Barışa adanmış bir ömrün hikayesi 2020-06-07 09:05:09   DİYARBAKIR - 15 yıldır Barış Anneleri Meclisi’nde mücadele yürüten Leyla Aslan, ömrü göç yollarında, baskılara karşı direnerek geçen Kürt kadınlarından biri. Ne olursa olsun barış talebinden vazgeçmeyeceklerini belirten Leyla, “Gideceğimiz yoldan dönemeyeceğimizi bilsek bile o yoldan ilerlemeye devam edeceğiz” diyerek verdiği mücadelenin haklılığını ortaya koyuyor.   Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iktidarlar değişse de ‘tekçilik’ anlayışı nedeniyle farklı kimlikler, halklar, inançlar, kültürler baskı ve asimilasyonla karşı karşıya kaldıkları gerçekliği değişmedi. Baskıların en ağırını yaşayan Kürt halkı, bu süreçte katliam, köy yakmaları, göç, işkence, kaybedilmelerle yüz yüze kaldı. 1990’lı yıllarda baskılar artarken, sürecin en ağır koşullarını yine kadınlar yaşıyordu. O dönemin tanıklarından biri olan Barış Annesi Leyla Aslan (60) bir kadın olarak mücadelesini ve hikayesini paylaştı.    Çocuk yaşta evlendirildi   Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı Hazro köyünde dünyaya gelen Leyla, 14 yaşında bir çocuk iken ailesi tarafından evlendirilir. Evlendirildiği erkek tarafından yıllarca şiddete maruz kalan Leyla, ev işlerine ve çocuk bakımına mahkum edilen milyonlarca kadından biri olur. Genç yaşında 4 çocuk annesi olarak yaşam mücadelesi vermeye devam ederken, çocuklarının tüm sorumluluğunu tek başına üstlenmek zorunda kalır. Uzun yıllar yaşam mücadelesi yürüttüğünü ifade eden Leyla, “Evin her işine koşardım. Sabahları erkenden kalkıp hayvanlara bakar, süt sağar, çeşmeden su almaya gider ve yaylaya çıkardım. Ben bu işlerin tamamını yaparken eşim evde hiçbir şey yapmadan, bana hiç yardım etmeden otururdu. Bazen düşününce ‘bu erkeklerde hiç mi vicdan yok’ derdim. Bizim de iki kolumuz, iki ayağımız var onların da. Ama bize eziyetten başka bir şey yaşatmadılar” diyerek yaşadıklarını anlatmaya başlıyor.   ‘Askerler her gün köyümüzü basıyor, işkence yapıyordu’    Evli olduğu erkeğin zihniyetine karşı verdiği mücadelenin yanı sıra, devletin saldırılarına ve baskılarına karşı da mücadele eden Leyla, baskılardan kaynaklı göç etmek zorunda kalmış. Göç yollarına düşmeden önce köylerinin sürekli askerler tarafından basıldığını anlatan Leyla, “Çocuklarım küçükken eşim trafik kazasında yaşamını yitirdi. Devlet her gün evimizi, köyümüzü basıyor, baskı ve işkenceler yapıyordu. Eşimi kaybettikten sonra üzerimizdeki baskılar daha çok arttı. Bu baskılar karşısında, 1990 yılında Diyarbakır’ın Silvan ilçesinin Çiya köyüne taşınmak zorunda kaldım. Burada 3 yıl kaldım ve bu süre zarfında her gün evim basıldı. Askerler her sabah köyü basmaya gelirler, köyün tüm erkeklerini alıp işkenceye götürürlerdi. Biz kadınlar da birbirimizi korumak için bir araya gelerek sıkıca kenetlenirdik. Kulağımıza silah sesleri gelirdi” diyerek yaşadığı baskıyı dillendiriyor.    Göç yolunda bir yaşam   Bu baskınlardan birinde askerlerin ilkokul 2’inci sınıfa giden oğlunu darp ettiğini ifade eden Leyla, “Oğluma ‘burada terörist saklıyorsunuz, nerede onlar?’ diye sordular. Oğlum da ‘ben bir şey görmedim, bilmiyorum’ deyince onu darp etmeye başladılar. Ben bunu görünce dayanamadım ve oğlumu korumaya çalıştım. Bunun üzerine beni de darp etmeye başladılar. Onlara, ‘o daha çocuk’ deyince, adımı not aldılar ve bana baskı uygulamaya devam ettiler. Köydeki baskılar karşısında tekrar göç etmek zorunda kaldım ve akrabalarımın olduğu Batman’ın bir köyüne taşındım. Köyden çıktıktan hemen sonra köyümüzü yaktılar. Gittiğim köyde yine baskı ve işkence görmeye devam edince bu sefer Diyarbakır’a göç etmek zorunda kaldım. 27 yıldır Diyarbakır’da yaşıyorum“ diye aktarıyor.   ‘Barış elimizi uzatmaktan vazgeçmeyeceğiz’   Yaşadıkları ve tanık oldukları karşısında mücadelesini büyütmek isteyen Leyla, 2004 yılında Barış Anneleri Meclisi’ne üye olarak barış için mücadele etmeye başlıyor. 15 yıldır Barış Anneleri Meclisi’nde yer alan Leyla, birçok kez savaşa engel olmak için adımlar attıklarına işaret ediyor. Leyla, “Eskiden devlet bizi çağırır, konuşurdu. Şimdi ise elimizi kolumuzu bağlamaya, dilimize kilit vurmaya çalışıyorlar. Hiçbir şey yapmamıza izin vermiyorlar. Elimizi her zaman barışa uzattık ama devlet elimizi kırmaya çalıştı. Elimizi, kolumuzu kırsalar da biz barış istemekten ve barış için elimizi uzatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Her geçen gün bu davaya daha çok bağlanıyorum. Gideceğimiz yoldan dönemeyeceğimizi bilsek bile vazgeçmiyor, o yoldan ilerlemeye devam ediyoruz” diyerek barıştaki ısrarını dile getiriyor.