Êlih'ten İzmir'e bir göç ve mücadele öyüküsü

  • 09:03 22 Ekim 2023
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - Êlih’ten İzmir’e 30 yıl önce göç etmek zorunda kalan Rabia ve ailesi, koruculuk dayatmasını kabul etmeyerek mücadeleye devam etti. Êlih’te başlayan İzmir’de de sonlanmayan baskılar karşısında, mücadele de sonlanmadı.     
 
Devletin 1990’lı yıllarda köy boşaltma ve koruculuk dayatmalarına karşı binlerce kişi Türkiye metropollerine göç etti. Özel savaş politikasının bir parçası olan koruculuk sisteminin dayatıldığı Kurdistan’da, topraklarını bırakıp göç etmek zorunda olanlardan biri de Rabia Yılmaz. Devletin baskıları sonucu, koruculuğu da kabul etmeyen Rabia ve ailesi, göç ettikleri İzmir’de de baskılara maruz kalmaya devam etti. Tüm baskılara rağmen mücadele etmekten vazgeçmediklerini ifade eden Rabia, göç ettikleri İzmir’de yaptıkları ilk şeyin yine çalışmalara katılmak olduğunu vurguladı. 90’lı yıllarda yaşanan Kürtlere yönelik, göçertme, işkence, kaybettirme, katletme, ajanlaştırma ve koruculuk dayatması günümüzde hala devam ediyor.
 
Hem devlet hem Hizbullah baskısı
 
30 yıl önce Êlih’in (Batman) Heskîf (Hasankeyf) ilçesine bağlı Kaniya Mezin (Soğucak) köyünden çıktıklarını ve ilk olarak Êlih’e yerleştiklerini paylaşan Rabia, devletin baskıları sonucu göç etmek zorunda kaldıklarını söyledi. Eşine korucu olması yönünde baskıların olduğunu kaydeden Rabia, “Eşim korucu olmadı. Kırk gün işkenceye maruz kaldı. Ne yaptılarsa eşim korucu olmadı. Bize köyden çıkın dediler, biz de çıkmayacağımızı söyledik. Bize ya çıkarsınız ya da sizi öldürürüz, evlerinizi yıkarız, köyünüzü yakarız dediler. Evimizi de yıktılar yine de çıkmadık. Baskılardan ötürü köydeki insanlar köyden çıktı, en son biz kaldık. Biz de en sonunda Batman’a gittik. Orada da perişan olduk. Kiramızı ödeyecek paramız yoktu, çaremiz yoktu. Dört sene bu eziyetleri çekip orada kaldık. Kontralar peşimizdeydi, Hizbullah eşimin, çocuklarımın peşindeydi. 13 yaşındaki oğluma işkence ettiler. Dört yıl boyunca o zulme maruz kaldık. Eşim evde kalamıyordu hep dışarıda çalışmaya gidiyordu” dedi.
 
Göç edilen yerde devam eden mücadele
 
Êlih’te de baskıların sürmesi sonucunda ekonomik olarak da sorun yaşadıkları için İzmir’e göç ettiklerini ifade eden Rabia, İzmir’e geldikten sonra eşinin çocuklarına “Partinize gidin, ben hiçbir zaman partimden vazgeçmem” dediğini paylaşarak “Tanıdık insanlar aracılığıyla yine partiyle ilişki kurduk. Sorumluluklarımızı yerine getirip çalışmalara katıldık. Yine burada da bize bela oldular, evimizin camlarını kırdılar. Eşimi, çocuklarımı, akrabalarımı tutukladılar. Ne yaptıysak onların baskısından kurtulamadık. Şu anda bile onların zulmü altındayız. Ama kanımızın son damlasına kadar partimizden vazgeçmeyeceğiz. Biz HDP’liyiz ve partimizin içerisinde yer almaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
 
Köyden çıktılar ama baskılar devam etti
 
Kürt olduklarından dolayı baskılara maruz kaldıklarını dile getiren Rabia, İzmir’deki evlerinde de rahatsız edildiklerini ve yine evlerine gelen kişilere parti çalışmalarına devam edeceklerini söylediklerini belirtti. Eşinin bazen köye gidip geldiğini ifade eden Rabia, kendisinin ise gidemediğini kaydetti. Rabia, “30 yıl önce köyden çıktığımızdan beri köyümü görmedim. Çünkü görmek zor olacak. Ağaçlarımızı kesip karakola götürüp yakmak için kullandılar, bahçemizi yaktılar. Hiçbir şeyimizi bırakmadılar. Ben gidip oraları öyle görmek istemiyorum” sözlerini kullandı.
 
‘Ne olursa olsun mücadele etmeye devam edeceğiz’
 
Köyde kaldıkları süreçte, okulun karakol yapıldığını dile getiren Rabia, o okulda insanlara işkence edildiğini ve eşinin de bu insanlar arasında olduğunu paylaştı. Rabia, hem korucuların hem de devletin zulmüne maruz kaldıklarını ifade ederek, “Bazen evimizde yemek olmuyordu, Hasankeyf’e gidip yemek getiriyorduk. Derdimizi anlatsam üç günde de bitiremem. Ama ne olursa olsun mücadele etmeye devam edeceğiz. Kürtlüğümüze sahip çıkacağız. Kürtlere yapılan zulüm, baskı son bulsun artık. Kürtler de kimliklerine sahipler, Allah bizi Kürt yaratırken demedi Türklerin zulmü altında kalın. Bizim de haklarımız var. Biz de istiyoruz tekrardan köyümüze gidip yerleşmeyi. Gidip bağ bahçemizde oturmayı çok isteriz” dedi.  
 
Hasta tutsakların durumuna dikkat çekmek önemli
 
Hasta tutsakların durumuna dikkat çekmenin gerekli olduğunu vurgulayan Rabia, konuya dair ise son olarak şu ifadeleri kullandı: “Cezaevlerine insanlara zulmediyorlar. O insanlar hastadır. Her türlü hastalıkları var. Kendi ihtiyacını karşılamayanları tek kişilik hücreye koyup zulmediyorlar. Bu insanları serbest bırakın. Ölüme yakınken tahliyeler hastanelerde veriliyor. Bunu istemiyoruz, bu zulmün bitmesi gerekiyor”