Nurdağı’nda yoksullar ve Suriyeliler kaldı!

  • 09:05 20 Kasım 2023
  • Güncel
 
Habibe Eren
 
DÎLOK - Depremin ağır hasara ve can kaybına yol açtığı Antep’in Nurdağı ilçesinde yoksullar ve Suriyeliler dışında herkes ilçeyi terk etmiş. İslahiye’de ise yanmış ve ağır hasarlı evde 8 çocuğu ile yaşayan Suriyeli Amreis Asmaael, “Konteyner istiyoruz, düzgünce yaşamak istiyoruz, bu halde yaşamaya dayanamıyoruz” diyor.
 
6 Şubat Mereş (Maraş) merkezli deprem, Antep’in 50 bin nüfuslu Nurdağı ve 70 bin nüfuslu İslahiye ilçelerinde büyük bir yıkıma yol açtı. Deprem bölgelerinde nüfusa göre en fazla ölümün gerçekleştiği yer Nurdağı olurken, depremden 9 ay sonra ilçede enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. Yıkılan binaların molozları ve gri toz bulutu nedeniyle ilçe adeta savaş görüntülerini andırıyor. İlçe merkezi enkaz kaldırma çalışmaları nedeniyle dümdüz olmuş durumda; birkaç az hasarlı bina dışında yıkılmayan bina neredeyse yok. İlçede dört ayrı noktada konteyner kent kurulmuş, diğer deprem bölgeleri gibi burada da Suriyeli mültecilerin kaldığı konteyner kent farklı bir alana kurulmuş. İlçedeki yurttaşların çoğunluğu memleketine dönmüş, gidecek bir yeri olmayanlar da burada kalmak zorunda kalmış.
 
“Mecburiyetten kalıyoruz” diyen yurttaşlar müteahhitlere de tepkili. Yıkılan binalardan toplanan demirlerin satıldığını ancak henüz evlerin yapılmadığını vurguluyorlar. Kimsesiz bırakıldıklarını söyleyen ilçe sakinleri, konuşmaya ve röportaj vermeye de temkinliler, hatta bazıları çekim yapmamıza tepki gösteriyor. 
 
Yoksullar ve Suriyeliler dışında terk edilmiş
 
 
Nurdağı’nda alt yapı ve temiz su sorunu ise sürüyor. İlçede birçok okulun yıkılması nedeniyle, çocukların çoğu başka yerlerdeki okullara gitmek zorunda kalıyor bu nedenle başka bir problem de ulaşım sorunu. İlçede çok fazla göç yaşandığı için yoksullar ve Suriyeliler dışında herkes ilçeyi terk etmiş. Molozlara ve demirlere takılmış onlarca kıyafet ise “hala buradayız” diye haykırır gibi havada asılı duruyor.
 
‘Gözlerim enfeksiyon kaptı’
 
Enkazın içinde yürürken evinin önünde, toz ve toprağın içinde komşusuyla zeytin kıran 70 yaşındaki Emine Bülbül’ü görüyoruz. Başta konuşmaya çekiniyor ancak sonra “Eve girin’ dediler girdik ne yardım var, ne başka bir şey var” diye tepki gösteriyor. Tek başına yaşayan Emine, depremde 9 yakını kaybetmiş.  Emine, “Sular kötü tozdan topraktan öldük. Gözlerim depremden sonra enfeksiyon kaptı şimdi ameliyat olmam gerekiyor. Depremden sonra uğrayan kimseyi görmedik” diye sitem ediyor.
 
‘Ekmek almaya dahi gidemiyoruz’
 
Hasta olduğunu ancak ilaçlarını alamadığını hatta enkaz nedeniyle ekmek almaya dahi gidemediklerine dikkat çeken Emine, “Buraların biran önce temizlenmesini istiyoruz. Yollar açılsın, hastalar var, yatalak olanlar var; ambulans geliyor ancak enkaz nedeniyle giremiyor. Belediye yok zaten! Günde bir sefer bir şeyler alıyoruz ta nerelere ekmek almaya gidiyoruz” diye konuşuyor.
 
İlçede toz bulutu içinde yürürken sağlam kalan birkaç evden birini görüyoruz. Kapıyı çalıyoruz, Suriye Halep’ten gelen Emel Cuma kapıyı açıyor. 25 yaşında olan Emel, çocukları ve eşi ile birlikte kaldığını ve zorluklar yaşadığını belirtiyor.  Türkçe bilmediği için çok fazla konuşamıyor.
 
