Yazar Zozan Muhemed: Ortadoğu kadınlarının sesi olmalıyız 2021-04-22 09:02:43   ŞEHBA - Efrîn’den Şehba’ya göç etmek zorunda kalan, kadın ve toplumsal sorunları kitaplarında işleyenyazar Zozan Muhemed, tüm Kürt yazarların Kürt halkının gerçekliğini ele alıp, tarihe mal etmeleri gerektiğini vurgulayarak,  Zozan ayrıca, “Tarihi kadın mücadelesini kadın bakışıyla yazıp, rolümüzü oynamalıyız. Toplumumuzun ve Ortadoğu kadınlarının haykıran sesi olmalıyız” diyerek kadın yazarlara çağrıda bulundu.   Bu temelde bütün aydın ve yazarlarımız toplumumuzun gerçeğini ele alıp, yaşananları tarihe mal etmeliler. Aynı zamanda kadın yazarlar olarak da bu tarihi kadın mücadelesi ve kadın bakışıyla yazıp, tarihe mal edip, rolümüzü oynamalıyız. Toplumumuzun ve Ortadoğu kadınlarının haykıran sesi olmalıyız” sözlerine yer verdi.   Yazmak salt bir iç dökümü, düşünce aktarımı değildir. Yazmak, bir hafıza oluşturmaktır da aynı zamanda. Tarih kitapları egemenlerin tarihini yazar. Onların fetih ve cenk hikayelerini çoğunlukla kurguyla anlatır bize. Halkın yaşadıkları ise şiir, roman, öykü gibi edebi eserlerle bizlere taşınır çoğu zaman. Edebiyatın özü kurgu olsa da muhakkak gerçekten payını alır. İnsan yaşamına dokunur.    Kuzey ve Doğu Suriye’nin Efrin’e bağlı Şerewa ilçesinden olan Zozan Muhemed, ailesinin ve halkının yaşadıklarını 18 yaşından beri yazıya döküyor. Zozan, sadece acıların değil mutluluklarında yazılması gerektiğini vurgulayarak, “Sorunları yazarız fakat çözüm yolunu da oluşturmalıyız” diyor.   Efrîn’e bağlı Şerewa ilçesinde dünyaya gelen Zozan, feodal bir ailenin içerisinde Efrîn’de büyür. Ailede erkeklere ayrı bir önem verilir ve Zozan’ın yazmasına karşı çıkılır. Zozan, “Annem yazmama karşıydı. Sürekli sadece okuluma yoğunlaşmam gerektiğini vurguluyordu. Bu konuda zorlanıyordum. Ailem bana destek çıkmıyor her çocuk gibi normal okumam gerektiğini söylemesi moralimi bozuyordu” sözleri yaşadıklarını anlatırken, her şeye rağmen yazmaktan vazgeçmediğini söylüyor ve ekliyor,“Başaracağım demek için asla yazmaktan vazgeçmedim.”   ‘Karşı çıktınız ama ben başardım’   Zozan ilk Kürtçe romanı babasının hayatı üzerinden ailesini anlattığı “Girike qeti” ile ailesine başarabildiğini göstermek istediğini söylüyor.  Zozan, “Bu romanla aslında aileme yapabiliyorum, o kadar karşı çıktınız fakat ben başardım dedim. Çocuk yaşta okumaya meraklıydım her zaman araştırırdım. Araştırmalar için bir hafta vaktim olduğu için her anımı değerlendirirdim. 602 kitap üzerinde araştırmalarım oldu. 18 yaşında bir film kitabı yazdım dizi şeklinde Suriye Sıcak Kucaklaşma yarışmasına katıldım. Bu yarışma Şam Şehrinde oldu. Fakat yaşım küçük olduğundan kaynaklı beni kabul etmediler. Bu kitaptan sonra bir Roman yazdım adı Kelebeklerin Gölü bu kitabımı düzeltmek ve öneri, eksikliklerimi bilmek için Arapça ders veren öğretmenime verdim. Fakat ne yazık ki kitabım bir daha bana dönmedi. Devrimle beraber Romanımın yedeği bende olduğu için Kürtçeye çevirdim” diye belirtti.   