Dayatılan rollere 20 yıl sonra başkaldırdı 2020-05-11 09:11:00   Sozda Oremar   ŞEHBA - Fatma Hüseyin’in hikayesi zümrüdü anka misali küllerinden yeniden doğma. Kendisine dayatılan rollere 20 yılın ardından başkaldıran Fatma, “Kuruyan dalım yeniden yeşerdi” diyor.    Yaşamı boyunca aile, toplum ve erk zihniyet ile mücadele eden 45 yaşındaki Fatma Hüseyin’in hikayesini dinliyoruz. Fatma, Şehba Bölgesi’nin Bab şehrine bağlı Karagöz (Çavreş) köyünden. Türkmen olan Fatma, “Ben 12 yaşında acılarla yaşamayı öğrendim” diyor. Fatma’nın babası annesi ile evli iken başka bir kadın ile evlenir. 21 yaşına kadar kardeşlerine bakan Fatma’nın okula gitmesine izin verilmez. Fatma, çok istediği halde hem aile hem de toplumun baskısından dolayı okula gönderilmez ve evlendirilir. “Oysa okula gitmek benim en büyük hayalimdi” diyerek içinde kalan ukdeyi ifade eden Fatma, toplumun bakış açısı ve düşüncesinin hayallerinin önündeki en büyük engel olduğunu söylüyor. Fatma, içinde büyüdüğü toplumu şu sözler ile özetliyor: “Benim yaşadığım toplumda kadına çok geri bir gözle bakıyorlar, yani okusa neye yarar gibi yaklaşımlar çok öndeydi. Okumamam yüreğime bir taş gibi oturmuş.”   Aynı kaderi paylaşmak…   Anneler ve kızları aynı kaderi paylaşır derler. İşte Fatma’nın da yaşamı bu sözün ete kemiğe bürünmüş hali adeta. Fatma’nın evliliğinden 5 çocuğu olur ve evli olduğu erkek 17 yılından ardından başka bir kadın ile evlenir. 3 yıl aynı evde yaşamak zorunda kalan Fatma, çok zor zamanlar atlattığını dile getiriyor. Fatma, hayatını anlatmaya devam ederken iç çekerek ağzından şu cümleler dökülüyor: “14 yaşındaki kızımı okulundan edip bir gün aniden evlendirdik. Kızım daha çok küçüktü okul okuyordu ne yazık ki evlendirildi, şimdi de çok uzaklarda.”   Yeni bir başlangıç   5 çocuğundan birini Rojava Devrimi’nde kaybeden Fatma, daha sonra evli olduğu erkeği terk ederek çocukları ile yeni bir başlangıç yapar.  Oğlunun yolundan gitmek istediğini söylüyor Fatma ve şunları ekliyor: “Ben onun yolunu ve arkadaşlarını çok sevdim. Onun seçtiği yolda ve arkadaşlarına olan sevgimden dolayı Şehit Aile Kurumu’nda çalışmak istedim. O acıyı yaşayan bir anne olarak onların acısına ortak olup yanlarında durmak istedim. Yani kendi kendime şunu dedim oğlumun yolu olsun da her ne olursa olsun. Benim için önemli olan vatanımdır şehitlerin kanı yerde kalmasın ve bu yolda layığıyla kendi ayaklarım üzerinde durabilmektir.”   ‘Kadınlar makine yerine konuluyordu’   Rojava Devrimi ile birlikte toplumda yaşananları anlatan Fatma, “Kürt, Türkmen ve Arap arasında hiçbir fark yoktur. Burada birlikte yaşıyoruz. Daha önce kadına hiçbir değer verilmiyordu. Kadın hiç bir şeydi, evden tarlaya tarladan eve geliyordu. Ancak büyük değişimler yaşandı. Bütün kadınlar kendi farkına varsın, en azından insan olduklarının farkına varsınlar. Yani şunu bilmeleri gerekir daha önce kadının hiçbir değeri yoktu, insan gözüyle bakılmıyordu, bizi makine yerine koymuşlardı. Kısacası erkeğin elinde bir makine idik” sözleri ile toplumda yaşanan değişimlere işaret ediyor.    Kadınların ortak mücadele etmesinin önemine de değiniyor Fatma. DAİŞ sürecinde kadınların yaşadıklarını anımsatan Fatma, “Ancak kadınlar birlik olursa bu katliamların önüne geçilebilir. Biz yan yana durursak, birbirimizi hissedersek, birbirimizi seversek kadın birçok zorluktan kurtulmuş olacaktır” diyor.     'Benim yaşama kaynağım Önder Apo'nun felsefesidir'   Fatma, başta yaşantısında daha sonra da toplumda yaşanan bu değişimlerin ana etkenin ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın felsefesi olduğunu kaydediyor. Bu felsefeyi yaşam kaynağı olarak nitelendiren Fatma, buna şu ifadeler ile açıklık getiriyor:  “Ondan önce çok güçsüzdüm. Aldığım gücü kelimelerle ifade edemem. Ben Önderliğin felsefesini tanımadan önce, kuru bir ağaç gibiydim. Bitmişim artık işe yaramam benden bir şey çıkmaz diyordum. Daha sonra bana şu hikayeyi anlattılar; zamanında bir kadın Önderliğe demiş ki ‘Başkanım ben kurumuş bir ağacım. Başkan da demiş ‘Bir şey olmaz biz o kuruyan ağacı sulandırır tekrar yeşertiriz.’ Ve ben de gerçekten bu felsefeyle yeşerdim. Kendi ayaklarımın üzerinde durmasını öğrendim, iradeliyim, kendime güveniyorum. Artık o kendine güvenmeyen, zayıf, çözümsüz kadın yok. Son derece kendinden emin davasına bağlı oğlunun yolundan yürüyen mücadele veren bir kadın var. Bu felsefeyi tanıdıktan sonra arkama bakmak istemiyorum. Çünkü arkama baktıkça zayıf bir kadın görüyorum. Hep önüme bakmak istiyorum. Arkamda bıraktığım içinde boğulduğum büyük bir cehalet var. Önümde ise, beni özgürlüğe götüren inançlı bir yol var."