DEM Parti: Kaynaklar savaşa değil temel ihtiyaçlar için kullanılmalı

  • 11:00 14 Aralık 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Asgari ücrete ilişkin değerlendirmelerde bulunan DEM Parti Emek Komisyonu'ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevtap Akdağ Karahalı, asgari ücret tespit komisyonunun lağvedilmesi gerektiğini söyledi. Sevtap, “Geliri olmayan kişilere belli şartlar altında temel yurttaşlık geliri sağlanmalıdır. Kaynaklar savaşa, silahlanmaya değil halkların temel ihtiyaçları için kullanılmalıdır” dedi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Emek Komisyonu'ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevtap Akdağ Karahalı, partisinin genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında asgari ücrete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Asgari ücret doğrudan ve dolaylı bir çok alanı etkliyor’
 
İşçi ve emekçilerin reel ücretlerinin sürekli gerilediğini, hemen her gün yapılan zamlar karşısında gündelik temel ihtiyaçların karşılanamaz hale geldiğini söyleyen Sevtap, alınan ücretlerle geçinmenin mümkün olmadığını kaydetti. Sevtap, “Ücretler, açlık ve yoksulluk sınırının altında, asgari ücret ise açlık sınırının bile altında kalmıştır. İşçilerin gelirleri giderlerini karşılayamaz durumdadır. Bugün işçi ve emekçilere yönelik ekonomik şiddet bu sömürü sistemi altında insanca yaşama hakkına saldırıya dönüşmüştür. Asgari ücret denilince akla ilk anda işçilerin alacağı en düşük ücretin kaç lira olacağı gelse de, asgari ücret doğrudan ve dolaylı olarak birçok alanı etkiliyor. Asgari ücretin tutarı, işsizlik ödeneğinden emekli maaşlarına, SGK primlerinden, evde bakım ücretine kadar birçok sonuç doğuruyor. Bu nedenle yalnızca asgari ücretle yaşayanları değil, onun çok daha fazlası emekçiyi, milyonları ilgilendiriyor” dedi.
 
‘Asgari ücret genel ücret oldu’
 
“SGK verilerine göre ücretlilerin yüzde 41,15’i asgari ücret düzeyinde gelire sahip olduğunu, bu oranın özel sektörde yüzde 46,30 olduğunu dile getiren Sevtap, kadın işçilerde ise oranın daha da yüksek olduğunu ifade etti. Sevtap, “Ancak, bu verilerde sadece kayıtlı işçiler var. Kayıtsız ve göçmen işçileri de eklediğimizde özel sektörde çalışanların yüzde 66’sı asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretin yalnızca yüzde 22,6’sı üzerine kadar ücret alanları da dikkate aldığımızda ücretli ve yevmiyelilerin yüzde 81’inin bu düzeyde ücret aldığını görüyoruz. Yani, 18 milyon 821 kişi 11 bin 400 TL ile 13 bin 976 TL arasında bir ücretle yaşamaya çalışıyor. Bu veriler bize, asgari ücretin ortalama ücreti de aşan biçimde, genel ücret haline geldiğini gösteriyor. Asgari ücretin üzerinde ücret alan işçi sayısı giderek azalırken, asgari ücret alan ya da asgari ücret komşuluğundaki işçiler ise hızla artıyor.  Diğer ücretler de en az asgari ücret artış oranında artırılmalıdır. Aksi halde, bütün ücretlerin asgari ücret düzeyinde eşitlenecek. Asgari ücretin işlevlerinden biri de, hem yoksullukla mücadelenin hem de gelir dağılımını düzenlemenin temel araçlarından biri olmasıdır. Ancak, gelinen noktada, bu işlevinin ortadan kalktığı görülüyor” diye belirtti.
 