Üç kitabı yayınlandı   Zozan bu zamana kadar 3 kitap yazmış. Zozan, “18 yaşında başladığım ‘Efrîn name’  kitabımı devrimle beraber Kürtçeye çevirerek 2019 yılında bitirip, yayınladım. Şuana kadar üç kitabım yayınlandı, iki kitap üzerinde hala çalışmalarım devam ediyor. ‘Çaven Belut’ adlı kitabımı Arapça yazdım. Kitabımın konusu feodalizm, ağa, beg dönemlerine dönüktür. Bu kitapta feodal bir toplumda kadının yeri, kadınların yaşadığı yaşam tarzı, direnişleri ve gördükleri zorlanmaları anlatmak. ‘Girike Qetiya yi’ kitabımda da bir kadının direnişini ve feodal yapıyı anlattım. Ninemin direnişi ve babamın yaşamıdır. ‘Efrîn name’ kitabında da Efrîn’in tarihini, direnişini ve verilen mücadeleyi yansıtmaya çalıştım. ‘Berken’ kitabında da Kobane direnişini ve kahramanlarını yansıtıyorum” sözleriyle kitaplarının içeriği hakkında bilgi verdi.   Zozan yeni bir kitap çalışması hazırlığı içinde. Zozan,Dört ayrı çocuğun hikayesi üzerinden dört parça Kürdistan’ı anlattığını söyledi.   ‘İsmim Zozan’dı üniversite Arapça isim Roz olarak kaydettiler’    Kürt olarak ve kadın olarak yoğun çelişki ve sorgulamalar içinde olduğunu belirten Zozan, “Toplum içerisinde de evde de erkeklerin ayrı bir yeri vardı. Kadınlar hep küçük görülür sadece erkeğe hizmet eden bir meta olarak görürlerdi. Bu konuda çelişkilerim her gün daha da çoğalıyordu. Halep Üniversitesi elektrik bölümünde okudum. Orda da kadın olduğum için ayrım vardı. Her işi yapmama izin vermiyorlardı. İsmim Zozan’dı üniversite de değiştirip, Arapça isim Roz olarak kaydettiler. Hem bir Kürt olarak hem de bir kadın olarak zorlanmalarım oluyordu. Bu temelde de kendimi geliştirip, bu zorlanmaları atlatmam gerekiyordu. Önceliğim o oldu ve sürekli kendimi yazmaya verdim. Onun içinde yazdığım bütün romanlarda toplumun zihniyet yapısına ve kadına olan yaklaşımlarına yer verdim” diyerek yaşadıklarını aktardı.   ‘Bütün duygularımı romanlarıma yansıtıyorum’   Efrîn’de yazmak istediğini vurgulayan Zozan,“Efrin’de yaşamak ayrıydı. Bu yaşamın her anında belliydi. Gülüşünü, yaşama bakışını, paylaşımlarını ve yazdığın yazıları etkiliyordu. Fakat şuan yaşamın zorluklarıyla yüz yüze kalmışız. Kendi topraklarından göç etmek, yıkık dökük alanlarda çadırlarda yaşamak zor. Bunca zorluğun içinde her gün saldırılarla yüz yüzeyiz. Gene Tılrıfat, Şerewa ve diğer sınır alanları hala saldırı altında. Bu ister istemez yaşamımızı etkiliyor. ‘Efrîn name’  kitabını Şehba’da altı ayda yazdım. Oysa Efrîn’de bir roman yazmak için 1 veya 2 sene üzerinde çalışırdım. Bu kadar kısa bir süre de bitirmemin nedeni yaşadığımız acıları ve zorlanmaları artık yüreğimizin bile kaldırmadığı ve yazarken de sayfalara bile sığdıramadığımızı gördük. Mutluluklarımı, üzüntülerimi duygularımı yaşamda belli edemiyorum anca yazılarıma yansıtabilirim” dedi.   ‘Yazar kadınlar kadının sesi ve haykırışı olmalı’   Zozan, son olarak yazmanın önemine ve kadınların yazması gerektiğine değinerek, “insan sadece acılarını değil aynı zamanda mutluluklarını da yazmalı. Yazarken de sadece çözümsüzlükleri, şikayetleri dile getirerek yazmamalı. Her soruna bir çözüm yolu koyarak yazmalı. Karşısındaki okuyucuyu etkileyebilmelidir. Kürt ve diğer aydın kişilere yazarlara sesleniyorum. Ortadoğu toplumu başlı başına bir roman, bir şiir ve yazılması, ele alınması gereken bir konudur. Bu temelde bütün aydın ve yazarlarımız toplumumuzun gerçeğini ele alıp, yaşananları tarihe mal etmeliler. Aynı zamanda kadın yazarlar olarak da bu tarihi kadın mücadelesi ve kadın bakışıyla yazıp, tarihe mal edip, rolümüzü oynamalıyız. Toplumumuzun ve Ortadoğu kadınlarının haykıran sesi olmalıyız” sözlerine yer verdi.