Avrupa’ya göç eden Mihlise: Her yerde kültürümüzü yaşatmaya devam ediyoruz 2020-04-26 09:03:40   Beritan Canözer   HABER MERKEZİ - Avrupa'ya göç etmek zorunda kalan Kürt kadınlar, gittikleri yerlerde zorluklar yaşarken, bu kadınlardan biri olan Mihlise Metin, "Kürdistan'dan göç eden kadınlar olarak tüm zorluklara rağmen her yerde kültürümüzü yaşatmaya devam ediyoruz. Çünkü kültürümüz ve tarihimizle varız" diyor.    Türkiye ve bölgede yaşayan Kürtler yıllarca devletin ağır baskılarına ve saldırılarına maruz kaldı. Binlerce Kürt saldırı, baskı, gözaltı ve tutuklama politikalarından kurtulabilmek için göç yollarına düştü. Bu politikalardan ve bu politikalar sonucu düştükleri göç yollarında en büyük zorluğu ise kadınlar ile çocuklar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Avrupa'ya göç etmek zorunda kalan Kürtler, topraklarına, kültürlerine, geleneklerine ve coğrafyalarına olan hasretleriyle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Bunları yaşayan kadınlardan biri de Mihlise Metin. 1980 yılında Bingöl'de dünyaya gelen Mihlise, henüz 16 yaşındayken Bingöl'den Almanya'ya göç etmek zorunda kalır. 2 çocuğu olan Mihlise, topraklarından uzak olsa da çocuklarını Kürt kültürüyle ve tarihiyle yetiştirdiğini dile getiriyor.   'En çok dil sorunu yaşadım'   Yaşadığı zorlukları bizimle paylaşan Mihlise, 21 yıl önce göç etmek zorunda bırakıldığı Almanya’ya hala alışamadığını söylüyor. Mihlise, "İlk geldiğim günden beri kendimi hiç bir zaman buraya ait hissetmedim. Her zaman misafir gibi kaldım. Bir gün kendi topraklarıma dönmenin hayalini kurdum. Hala kuruyorum. İlk geldiğim zamanlar özellikle dil sorunu çok yaşadım. Aylarca dışarı çıkmak istemedim. Ne ben kimseyi anlıyordum ne de kimse beni anlıyordu. O zamanlar da çok Kürt vardı tabi ama şimdiki gibi iletişim kurmak, birbirinden haberdar olmak mümkün değildi. İmkanlar kısıtlıydı. Ailemden, çevremden, toprağımdan, kültürümden uzak, hiç bilmediğim bir kente, dile, kültüre alışmaya çalıştım. Öte yandan burada yaşayan Kürt kadınları çok zorlanıyor. Özellikle kadınlar için yaşam çok daha zor. Çünkü eril zihniyet sadece Ortadoğu'da değil bütün dünyada kendini türlü türlü şekilde gösterebiliyor. Avrupa'da bu konuda nasibini almış" ifadelerini kullanıyor.   'Kültürümüz ve tarihimizle varız'   Mihlise, Kürt kadınları için Avrupa'da yaşamanın zor olduğunu belirterek, Almanya'da çok farklı kültürlerin olduğunu kaydediyor. Mihlise, "Kürdistan'dan göç eden kadınlar olarak tüm zorluklara rağmen her yerde kültürünü yaşatmaya devam ediyoruz. Çünkü kültürümüz ve tarihimizle varız. 40-50 yıl önce Kürdistan’dan Almanya’ya gelen Kürt ailelerin eğitimleri azdı ve işçilik için gelmişlerdi. Burada doğup büyüyen çocuklar da ailelerin izinden gidiyorlar. Kürt, Türk ve Alman kültürlerinin yarattığı karmaşa yüzünden belirsiz bir yaşam sürüyorlar. Bazı aileler kendi kültürlerinden uzaklaşmış olsa da genellikle tüm Kürt aileler burada da hala kültürlerini yaşatıyorlar ama yine de iki kültür arasındaki yabancılaşma ve uyumsuzluk o kadar derin ki büyük bir karmaşa oluşuyor. Böylece çocuklar hangi dili konuşacaklarını, hangi kültür ile kendilerini tanıtacaklarını bilmiyorlar. Çoğu aileler Almanlığı uygarlık olarak değerlendirip kültür ve dillerine sahip çıkmıyorlar. Bu bizi de çok kahrediyor" diye ifade ediyor.   ‘Kadınlar artık hakları için direniyorlar'   Mihlise, kadınların nerede olurlarsa olsunlar bilinçli olup erkek egemen zihniyet karşısında boyun eğmemesi gerektiğini belirtiyor. Mihlise, "Maalesef bazı kadınlar Avrupa’ya gidişi kurtuluş olarak görüyor ve ailelerinin baskısıyla erkek iktidarının altına girip evleniyorlar veya bir iktidardan çıkıp başka bir iktidarın etkisi altına giriyorlar. Hakeza gelenler de mağduriyet yaşıyorlar. Bu yüzden Almanya’da bir yasa çıktı ve Türkiye’den Almanya’ya gelebilmek için Almancanın öğrenilmesi şart koşuldu. Bana göre bu çok yerinde bir karar oldu ve çok sevindim. Çünkü eşler fazlasıyla dil üzerinden sorun yaşıyordu ve bununla beraber şiddet ve baskılara maruz kalan kadınlar dertlerini anlatamıyordu ve birçok olumsuz durumla yüz yüze kalıyordu. Kadınlar burada artık eskisi gibi değiller ve gençler içinde bir bilinçlenme var, kendi hakları için sessiz kalmıyorlar. Her ne kadar karşılarına aile ve ataerkil zihniyeti birer engel olarak çıksa da haklarından ödün vermiyorlar. Bu direnişlerinden dolayı da çok sevinçliyim ve dediğim gibi kültürlerini yaşatmaya çalışıyorlar. Ben de buraya geleli 21 yıl olmasına rağmen hala kültürümü yaşatmaya çalışıyorum. Çocuklarıma her zaman tarihimizi, topraklarımızı, kültürümüzü anlatıyorum. Kendi gerçekliklerinden uzaklaşmalarını istemiyorum" diyerek yaşadıklarını az da olsa bizimle paylaşarak konuşmasını sonlandırıyor.