‘Hedeflenen enflasyon defalarca rezerve edildi’
 
Asgari ücret artışında temel parametrenin resmi enflasyon olmaması gerektiğinin altını çizen Sevtap,  TÜİK tarafından açıklanan enflasyonun gerçeği yansıtmadığının açık olduğunu sözlerine ekledi. Sevtap, “ Dolayısıyla, gerçekle hiçbir ilgisi olmayan enflasyonun temel alınması ve bunun biraz üzerinde bir rakam belirlenmesi kabul edilemez. Diğer yandan ücretlerin ve asgari ücretin hedeflenen enflasyona göre belirlenmesi ise söz konusu olmamalıdır. Hedeflenen enflasyonla, gerçekleşen enflasyon arasında hiçbir bağ yoktur. Hedeflenen hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Nitekim 2023 yılı içerisinde hedeflenen enflasyon defalarca revize edilmiştir. Biz diyoruz ki asgari ücret tek kişi için değil, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin de giderlerini karşılaması gerçeğinden hareket edilmelidir. Bu nedenle, açlık ve yoksulluk sınırı, tek kişilik bekar bir kişinin yaşama maliyeti, gerçek enflasyon oranı, büyüme oranları gibi birden fazla iktisadi parametre göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, en düşük kamu işçisi ücreti ve en düşük memur maaşı dikkate alınarak hesaplamalıdır. Bu nedenle, asgari ücret en az 25 bin TL olmalıdır. Yoksulluk sınırı 50 bin TL’ye dayanmıştır. Türk İş, açlık sınırının 14 bin 25 TL’ye, bekâr bir çalışanın 'yaşama maliyetinin ise aylık 18 bin 239,8 TL'ye yükseldiğini açıklamıştır. ENAGrup’a göre, Tüketici Fiyat Endeksi, kasım ayında yüzde 129,27 olarak gerçekleşmiştir. Bugün en düşük memur maaşı 20 bin 352 TL’dir. Bu tutar ocak ayında en az 26 bin 500 TL civarında olacaktır. En düşük kamu işçisinin ücreti ise, 24 bin 500 TL’dir ve bu tutarında ocak ayında en az 26 bin 500 ve 34 bin 500 TL olması beklenmektedir. Bu parametreler dikkate alındığında asgari ücret en az 25 bin TL olmalıdır” sözlerini kullandı.
 
Sevtap devamında şu şekilde konuştu: 
 
“Ücret artışının 3 ayda bir güncellenmesi, yüksek enflasyon koşullarında bir zorunluluktur.  Enflasyonun yüksek oranda sürdüğü dönemlerde ücretlerdeki kaybın azaltılması amacıyla, ücret artışlarının kısa aralıklarla yapılması zorunluluktur. Bu bakımdan asgari ücret artışı 3’er aylık dönemlerde yapılmalıdır. Asgari ücret artış dönemi için Çalışma Bakanı; 'Tek zam olacak, çünkü yönetmeliğimizde de öyle, Asgari Ücret Yönetmeliğimizde yılda bir kere. Çok zorunlu koşullarda, deprem gibi… Geçen yıl Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı ile asgari ücrete ikinci zammı yaptık' açıklamasını gerçekleştirdi. Bu açıklama tümüyle yanlıştır. Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 7. Maddesi 'Asgari ücret en geç iki yılda bir olmak üzere belirlenir' diyor. Dolayısıyla, 3 ayda da, 6 ayda da belirlenebilir. Sadece deprem döneminde değil, birçok defa yılda 2 kez belirlenmiştir.
 
Barınma gibi ihtiyaçlar lüks haline geldi
 
İktidarın ekonomi politikaları sonucunda işsizlik artmış, emek değersizleşmiş, güvencesiz çalışma yaygınlaşmış, tencereler kaynamamış, sepetler boş kalmış, evler ısıtılamamıştır. İnsani koşullarda barınma gibi temel ihtiyaçlar özellikle büyük kentlerde neredeyse lüks haline gelmiştir. Kiralar tek başına bir asgari ücret düzeyine gelmiştir. Konuyla ilgili bir web sitesinin verilerine göre (sahibinden.com) yıllık kira artış oranı İstanbul’da yüzde  109,5, Ankara’da  yüzde 188,9, İzmir’de ise yüzde 139,7 olmuştur. Bu rakamlar, yükseltilmesi gereken asgari ücret rakamları göz önünde bulundurulduğunda gerçekten korkunç boyutlar. Ancak; işçiler, emekçiler ağır koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışırken patronlar karlarına kar katıyor. 
 
