Ressam Sevinç Altan: Abdullah Öcalan barışın muhatabı!

  • 09:08 8 Ocak 2024
  • Güncel
Marta Sömek
 
İSTANBUL - “Barışa Ses Olalım” deklarasyonu çağrıcısı ve 569 imzacı arasında yer alan ressam Sevinç Altan, “Abdullah Öcalan bir muhatap. İki yıllık yaşanmış bir barış süreci var ve insanlar nefes aldı. En azından birkaç kişi daha ölmedi. Tek başına bunun için bile bu ismi söyleyebilmeliyiz” sözleriyle tüm sanat camiasını ‘Barışa Ses Ol’ demeye çağırdı.
 
Aralarında müzisyen, yazar ve edebiyatçıların bulunduğu 13 çağrıcı, dün Taksim Hill Otel’de gerçekleştirdikleri basın toplantısı ile “Barışa Ses Olalım” deklarasyonunu açıkladı. Toplantının yapıldığı salona, “Barışa Ses Olalım” pankartı asılırken, toplantıya ise Mezopotamya Kültür Merkezi (NÇM) sanatçıları ile çok sayıda edebiyatçı, müzisyen, ressam, sinema ve belgesel sanatçısı katıldı.
 
569 imzacı: Abdullah Öcalan barışmanın olanaklarını doğurdu!
 
Oyuncu Jülide Kural, belgesel sinema yönetmeni Nejla Demirci, ressam Sevinç Altan, müzisyen Cevdet Bağca, sanat eleştirmeni ve ressam Feyyaz Yaman, yazar Fırat Cewerî, yönetmen Haşim Aydemir, yönetmen İlham Bakır, müzisyen Mikail Aslan, fotoğrafçı Özcan Yaman, yönetmen Sırrı Süreyya Önder, tiyatro akademisyeni Süreyya Karacabey ile besteci ve söz yazarı Şanar Yurdatapan’ın çağrıcı olduğu deklarasyon metninde temel konulardan biri tecrit politikası idi. 569 ismin imzacı olduğu metinde, “Sorunun muhataplarından biri olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler barışmanın olanaklarını doğurmuştu. Toplumun çok büyük bir bölümünün rıza gösterdiği süreç tekrar başlayabilir. Toplumsal barış için cesaretli olmalı. Diyalog kurmaktan, konuşmaktan korkmamalı. Muhatap konumundaki herkese açık çağrımızdır, hükümet baskı, tecrit ve savaş siyasetinden vazgeçmelidir” çağrısı yapıldı.
 
Deklarasyon metninin imzacılarından ressam Sevinç Altan, çağrılarına ilişkin JINNEWS’e konuştu.
 
Barış talebinin önemi
 
Barışa her zaman ihtiyaç olduğunu söyleyen Sevinç, “Özellikle son zamanlarda savaş var bu bölgede, dünyada, her tarafta. Fakat sürekli bir hal almış durumda. Bütün bu yaşadığımız kıstırılmışlık, ister ekonomik ister kültürel olsun bu savaş ortamından kaynaklandığını düşünüyorum esas olarak. Bu anlamda barış talebi kadar önemli bir şey düşünemiyorum” dedi.
 
‘İmralı’daki tecridin sonuçlarını yaşıyoruz’
 
