‘Devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız’

  • 09:03 7 Şubat 2024
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - Cezaevlerinde tutsakların başlattığı açlık grevlerine destek olmak için birçok ilde üç günlük açlık grevi eylemi yaptıklarını söyleyen SGDF MYK üyesi Sinem Çelebi, tüm devrimci ve sosyalistlerin açlık grevlerine ses vermesi gerektiğini belirtti.
 
İmralı Adası’nda 25 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan ve 35 aydır hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü talebiyle Kurdistan ve Türkiye cezaevlerinde siyasi tutsakların başlattığı açlık grevleri devam ediyor. “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası kapsamında tutsak yakınları da Adalet Nöbeti eylemleri de birçok ilde sürdürüyor.
 
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) açlık grevinde olan tutsaklarla dayanışmak için birçok ilde açlık grevi eylemleri gerçekleştirdi, nöbetlere katıldı.  SGDF MYK üyesi Sinem Çelebi, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Tecride karşı devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız’
 
Cezaevlerinde süren baskı, saldırı ve tecridin son bulması için tutsakların açlık grevlerini sürdürdüklerini söyleyen Sinem, devrimci sorumluluk gereği açlık grevlerine destek olmaya başladıklarını belirtti. Sinem, neden açlık grevi yaptıklarını “Bugün hapishanelerde süren tecrit politikalarına karşı devrimci tutsakların sesi olmak zorundayız. Devrimci tutsaklara yönelik çok yoğun bir saldırı var. Ölüme terk edilen hasta tutsaklar var. Tahliyeler, keyfi biçimde engelleniyor, erteleniyor. Aynı zamanda görüşçülerin görüşçülüğü, güvenlik soruşturmasına takılıyor veya reddediliyor. Devrimci tutsaklarla dayanışma içerisinde olan birçok kişi gözaltı ve tutuklama saldırısına maruz kalıyor. Daha geçtiğimiz günlerde İzmir’de 33 kişi operasyonla gözaltına alındı, bunlardan dördü tutuklandı” sözleri ile dile getirdi. 
 
‘Tutsaklar kuyu tipi hapishanelerde tecrit altında’
 
Tutsakların yaşadığı birçok sorun olduğunu belirten Sinem, havalandırma, tel örgüler ve koğuşlara yerleştirilen kameralarla tecridin daha da ağırlaştırıldığını kaydetti. Sinem, “Şimdi bir de S, Y ve R tipi, yani aslında kuyu tipi hapishanelerle bu tecrit giderek derinleşiyor. Gökyüzünün dahi görülmediği kuyu tipi hapishanelere, devrimci tutsakların sevki başladı. Hatta birçoğu uzun zamandır da bu kuyu tipi hapishanelerde tecrit altında, işkence altında tutuluyor. Tecrit politikalarının önemli bir yerinde duruyor bu” dedi.
 
‘Tecridin en ağır uygulandığı yer İmralı’
 
Tecridin en ağır biçimde uygulandığı yerin İmralı olduğunu vurgulayan Sinem, İmralı’nın ada tipi bir cezaevi olduğunu ve ada tipi cezaevinin yalnızca İmralı’da uygulandığını dile getirdi. Sinem, “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tutulduğu bu ada tipi hapishanenin yani İmralı’nın aslında bir işkence olduğunu daha önce uluslararası kurum ve kuruluşlar, çeşitli STK’lar belgelemişti. Ancak buna rağmen İmralı’daki tecrit hala ısrarla sürdürülüyor. Başta İmralı tecridi olmak üzere Türkiye ve Kurdistan’da birçok hapishanede devrimci tutsaklar hala yoğun bir tecrit altında, işkence altında tutulmaya devam ediliyor” diye belirtti.
 
“İnsanlık suçuna” karşı açlık grevindeler
 
SGDF olarak, “İnsanlık suçu” olarak tabir edilen tecrit ve işkence politikalarına karşı açlık grevi yaptıklarını ifade eden Sinem, gençliğin en ufak itirazında, hak ve özgürlük talebinde tutuklama ve gözaltı saldırısına maruz kaldığını söyleyerek “Tutuklandığımızda nerelere getiriliyoruz? Az önce bahsettiğimiz tecrit hapishanelerine getiriliyoruz. Tek kişilik veya üç kişilik olan bu hapishanelerde aslında biz yalnızlaştırılıyoruz. Dış dünyayla temasımızı kesiyorlar. Esasında yıldırmaya çalışıyorlar bizi. Mücadeleden de koparmaya çalışıyorlar. Eğer bizler bir şeyleri, bu topraklarda değiştirmeye çalışıyorsak hapishaneler bizim uğrak noktamız olacaktır. Bunun bilincinde olmak gerekiyor” diye ifade etti.
 
‘Gün gelir faşizm hepimizi tutuklar’
 
Tecrit politikalarına karşı mücadele etmenin sadece devrimci ve sosyalistlere bırakılmaması gerektiğine dikkat çeken Sinem, bu durumun yalnızca devrimci ve sosyalistlerin gündemi olmaması gerektiğini vurguladı. Sinem, “Kendine sosyalist, devrimci diyen herkesin gündeminde olmalı. Çünkü faşizm sadece bizim üzerimizde etkisini hissettirmiyor. Faşizm var ve gün gelir faşizm hepimizi tutuklar. Şu an sessiz kalan bütün sosyalistleri, devrimcileri de tutuklar. Bunun bilincinde hareket etmek gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
 
‘Bijî berxwedana zindanan!’
 
Açlık grevlerine ses olmanın şovenizme karşı da mücadele etmek olduğunu söyleyen Sinem, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Şovenizme karşı mücadelenin en büyük parçası olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle başta halkın tüm örgütlü güçleri, sosyalistler, devrimciler olmak üzere tüm halkımızı, şovenizme karşı mücadele etmeye, aynı zamanda tecride ve işkenceye karşı açlık grevlerinin sesi olmaya, açlık grevlerindeki devrimci tutsakların sesini sokaklara taşımaya, sokakla buluşturmaya çağırıyoruz. Bijî berxwedana zindanan!”