 
Çadırda yaşayan Suriyelilerin sorunları
 
Biraz ileride çadır alanında kalan Suriyeli ailelerden Fatma Recbu’yu akrabaları ile otururken görüyoruz. Fatma, Türkçe bilmiyor ilkokula giden oğlu Arapçadan Türkçeye çeviriyor konuştuklarını. Fatma’nın çok sayıda yakını depremde yaşamını yitirmiş. Fatma,  “Banyo yok, tuvalet yok, kışın soğuk yazın ise çok sıcak” diyerek çadırda kalmanın zorluklarını anlatıyor. Özellikle yaz ayının hep hastalıkla geçtiğine dikkat çeken Fatma, “Elektriğimiz yok, komşunun evinden kablo yardımıyla çekiyoruz. Buzdolabı ve çamaşır makinası da yok” diyor.
 
 
‘Deprem olduğunda kendimi Suriye'deki savaşın ortasında hissettim’
 
Deprem olduğunda kendisini Suriye'deki savaşın ortasında hissettiğini dile getiren Fatma, “Suriye’de olduğu gibi aynı şeyleri hissettim. Suriye’den evden nasıl çıktıysam buradan da öyle çıktım” diye anlatıyor. Yıkılan evde kiracı olduklarını, evin ağır hasarlı olması nedeniyle yıkıldığını söyleyen Fatma, eşinin tarlada çalıştığını ve tek maaşla geçinmenin çok zorlu olduğunu anlattı.
Bu sırada ağlayan iki çocuk karşımıza çıkıyor. Enkazın içinden demir toplarken bir kişi, çocukların hırsızlık yaptığını ileri sürerek, çocukların bisikletlerini alarak bir yere götürmüş. Kendince böyle bir cezalandırma yöntemi ile çocukların küçükken bunu yapmaması gerektiğini öğreneceğini savunuyor. Çocuklar bisikletlerini, alan kişiden şiddet göreceği korkusuyla istemeye çekiniyor. Çocuk, ailesinin tümünün tarlada çalıştığını kendisinin de koşulları ağır diye çalıştırılmadığından söz ediyor. “Demir toplamanın yasak olduğunu bilmiyordum” diyen çocuk ve arkadaşı tozdan bembeyaz olmuş ellerini ovuşturarak sonunda bisikletine kavuşuyorlar ama her zaman olduğu öfke piramidin en üstündekine değil en alttakine yöneliyor.
 
‘Devlet burayı kamulaştıracak’
 
Ardından esnaflarla konuşuyoruz. Esnaflar devletin Nurdağı’nı kamulaştırarak ilçe merkezini başka yere taşıyacağından hemfikir. Enkaz çalışmalarında açılan kanallardan sürekli su çıktığını ve zeminin kaydını söylüyorlar. Öte yandan yardımların eşit dağıtılmadığını ve yalnızca evde kalanlara erzak yardımı yapıldığını savunuyorlar. 
 
İslahiye…
 
 
İslahiye’de ise durum Nurdağı’ndan biraz daha iyi. Dükkanların çoğu açılmış halk yaralarını sarmaya çalışıyor ancak burada da Suriyelilerin koşulları daha kötü. Yavuz Sultan Selim Mahallesi’nde ağır hasarlı evin, terasında yaşayan 10 kişilik Suriyeli aile, 12 yıl önce Lazkiye’den Türkiye’ye gelmiş. Yaşları 3 ila 14 arasında değişen 8 çocuğun biri dışında diğerleri okula gidemediği gibi hijyen ortamından uzak bir alanda yaşıyorlar. İki katlı yanmış ve ağır hasarlı evin alt katında da 2 çocuğu olan başka bir Suriyeli aile kalıyor. Çöken duvar alt katın tavanından görülürken derin çatlaklar ve yoğun küf içinde yaşayan Suriyeliler, koşullarına isyan etmeseler de düzeltilmesini istiyor.
 
Sıcak havalarda terasta kalıyorlar 
 
 
Amreis Asmaaeıl eşinin Lazkiye’de hurdacılık yaptığını burada da aynı işi yaptıklarından bahsediyor. Hava sıcak olduğunda terasta, soğuk havalarda ise evin içinde yaşadıklarını söyleyen Amreis’in öncelikli talebi konteyner. Amreis’in 14 yaşındaki kızı Kamar ise okul çağında olmasına rağmen okula gidemiyor kardeşlerin bakımını üstlenmek zorunda kalmış. Temiz suya erişim, elektrik, çamaşır  ve  bulaşık makinası yok. Hatta uyuyacakları bir yatak ve banyo yapacakları temiz ve güvenli bir alanda dahi yok.  
 
‘Bu halde yaşamaya dayanamıyoruz’
 
 
Korku ile yaşadıklarını ifade eden Amreis, “Gıda yardımı dışında başka bir şey alamıyoruz.  Çocukların beslenmesi, eğitimi ve birçok noktada zorluk yaşıyoruz. Depremde uzun süre dışarıda kaldık. Aylar boyunca soğuk ve açlıkla mücadele ettik. Konteyner istiyoruz, düzgünce yaşamak istiyoruz. Bu halde yaşamaya dayanamıyoruz” ifadelerini kullanıyor.