Tabuları yıkan bir kadın daha: Gücümüze inandık 2018-08-12 09:02:11   Beritan Canözer   DİYARBAKIR - Silvan’da yaşayan Kübra Çoban, yaşadığı tüm zorlukların üstesinden gelmeyi başarmış kadınlardan. Dayanışmasının önemine dikkat çeken Kübra, “Eğer tek başımıza yapamıyorsak bile destek almak isteyeceğimiz bir erkek değil, bir kadın olmalı. Kendimize de gücümüze inandık” diyor.    Diyarbakır’ın Silvan ilçesi, “muhafazakar” olarak bilinen ve 1990’lı yıllarda Hizbullah’ın katliamlar gerçekleştirdiği ancak halkın pes etmeden direnerek yaşamını yeniden kurduğu bir ilçe. Bu yıllardan sonra verdikleri mücadeleyle yaşamdaki yerlerini daha da görünür kılan kadınlar, 2000’lerden itibaren çalışma yaşamı ve eğitim başta olmak üzere yaşamın her alanında kendi ayakları üzerinde durmayı başardı.    İlçede özellikle son 5 yıldır esnafın büyük kısmını kadınlar oluşturdu. Kadın olmanın zorluğunu iş hayatına başladıktan sonra daha iyi fark eden kadınlardan biri de Kübra Çoban.    ‘Dünyanın her yerinde mücadeleyle kazanılır’ “Bir kadın olarak başardım” demenin çok önemli olduğunu ancak bunun sadece Silvan’la sınırlı olmadığına dikkat çeken Kübra, dünyanın neresinde olursa olsun kadın haklarının ancak kendi mücadeleleriyle alınacağını vurguluyor. 9 yıldır esnaflık yapan Kübra, aslında “güzellik uzmanlığı” eğitimi alıyor. 5 yıl kuaför olarak çalışan Kübra, daha sonra yaşadığı bazı sorunlardan dolayı kuaförlüğü bırakarak, giyim sektörüne giriyor. Kendi iş yerini açtıktan kısa bir süre sonra sokağa çıkma yasaklarının başladığını ifade eden Kübra, “Yöresel kıyafet dükkanı açtım ve yaşanan olaylarda dükkanım hasar gördü, hiçbir şeyi kurtaramadım. Yeniden bir dükkan açıp zararını bitirmeden yeni bir zarara girmek benim için lüks olurdu. Bu nedenle bir süre çalışmadım ve arayışlara girdim” diyor.    ‘Emek sömürüsü her yerde’   Kuaför olmanın çok daha zor bir iş olduğunu anlatan Kübra, “Bazen günlerce dinlenemiyorduk ve sürekli ayakta kalıyorduk. Yemek yemeyi dahi unuttuğumuz zamanlar oluyordu. Kadınları çok yıpratan ve sağlık sorunlarına da neden olan bir meslek” diye belirtiyor. Giyim sektörünün daha sakin olduğunu kaydeden Kübra, “Kadınlar her işi iyi yapar ama stresten dolayı hastalanma süreci daha hızlı. Kadınlar için stressiz bir iş yok. Her yerde emek sömürüsü, haklarımızın gasp edilmesiyle karşılaşıyoruz. Bunlar bile strese girmemiz için yeterli nedenler” ifadelerini kullanıyor.     ‘Önemli olan dik durmak ve yola devam etmek’   Kübra, duraksadığı zamanların olduğunu fakat kadın olmanın verdiği duygu ile asla pes etmediğinin altını çizerek şöyle devam ediyor: “Çözüm arayışına girdim, bu biraz zamanımı aldı. Sonra yeniden giyim sektöründe devam etmeye karar verdim ve kendi işimi yapmaya başladım. Ortak olduğum zamanlar da oldu. Benim için en önemli şey bir kadının her şeye rağmen dik durması ve yoluna devam etmesidir. Ne yazık ki kadın olduğumuz için her yerde erkekler tarafından güçsüz görülüyoruz fakat güçsüz olan biz değiliz. Biz istediğimizi koparabiliyoruz. Sokaktan geçerken ‘elinin hamuruyla kalkmış erkek işi yapıyor’ diyenler oldu. Bunu sadece erkekler değil, erkek baskısı altında toplumun ahlakını almış kadınlar da söylüyordu. Hemcinslerim tarafından bile küçük ve güçsüz göründüm.”    ‘Biz kadınlar öğreteceğiz’    Erkek zihniyetinin direnişleri karşısında kırıldığını ifade eden Kübra, “Erkek bir yerden sonra sana saygı göstermek zorunda kalıyor. O erkek olarak her imkandan faydalanıp istediği işi özgürce yapabiliyorsa benim de yapabileceğimi kabul etmek zorunda. Bir kadına ‘cinsel obje’ olarak bakmaması gerektiğini öğrenmek zorunda. Bunu da biz kadınlar öğreteceğiz. Silvan’da bunu aşmak üzereyiz. Geçmişe baktığımda gerçekten ciddi yol kat etmişiz. Eskiden bir kadın kahvenin önünden geçemezken şuan kadınlar kendi kafelerini işletiyorlar” diye konuşuyor.     ‘Kendimize de gücümüze de inandık’   Kübra, sonra olarak tüm kadınlardan emeklerine sahip çıkmalarını isteyerek, şunları söylüyor: “Bir erkeğin tahakkümü altında yaşamak zorunda değiliz. Çok fazla zorlukla karşılaşıyoruz fakat hepsinin üstesinden tek başımıza gelebiliriz. Eğer tek başımıza yapamıyorsak bile destek almak isteyeceğimiz bir erkek değil, bir kadın olmalı. Ben hep öyle yaptım. En sıkıştığım anlarda hep bir kadının yanına koştum ve bu yüzden tökezlerken düşmeden ayağa kalkabildim. Biz birçok şeyi bu şekilde aştık ve kabullendirdik. Kendimize de gücümüze inandık.”