Hukuk sisteminin uzun zamandır askıya alındığını dile getiren Sevinç, “Biz yine oradan bir talepte bulunuyoruz. Aslında ironik bir durum bu. Bu çağrı metni benim önüme geldiği zaman ilk aklıma gelen şu olmuştu, Abdullah Öcalan’ın avukatları, ilk İmralı’da tecrit başladığı zaman ‘Bu tecrit bütün ülke sattına yayılacaktır’ demişti. Kimse pek kulak asmamıştı bu cümleye. Esasında çok önemli ve şimdi onun sonuçlarını yaşıyoruz” şeklinde konuştu. Deklarasyon metnini çevresindeki sanatçı arkadaşlarına göndermesi üzerine aldığı tepkiler üzerine çok düşündüğünü ifade eden Sevinç, “Barışa Ses Olalım’ derken aslında barışa neden ses olamıyoruz cevabının üzerinde çok durmam gerekti ve çok düşündüm bu konuda. Hayatın her alanında uygulanan, artık nefes almamıza kadar uzanmış tecrit politikası ve bütün bu kötülükler, esasında tepemizdeki birkaç tane kötü adamın yaptığı şey değil. İktidarın izlediği bütün bu politikalar çok geniş ve farklı sahalarda işliyor” yorumunu yaptı.
 
İktidarın dayattığı ‘görme biçimi!’
 
Yine metne karşı sanatçı çevresinden geri dönüşleri değerlendiren Sevinç, “Bir görme rejimin içinde bize neyi nasıl göreceğimiz gösteriliyor. Benim aldığım cevaplarda yüzüme çarpan şey şu oldu, iktidar bize şöyle bakacaksın, bunu böyle göreceksin şeklinde bir görme biçimi dayatıyor. Biz farkında olmayarak onun içinde yer alıyoruz, oradan kuruyoruz cümlemizi. Bana gelen cevaplarda dikkatimi çeken şey ‘terörist’ sözcüğünün ne kadar işlevsel olduğuydu. Bir şekilde linç yedim diyebilirim. Ya sessiz bir duvara çarptım ya da ‘son paragrafa kadar iyiydi’ gibi cevaplar aldım. ‘Terörist’ sözcüğünün işlevselliğinin ne kadar büyük olduğunu fark ettim. ‘Terörist’ olarak birini kodladığınız zaman, insan dışı bir noktaya koymuş oluyorsun ve o zaman ona her şey yapılabilir deniyor arkasından” sözleriyle tepki gösterdi.
 
Düşünce atölyeleri önerisi
 
Sevinç devamında, “İktidar sahalarında çeşitli kültürel politikalarla biçimleniyor düşünme şeklimiz. Ve iktidar bütün yapıp ettiklerini bizim katılımımızı talep ederek gerçekleştiriyor. Ben bununla yüzleşilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla ilgili sadece imza atmakla kalmayıp özellikle sanat alanından arkadaşlarla bir şekilde başlayan bu tartışmayı genişletmek ve bunun üzerine düşünmek, belki de kendi suçluluğumuzla yüzleşmemi ve bununla ilgili düşünce atölyeleri yapılması gerektiğini düşünüyorum. Esas mesele bu” ifadelerini kullandı.
 
‘Abdullah Öcalan ismini söyleyebilmeliyiz!’
 
Topluma ve sanatçılara “barış istiyor musunuz” diye sorulduğunda herkesin “evet” yanıtını verdiğini aktaran Sevinç, “Ama sadece Abdullah Öcalan ismi geçtiği için insanlar iğne batırılmış gibi oluyorsa oturup düşünmemiz gerekiyor. Abdullah Öcalan ismi neden geçiyor burada? Sürekli bir savaş var ve daha önce denenmiş taraflar var. Abdullah Öcalan bir muhatap. İster beğen ister beğenme. Fikirlerine katıl ya da katılma, iki yıllık yaşanmış bir Barış Süreci var ve insanlar nefes aldı. En azından birkaç kişi daha ölmedi. Tek başına bunun için bile bu ismi söyleyebilmeliyiz. İktidarın tanımladığı şekilde eğer bazılarına bakarsak, biz de oraya düşebiliriz” vurgusunu yaptı.
 
Sanat camiasına çağrı
 
“Neden barışamıyoruz sorusunun etrafında toplanmaya çağrı yapmak istiyorum, dönüp kendimizi de bu işin içine katarak” diyen Sevinç, tüm sanat camiasına ‘Barışa Ses Ol’ demeye çağırdı.