Çalışanların payı azalırken, sermayenin arttı
 
Fortune 500 Türkiye Araştırması 2022 sonuçlarına göre, en büyük 500 şirketin toplam net satışları son 16 yılın rekorunu kırıp geçen yıla göre yüzde 148,7 artmıştır. 500 şirketten 466'sının kâr ettiği, toplam kâr artışının yüzde 245 olduğu görülmektedir. BDDK tarafından açıklanan 2023 Ocak ayı bankacılık sektörü verilerine göre, bankaların 2022 yılı karları yüzde 366 oranında artmıştır. Gayrisafi Yurt İçi Hasılanın 2019 ile 2022 yılları arasındaki dağılımına bakıldığında ise, çalışanların ekonomiden aldığı payın yüzde 32 azaldığını, öte yandan sermayenin ekonomiden aldığı payın ise yüzde 21 arttığını görüyoruz. Bu tür verileri artırmak mümkün ama bu kadarı bile bizlere, patronların karlarına kar katarken işçi ve emekçilerin açlık ve yoksullukla baş başa bırakıldıklarını göstermeye yetiyor.
 
Kaynaklar silahlanmaya değil, temel ihtiyaçlar için kullanılmalı
 
Diğer yandan, toplumsal kaynaklar önemli ölçüde silahlanmaya harcanıyor. Türkiye, 2000-2015 yılları arasında dünyada en çok silah ithal eden ülkeler arasında altıncı sırada yer almıştır. 2018 yılı rakamlarında ise on ikinci sıradadır. Ülkenin üretim gücü silaha ‘yatırım’ alanına kaydırılmıştır. Türkiye’nin savunma harcamalarının GSYH içindeki payı, diğer NATO üyesi ülkelerin ortalamasının üzerindedir. AKP iktidarının Kürt sorununda çözümsüzlük yaklaşımı, yanlış dış politikaları ve Orta Doğu’daki cihadist örgütleri besleyen politikalarının da etkisiyle Türkiye’nin hem savunma harcamaları hem de hem silah ithalatı giderek artıyor. Bu güvenlikçi yaklaşımın ekonomik krizi çarpan etkisiyle büyütmesi işçilerin, emekçilerin ekmeklerinin küçülmesine yol açıyor. Bu nedenle altını kalınca çizerek diyoruz ki; kaynaklar savaşa, silahlanmaya değil, hakların temel ihtiyaçları için kullanılmalıdır.
 
Asgari değil, herkes için insanca ücret insanca yaşam
 
Kaynakların bir yandan sermayeye, diğer yandan da silahlanmaya harcanması yaşanan toplumsal buhranın, milyonların yaşadığı açlık ve sefaletin müsebbibidir. Oysa bölüşüm adaleti sağlandığında, başta Kürt sorunu olmak üzere tüm toplumsal sorunların çözümünde demokratik yaklaşım esas alındığında ve barışçıl bir dış politika benimsendiğinde insanca yaşanacak bir ülkenin inşası mümkündür. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak tüm bu konulara dair kapsamlı çözüm önerilerimiz var. Bunları kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Bugün gündemimiz olan asgari ücret konusundaki yaklaşımımız, önceliklerimiz ise şu şekildedir:
 
Asgari Ücret Tespit Komisyonu lağvedilmeli
 
Asgari ücret, işçinin ailesi ile birlikte tüm zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde, insan onuruna yakışan bir düzeyde tespit edilmelidir. Asgari ücret, yaşanan yüksek enflasyon dolayısıyla 3’er aylık dönemlerde belirlenmelidir. 6356 sayılı Yasa'da yer alan teşmil mekanizması işletilmeli, toplu iş sözleşmeleri sendikasız işyerlerine de uygulanmalıdır.  Asgari Ücret Tespit Komisyonu lağvedilmeli, asgari ücretin belirlenmesi süreci bir toplu pazarlık süreci olarak ele alınmalıdır. Anlaşmazlık durumunda işçilerin grev de dahil toplu eylem haklarını kullanabilecekleri yasal güvence sağlanmalıdır. Asgari ücretle çalışanlar için elektrik, su, doğalgaz kullanımı asgari ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz olmalıdır. Ev içi emek sosyal güvenceye kavuşturulmalı, eşdeğer işe eşit ücret sağlanmalıdır. Kadın yoksulluğu son bulmalıdır. Sağlık, eğitim, ulaşım gibi temel kamusal hizmetler anadilinde ve parasız olmalıdır. En düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır.  Geliri olmayan kişilere belli şartlar altında temel yurttaşlık geliri sağlanmalıdır. Kaynaklar savaşa, silahlanmaya değil halkların temel ihtiyaçları için kullanılmalıdır."