Sûr yasakları 8'inci yılında: Hiçbir şey eskisi gibi olmadı

  • 10:52 2 Aralık 2023
  • Güncel
 
Şehriban Aslan 
 
AMED - Amed’in Sûr ilçesinde sokağa çıkma yasakları 8’inci yılını geride bırakırken, ilçeden çıkmak zorunda bırakılan Ayfer Seviktek, o günden bu yana bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını söyledi. 
 
Amed'in Sûr, Farqîn (Silvan) ilçeleri, Mêrdin’in Nisêbîn (Nusaybin), Şirnex merkez ve Cizîr (Cizre), Silopiya (Silopi) ilçeleri, Gever'de (Yüksekova) 2015 yılında öz yönetim ilan edilirken, bu ilçelerde aynı yılın farklı tarihlerinde sokağa çıkma yasakları da gerçekleşti. Amed'in Sûr ilçesine bağlı Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde, mahalle ve halk meclisleri tarafından özyönetimin ilk adımları ise mahallelerde oluşturulan meclislerle atıldı. Uzun bir süre devam eden bu çalışmaların ardından, 7 Haziran seçimleri öncesi Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Amed mitinginde 5 Haziran günü patlama gerçekleşti. Patlamanın ardından kentte halkın tepkisi yükselirken, çok geçmeden Riha'nın Pirsus (Suruç) ilçesinde bir patlama gerçekleşti. Kobanêli çocuklara oyuncak götürmek isteyen gençlere dönük gerçekleşen bombalı saldırıda 33 kişi katledildi, onlarca kişi yaralandı. Buna karşı kentlere dönük saldırılara sessiz kalmayan halk, 14 Ağustos günü özyönetimi ilan ederek, “kendimizi ve kentimizi yöneteceğiz” dedi. Bu açıklamaların ardından özyönetimler hedef alındı ve mahallelere dönük baskınlar, saldırılar gerçekleşti.
 
19 Ağustos 2015’te Sûr Belediye Eşbaşkanları “halkın birliğini bozma” iddiasıyla gözaltına alınarak, ardından tutuklandı. Ardından gelen günübirlik, iki ya da üç günlük yasaklarla Sûr’a dönük saldırılar örtbas edilmeye çalışıldı. Bu sıralarda büyük yıkım ve talana maruz bırakılan mahalleler Hasırlı ve Lalebey mahalleleri olarak görünse de, Cevat Paşa, Fatih Paşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş mahalleleri de saldırılardan pay alan ve uzun süre halka yasaklanan mahallelerden. 
 
Mahallelerde yıllarca süren yasakların üzerinden 8 yıl geçerken son yıllarda iktidar, rant için halkın evlerine el koyarak başkalarına peşkeş çekti.
 
Amed’in Sûr ilçesinde özyönetim ilanı ardından aralarında tarihi ve dini yapıların da bulunduğu yüzlerce yapının yıkılmasına neden olan ilk yasak 6 Eylül 2015’te ilan edildi. Bir gün süren yasağın ardından ilçe genelinde operasyonlar başladı.  13 Eylül tarihinde yeniden ilan edilen yasağın sürdüğü ilçede 12 Ekim 2015’te 12 yaşındaki Helin Şen katledildi. 
 
Aradan geçen 8 yılın ardından Sûr ilçesine bağlı Hasırlı Mahallesi’ndeki evinden çıkmak zorunda bırakılan Ayfer Seviktek (40), yasak sürecinde yaşadıklarını JINNEWS’e anlattı. 
 
Devletin evlere zorla el koymasına ilişkin tepki gösterenlerden biri olan Ayfer, yaşamında daima devletin baskısına ve şiddetine maruz kaldığını belirterek 12 yaşında Amed’in Lice ilçesinde köyleri yakıldığı için ailesiyle Sûr’a göç ettiğini söyledi. Sûr’da büyüdüğünü söyleyen Ayfer, 2015 yılında başlayan yasaklardan itibaren Sûr’dan da çıkmak zorunda kalarak Amed’in başka yerine taşınmış. Ayfer, “Yıllar boyunca hep bir baskıya maruz kaldık. 90’lı yıllarda köylerde işkence ve baskı vardı. Tutuklanmalar oluyordu, köpeklerle evimize baskın ve gözümüzün önünde işkence yapıyorlardı. Diyarbakır’a geldik burada da devletin şiddetini gördük. Hayatımızdan şiddet hiçbir zaman eksilmedi” diyerek yaşadıklarının değişmediğini anlattı.
 
