İhlallere karşı ‘İnsan Hakları Medya Derneği’ sahaya çıkıyor

  • 09:05 28 Ağustos 2024
  • Güncel
Zelal Tunç 
 
WAN - İktidarın kadın, çocuk ve kimliklere yönelik saldırıları her geçen gün sistematikleşerek devam ederken, bu duruma karşı halkların mücadelesi de sürüyor. Artan ihlallere karşı Wan’da bir araya gelen uzman avukatlar ve gazeteciler sahaya çıkıyor.
 
Türkiye’de “tekçi” uygulamalar altında başta kadınlar, çocuklar ve yaşam alanlarına yönelik baskılar artarken, mücadele alanları da her geçen gün çeşitlenerek büyüyor. Özellikle Kürt inkarı üzerinden politika belirleyen iktidar, Kürt halkının yaşam tarzına müdahale etme hakkını kendinde buluyor. Düğünler, taziyeler ve toplu etkinliklerde Kürtçe şarkılar ve konuşmalar hedef alınırken, Kürt kültürü ve sanatı da iktidarın saldırıları altında. Bu saldırılar, ülkeyi 90’lı yılları aratır hale getirirken, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) belediyelerinin Kürtçe trafik uyarı yazılarını silme kararı da valilik ve polis eşliğinde sistematik hale getirildi.
 
Alanında uzmanlarla çalışılacak
 
Bu uygulamaları göz önünde bulundurarak 2020 yılında Wan’da kurulan İnsan Hakları ve Medya Derneği, pratik çalışmalara başlamaya hazırlanıyor. Derneğin kurucu üyelerinden Avukat Burcu Şeber, derneğin çalışmalarını anlatarak, yaşanan ihlallere karşı ortak mücadele ağlarının büyütülmesi gerektiğini vurguladı. Burcu, “Derneğimiz son bir yıldır aktif olarak çalışmalarını yürütüyor. Alanında etkin, hak savunucusu avukatlar ve gazetecilerden oluşuyor. Dernek; kadın hakları, basın ve insan hakları departmanlarına ayrılmış durumda” dedi.
 
‘Kamuoyu oluşturmak önemli’
 
Hak ihlallerinin artarak sürdüğüne dikkat çeken Burcu, “Yaşadığımız coğrafyada çok fazla hak kaybı yaşanıyor. İhlallerin takip edilebilmesi ve yönlendirilmesi için hukuki destek sunulması gerekiyor. Bu süreç oldukça hassas. Hak ihlaline uğrayan kişilerin haklarının ve mahremiyetlerinin korunması önemlidir. Hak ihlallerini işlemek, karar vericileri etkilemek ve kamuoyu gücü oluşturmak çok önemli. Yaşanan hak ihlalleri doğru ellerde, doğru amaçla işlenmezse istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Basın departmanımız, bu hassasiyetleri bilen ve hak savunuculuğunu önceleyen kişilerden oluşuyor, bu da bizi aynı paydada birleştiriyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Şiddet hattı kuruyoruz’
 
Burcu, yaşanan ihlaller karşısında kişilerin hangi mekanizmalara başvurması gerektiğini bilmediğini belirtti ve ekledi: “Bir kadın veya kız çocuğu şiddete uğradığında ilk olarak ne yapması gerektiğini, nereye gitmesi gerektiğini bilmiyor. Bu nedenle özellikle ilçelerde ve köylerde yaşayan kadınlara ulaşmayı hedefledik. Bunun için bir şiddet hattı kuruyoruz. Direkt olarak bize ulaşabilecekleri alanlarda, şiddet hattımızı anlatarak yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Ancak ‘şiddet hattı kuruyorum, hadi hat alalım, ulaşılsın’ diyemeyeceğimiz kadar hassas bir süreç olduğu için, kadın hakları departmanındaki arkadaşlarımızla 8 aydır bu alanda tecrübe edinmiş Mor Çatı ve Kadın Dayanışma Vakfı gibi derneklerle toplantılar gerçekleştiriyoruz. Bilgilerimizi ve tecrübelerimizi paylaştık, onların tecrübelerinden faydalandık. Bu süreci olgunlaştırmaya çalıştık ve hâlâ çalışmaya devam ediyoruz. Hedefimiz, en az hata ile ilerlemek.”
 
‘Hedef dayanışma içerisinde olmak’
 
Wan’ın içinde bulunduğu Serhat bölgesinde hak ihlallerinin yaşandığını belirten Burcu, derneğin merkezinin de Wan’da olduğunu söyledi. Burcu şöyle devam etti: “Nüfusun yüzde 90’ını oluşturan Kürtler, çalışmalarımızın odak noktası olacak. Dolayısıyla öncelikli çalışmalarımızdan biri, bu ezici çoğunluğa sahip nüfusun yaşadığı hak ihlalleri. Bu ihlalleri ulusal ve uluslararası mercilere taşıyarak, karar vericiler üzerinde baskı oluşturmayı amaçlıyoruz. Ancak kendini farklı dine, ırka, topluluğa ait hisseden veya hak ihlaline maruz kalmış her kesimle de dayanışma içerisinde olmayı hedefliyoruz.”
 
Anadil savunulacak
 
Son dönemde Kürtlerin yaşam biçimine yönelik artan saldırılara da dikkat çeken Burcu, “Türk kültürü henüz bu coğrafyaya gelmeden binlerce yıl önce konuşulan Kürtçeye yönelik artan uygulamaları bir saldırı ve hak ihlali olarak tanımlıyoruz. Bir halkın binlerce yıldır nesilden nesile aktardığı tüm geleneklerini ve kendini ifade etmek için kullandığı ana dili savunmak, çalışma alanlarımızın önemli bir parçasını oluşturuyor. Buna dair çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
 
‘Gazetecilerin  yaşadığı ihlaller önceliğimiz’
 
İktidarın medya üzerindeki baskısına değinen Burcu, “Türkiye’de ana akım veya iliştirilmiş medya olarak tanımlanan basın kurumlarının neredeyse yüzde 95’i iktidarın güdümünde hareket ediyor. Bu durum, herkesin bildiği bir sır haline geldi. Bunun dışında kalan küçük bir grup gazeteci ve medya kuruluşu ise yazdıkları haberler, yaptıkları yorumlar veya belgeledikleri yolsuzluklar nedeniyle gözaltı, tutuklama ya da ifade verme gibi gerekçelerle baskı altına alınıyor. Hele bu gazeteci kadınsa, tüm baskıların yanında taciz, küfür ve cinsiyetçi söylemlere maruz kalıyor. Bu nedenle gazetecilerin yaşadığı ihlaller önemli bir çalışma alanımızken, kadın gazetecilerin yaşadığı özgün ihlaller daha da öncelikli bir alanımızdır” şeklinde konuştu.