandığını duyunca onun yanına gitmek istedi. Yaralı oğlumu görmek istiyordum ve Barış Anneleri ile toplanıp bodrumların olduğu yere gitmek istedik. Yolda polisler gaz attı, telefonlarımıza el koyup üstümüzü aradıktan sonra bizi gözaltına aldılar. Biz Türkçe bilmiyorduk. Ben onlara derdimi anlatmaya çalıştım, bodrumda iki oğlum olduğunu onları almak için oraya gitmek istediğimi söyledim. Bana 'Hepsi PKK'li' deyip izin vermediler ve hakaret etmeye başladılar. Hepsini öldürdüklerini kendi ağızlarıyla söylediler. O akşam karakolda kaldık, hepimizin ev adresini aldılar ve 250 TL para cezası kestiler. Sonraki gün belediyenin orada tuttuğumuz evde otururken televizyonda oğlum Adil'in ismi çıktı. Fadıl Küçük yaralı diye geçiyordu. Artık dayanamadım.  Kimliği bile benim yanımdaydı. Belediyenin oraya indik milletvekili Faysal Sarıyıldız da oradaydı. Elimizde beyaz bayraklar vardı, Nusaybin Caddesi'ne kadar gittik yine etrafımızı sardılar. Yine küfürler yağdırmaya başladılar. Daha sonra bodrumlara bomba attıklarını ve içindeki herkesi öldürdüklerini söylediler.”    ‘İki oğlum da bodrumda yaşamını yitirmişti’   Çocukları için bir çok  defa girişimde bulunan Nafiye, “Mehmet Tunç ve Orhan Tunç'un annesi Esmer Tunç'la birlikte belediye önünde bekledik. Yaralıları almak için defalarca ambulansı aradık ancak gönderilmedi. Gece gündüz demeden bekledim. Akşam bir patlama sesi geldi.  Bodrumları yakmışlardı.  Çocuklarımızın ölmüş olabileceğini düşündük. Çünkü onunla ilgili hiçbir bilgi almadık. Babaları Mardin'e kan örneği vermeye gitti. Bir hafta sonra babasının verdiği kan örneğinin Fadıl Küçük'le (Adil) uyuştuğunu duyduk.  Silopi'ye gittik bin bir güçlükle cenazesini alabildik, o akşam Şırnak'a götürdük.  Ben oğlumu Cizira Botan'da gömmek istediğimi söyledim. Doğduğundan bu yana Cizre'deydi ve burada büyüdü. Ama savcı buna izin vermedi. Şırnak'ta gömmemizi istedi.  İki zırhlı araçla bizi Şırnak'a kadar takip ettiler” diye anlattı.    ‘Ellerimize sağlık biz öldürdük!’   Yasları sürerken Agit'in de cenazesinin bulunduğu haberini aldıklarını aktaran Nafiye, “Aynı eziyet Agit'in cenazesinin alınmasında da uygulandı. Morg tıklım tıklım doluydu. Poşetin içindeydi cenazeler, numaralandırılmışlardı. Polisler geldi içeri sonra 'Agit Küçük' diye seslendi. Ben dayanamadım artık oğlumu yakanların da benim gibi acı çekmesini diledim Allah'tan.  Aralarında gülüşüyorlardı cenazemi götürürken. 'Ellerimize sağlık biz öldürdük' diye seviniyorlardı. Agit'imi de getirdik, yıkadık. İmam 'yıkanmasına gerek yok, onlar şehit' dedi bana. Diğer gün yasak kalktı.”   ‘Onları asla unutmayacağız’   3 yıldır Adil’i ziyaret etmek için Şırnak’a gittiklerini, her Perşembe Adil ve Agit’in mezarını ziyaret ettiklerini belirten Nafiye, “Adil’in cenazesini Şırnak’tan almamıza izin vermiyorlar. Üç yıldır birbirlerinden ayrı topraklarda gömülü halde bulunuyorlar. Ben ne çocuklarımı ne de o gençleri unutmadım. Değil üç yıl asırlar geçse de o ferman günleri asla unutulmaz. Onlar bununla canımızı yaktıklarını düşünseler de biz tam tersine onlara yapılan vahşeti hatırlayarak öfkemize öfke ekliyoruz. Biz daima başımız dik yürüyeceğiz ve onların yolundan ayrılmayacağız.  Onları asla unutmayacağız" diyerek sözlerini sonlandırıyor.