Yıllara direnen bulgur geleneği: Kültür insanın zenginliğidir 2019-10-01 09:03:10   Rengin Azizoğlu   BATMAN - Bulgur yapma geleneğinin kaybolmaya yüz tuttuğunu dile getiren Raziye Yılmaz,  “Kültür insanın zenginliğidir. Değerlerimize değer katar. Bizler onları korumakla hakikatimizi koruyacağız” dedi.    Bölgede köklü bir geçmişe sahip olan buğday kaynatıp bulgur yapma geleneği yok olma ile yüz yüze kalmış durumda. Batman’da oldukça yaygın olan el değirmenlerinden bazıları hala zamana karşı dirense de hazır bulgur tüketimiyle birlikte değirmenler kullanılamaz hale geldi. Yok olmaya yüz tutmuş olan bu kültürü hala devam ettirmeye çalışan kadınlardan biri olan Raziye Yılmaz, “Kültür insanın zenginliğidir. Değerlerimize değer katar. Bizler onları korumakla hakikatimizi koruyacağız” dedi.   ‘Tüm köy bir araya gelirdi’   Raziye çocukluğundan beri köyde bulgur yaptığını söyleyerek, artık kimsenin yapma işlemi ile uğraşmadan hazır aldığını ifade etti. Eski günlere özlemini dile getiren Raziye, “Bizim yaz işlerimiz tümüyle bitince sonbahara doğru buğdayı pişirirdik. Piştikten sonra damlarda kurumaya bırakıyorduk. Öncelerde evlerin önünde taş değirmenleri vardı. 6-7 erkek bulguru taş değirmenlerle ezerdi. O sırada şarkılarla işlerini keyifle yaparlardı. Bizde o zaman küçüktük onların etrafında dolaşıp eğlenir ve halay çekerdik. Bu işlerle beraber tüm köy bir araya gelirdi” diye belirtti.    ‘Aletler imkanlara göre değişirdi’   Raziye yok olmaya yüz tutmuş bulgur yapımı geleneğini şu şekilde anlattı: “Kaynatılan buğdayı değirmenlerde ezdikten sonra torbalarla taşıyıp dama getirirdik, orda 3 gün kurumaya bırakırdık. Kuruyunca eleklere koyar elerdik. O zamanlarda ‘Aşê mala bade’ye yani su değirmenine getirirdik.  En son bulguru elde ederdik. Değirmenden sonra yine elekten geçirirdik ve bidonlara koyup kış için depolardık. Taş değirmenleri yanı sıra destar denilen el değirmeni da aynı işlemi görürdü ama o taş değirmeni kadar iyi çıkmazdı. Daha sonra taş değirmenlerden daha iyi işlev gören dingler kuruldu. Dinglerde taşlar insanlar yerine atlarla çevrilir. Şimdi ise elektrikle çalıştırıyorlar. O zamanlarda da imkanlara göre değişirdi aletler. Mesela önceleri bulguru değirmene eşeklerle getirirdik sonra bu motorlar ve arabalar çıktı onlarla getirmeye başladık.”   ‘Bulgur yapmak 20 günü bulurdu’   Bulgur yapımına her buğdayın uygun olmadığını belirten Raziye, eskiden qulıngo, sore, itali gibi buğday türlerinin olduğunu söyledi. Raziye, “Bunlar kalın ve beyaz buğday türleriydi, bulgur için birebirler. Tabi bu zamanda bir tür var. Önce su iyice kaynardı. Ondan sonra seçtiğimiz buğdayları koyardık suya ve bir saat boyunca karıştırıp pişirirdik. Öncesinde de naylonları sererdik, şimdilerde beton yerler yapıp pişirdikten sonra oraya boşaltıyoruz. Ondan sonra da söylediğim gibi bir şekilde taş değirmenler, eleklerle son işlemlere geçerdik. Bu süreç tabi 20 günü bulurdu. Daha büyük, kalabalık köylerde bu süre daha da uzardı” dedi.   ‘Eşit bir şekilde tüm köye dağıtılırdı’   Bulgur yapım aşamasının uzun ve yorucu geçtiğine dile getiren Raziye, geçmiş dönemlerde bu işleri yorucu görmektense eğlenceli hale getirmeye çalıştıklarını kaydetti. Raziye, şöyle devam etti: “Eğlenerek tüm işin keyfini çıkartırdık. Kürtçe şarkılarla buğdayı karıştırırdık. Tabi yemek kısmı daha da keyiflidir. Olmayanda nasipleniyordu. Herkes bir tabak diğer evlere verirdi. Eşit bir şekilde tüm köye dağıtılırdı. O zamanlar kendini büyütmek yoktu. İnsanlar daha vicdanlıydı, yardımseverdi. Eskiden yoksullar da gelip isteyebilirdi. Zamanla her şey değişti. Bulgurun tadı da değişmiş nerde o eskiler. Bulguru yağsız bile yerdik, öyle bir tadı vardı. Ama şimdi tatsız tuzsuz.”   ‘Teknoloji işleri kolaylaştırdı ama insanları birbirinden uzaklaştırdı’   Teknolojinin gelişmesi ile insanların işinin kolaylaştığını belirten Raziye, aynı zamanda insanları birbirinden uzaklaştırdığına dikkat çekti. Raziye, “Bizi bir arada tutan bu değerlerimizdi. Biz değerlerimizle varız. Umuyorum ki geleneklerimiz, kültürlerimiz yok olmaz. Şimdiki çocuklar ne değirmeni ne taş değirmeni bilirler. Korkarım ki zaman geçtikçe bunlar da yok olacak. Kültür insanın zenginliğidir. Değerlerimize değer katar. Bizler onları korumakla hakikatimizi koruyacağız. Ne kadar eskisi gibi olmasa da bir yandan gelenekleri korumaya çalışmaları beni mutlu ediyor. Bu bizim gerçeğimizdir. Gerçeğimizden uzaklaşırsak insanlığımızdan da uzaklaşırız. Şimdi çocuklar cirnî, denge, destar nedir bilmiyor. Gelecekte bu kültürü kaybetmelerinden korkuyorum. Kültür bizim zenginliğimizdir bizler de onu korumalıyız” diye konuştu.