Yıllarca şiddete maruz kalan Nursel: En büyük pişmanlığım susmak, siz susmayın 2018-05-11 09:06:01   Filiz Zeyrek   ADANA - Evlendirildiği erkek tarafından yıllarca şiddete maruz kalan tarım işçisi Nursel Çalak, en büyük pişmanlığını sessiz kaldığı için yaşıyor. Nursel, kadınlara şu mesajı veriyor kendi tecrübesinden süzerek: "O erkeğin yokluğu varlığından daha iyi benim için. Bana yaşatılan tüm baskı ve zulme karşı direnmeyi seçmediğim ve 'eşimdir' diyerek sustuğum için pişmanım, siz benim gibi susmayın."   Toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle doğumundan itibaren kendisine telkin edilenlere karşı isyanını büyütüyor kadınlar. Yaşamın her alanında her şeye rağmen bir kadının direniş hikâyesiyle karşılaşıyoruz. Adana'da tarım işçisi Nursel Çalak, çocukken evlendirildiği erkek tarafından şiddete maruz kalıyor. Yıllarca her türlü şiddete maruz kalan Nursel, sonrasında evlendirildiği erkek tarafından terk ediliyor. Tabi Nursel, bu durumun çok daha iyi olduğunu düşünüyor. Tek başına çocuklarına ve erkeğin yaşlı anne ile babasına bakma yükümlülüğü de omuzlarına bindirilen Nursel, "Olsun yine de o adamla yaşamaktan iyidir" diyor.    Tüm parasını gasp ediyor   32 yıllık yaşamında bir kadının karşılaşabileceği her türlü baskı ve şiddete maruz kalan Nursel, tarım işçiliği yapıyor. Evlendirildiği erkek tarafından cinsel istismara maruz kalan Nursel, ailesi tarafından bu yüzden evlendiriliyor. Yıllarca fiziki, ekonomik ve psikolojik şiddete maruz kalan Nursel'in dini nikahla evlendirildiği erkek, daha sonra başka bir kadınla evlenip evden ayrılıyor. Zaten çalışırken tüm parasına el koyan erkekten kurtulan Nursel için değişen bir şey olmuyor. Yine tek başına eve bakan Nursel, "En azından ondan kurtuldum" diyebiliyor.    En büyük pişmanlığı sessiz kalması   Nursel, tüm yaşadıklarını bugüne kadar susmasına bağlıyor ve hayattaki en büyük pişmanlığının da bu olduğunu söylüyor. "Ben sustukça bunlar başıma geldi. Pasifliğim yüzünden bu hale geldim. Başka kadınlar bunları yapmasınlar. Baskıya, zulme karşı çıksınlar" diyen Nursel, hikayesini ise şöyle anlatıyor: "Çocuk yaşta evlendirildim ve küçük yaşta anne oldum. Çocuklarımla büyüdüm. Büyürken evlendirildiğim erkek tarafından her türlü şiddete maruz kaldım. Bunları yaşarken çok normalmiş gibi yaşadım ya da yaşamak istedim, çarem olmadığını hissedince. En acısı da bana o küçük yaşta şiddet uygulayan oğulları için susan anne ve babasına ben bakıyorum. Yıllarca gördüğüm şiddet tüm yaşamımı elimden almışken, kendimi çocukların annesi, yaşlıların bakıcısı, bir erkeğin kadını ve maddi kazancı olarak görüyordum. Onca insan daha rahat yaşasın diye kendimi feda ettim ama benim bir yaşamım yoktu. Çünkü ben bir kadındım. Tüm bunlara sustum, korktum ve boyun eğdim. Sonucunda da 'seni artık istemiyorum' denilerek tek edilmekle ödüllendirildim. O erkeğin yokluğu varlığından daha iyi benim için. Bana yaşatılan tüm baskı ve zulme karşı direnmeyi seçmediğim ve 'eşimdir' diyerek sustuğum için şuan bunları yaşıyorum. Ben sustum pişmanım, kadınlar benim gibi susmasın.   Kadın tarım işçi olarak    Yaşadıklarımla beraber kimseye muhtaç olmamak için çalışmaya devam ettim. Biz her gün sabahın şafağında tarım yollarına, kimi zaman üstü kapalı kamyonetlerde kimi zaman üzeri açık pikaplarda düşüyoruz. Daha hava bile aydınlanmadan buz kesmiş toprakla bütün bedenimiz birleşiyor. Çok zorlansak da başka bir şansımız yok. İtiraz hakkımız yok hele benim hiç itiraz haktım yok. Çünkü evde baktığım 7 kişi var. Saatlerin sonunda 1 saat öğle molası veriliyor biraz da olsa dinlenme şansı buluyoruz. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz günlük 50 TL alıyoruz. Çocukların masraflarına yetmiyor. Faturalar ve ev giderleri de eklenince aldığım para neye yetecek? Sağlık güvencemiz yok ve çalışma saatleri çok fazla. Şartlar düzeltilse bizde rahat ederiz."