‘Tanktan bize ateş açılacaktı’
 
Sûr çatışmalarının yaşandığı dönemde bayram ziyareti için köye gittiklerini söyleyen Ayfer, “Köyden dönüp eve gittiğimde gece saat 01.00 ile 02.00 arasında çatışma saatleri duydum. Sabah çatışmanın sesi kesildikten sonra olduğum yerden çıktım. Pencereden dışarı baktığımda polislerin yoğun bir şekilde sokakta olduğunu ve ‘Teröristler burayı basmış’ söylemlerini duydum. Başta farklı şeyler sanıyordum. Sonra olayı anlayınca çok üzüldüm. Annem hastaydı, çok zorluklar çektik. Bir keresinde annemi ve babamı hastaneye götürmek için sokağımızda yürürken tank neredeyse bize ateş ediyordu. Çatışma var diye ambulans da gelmiyordu. Sokağımızda sürekli olarak yasak ilan ediliyordu. Neredeyse birçok zaruri ihtiyaca ulaşamıyorduk, malımızı canımızı kaybettik ama üzüldüğüm tek nokta keşke o kadar can gitmeseydi” dedi.
 
‘Sûr çok farklı anlam ifade ediyordu’
 
Sûr’daki dokunun, komşuluğun ve samimiyetin başka hiçbir yerde olmadığının altını çizen Ayfer, çatışmalardan dolayı evinden çıkmak zorunda kalsa da hiçbir zaman tam anlamıyla evini terk etmediğini sürekli mahallesine gidip geldiğini belirtti. Ayfer,  “Evim ve mahallem olmadan yapamıyordum. Ne olursa olsun her koşulda Sûr orada yaşayanlar için çok farklı anlam ifade ediyordu. O dönemlerde Sûr için turistlik deniliyordu ama değildi yoksul kesimin, kendi halinde olanların yeriydi. Fakat şu an turistlerin yeri olmuş, her yer kafe dolmuş. Orada fotoğraf çeken insanlar yeni Sûr’un çok güzel olduğunu söylüyor ama keşke eski Sûr’u görselerdi diyorum.
 
‘Bizim için neden kimse bir şey yapmadı?’
 
Bugün Filistin’de yaşanan savaşa herkesin ses çıkardığını fakat Sûr’da yaşananlar için kimsenin ses çıkarmadığına dikkat çekerek toplumun sessiz kalmasına tepki gösteren Ayfer, “Evet Filistin için de ses çıkarılsın. Savaş zaten kabul edilir bir şey değil ama biz de aynı yollardan geçtik ve kimsenin sesi çıkmadı. Kendi halkına yapılan zulmü görmeyip ‘Müslümanlar ölüyor’ diye herkes ayakta. Ama bize tam tersini yaptılar. Biz de Müslümanız bize neden bu zulmü yaptılar? Neden kimse Sûr’da giden canlar için ayaklanmadı, paylaşım yapılmadı? Ben artık insanların yüzünü görmek istemiyorum, insanların içine girmek istemiyorum” şeklinde konuştu.
 
‘Bunu asla kabul etmiyoruz'
 
Sûr’da yaşanan çatışmadan kaynaklı evinin yıkıldığını ve kendilerine herhangi bir yardım yapılmadığını kaydeden Ayfer, “Devlet hiçbir şekilde ne bana ne de diğer komşularıma yardım etmedi. Sadece ilk birkaç ay 500 ile 550 lira arasında bir miktar para veriyordu. Sonra onu da kesti. Eski Sûr’u hiçbir şeye değiştirmem, evimin olduğu yere girmeye çalışıyorum. Anılar gözümde canlanıyor. Sûr’un en eski ve yıkık evini şu an yapılan bütün villalara değişmem. Çünkü orada oturan insanın kapısına gidip bir tas su isteyebilirdim ama şu an oturan kişiler kim, kimlerin elinde bilmiyoruz. İş yerimiz vardı Sûr’da şu an iş yerimizde başkaları var. Kimin elinde bilmiyoruz. Devlet bizden aldı başkasına verdi. Biz bunu asla kabul etmiyoruz, bunun için mücadele edeceğiz” sözlerine yer verdi.