Reqalılar Abdullah Öcalan’ın düşünceleri ile örgütlendi

  • 12:02 17 Ekim 2023
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - Reqa’nın DAİŞ’ten kurtarılması sürecinde kentte olan TAJÊ Dış İlişkiler Sözcüsü Suham Şengalî, DAİŞ’in kendisine başkent olarak gördüğü Êzidî kadınları kaçırıp sattığı yer olan Reqa’nın özgürleştirilmesinin tarihi bir anlamı olduğunu belirterek halkın kendisini PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın düşünceleri ile örgütlediğini söyledi. 
 
Kuzey ve Doğu Suriye’deki Reqa kenti 17 Ekim 2017 tarihinde DAİŞ’ten özgürleştirildi. Kadın Savunma Birliklikleri (YPJ) ve Halk Savunma Birlikleri (YPG) öncülügğünde verilen mücadelenin ardından kentin özgürleştirilmesi ile kentte esir tutulan bir çok Êzidî kadın kurtarıldı. 
 
Reqa’nın öçgürleştirilmesinin yıl dönümüne ilişkino dönemde gazeteci olan Êzidî Kadın Özgürlük Hareketi (TAJÊ) Dış İlişkiler özcüsü Suham Şengalî, JINNEWS’ê konuştu. 
 
‘DAİŞ Reqa’yı Êzidî kadınların satıldığı yer yapmıştı’
 
DAİŞ’in Reqa’yı kendisine başkent ve Êzidî kadınların satıldığı yer yaptığını söyleyen Suham, “Reqa’nın özgürleştirilmesinin 6’ıncı yılı öncelikle orada yaşayan tüm bileşenlere kutlu olsun diyorum. Yine Kürt halkına kutlu olsun diyorum. Reqa, DAİş çeteleri için bir başkentti. Orada örgütlenmişlerdi. Çetelerin Reqa’da yenilgisi bir darbe oldu. Bu hamlede DAİŞ tarafından esir alınan birçok kadın kurtarıldı. Ferman sürecinde birçok kadın kaçırıldı ve satıldı. Tecavüz edildi. Büyük bir vahşetle yüzyüze kaldılar. DAİŞ, Reqa’yı Êzidî kadınların satıldığı yer yapmıştı” dedi. 
 
‘Reqa’nın özgürleştirilmesi Êzidî kadınlar için büyük bir başarı idi’
 
Êzidî kadınların, Reqa’nın özgürleştirilmesi hamlesine katılmasının  ve Êzidî kadınların intikamının alınmasının tarihi bir anlama sahip olduğunu dile getiren Suham, şunları belirtti: “Reqa’nın özgürleştirilmesi özellikle Êzidî kadınlar için bir başarı idi. Çünkü Reqa’nın özgürleştirilme hamlesinde onlarca Êzidî kadın kurtarıldı. Bu hamlede  büyük bir direniş gösterildi. Êzidî kadınların intikamını almak için Şengal Kadın Birlikleri (YJŞ) hamleye katıldı. Êzidî kadınların hamleye katılması ve Êzidî kadınların kurtarılması ve intikamlarının alınmasında tarihi bir önem ve anlama sahip.”
 
‘Êzidî kadınlar teslim olmadı’
 
Reqa’da eşsiz bir direnişin yaşandığını söyleyen Suham, “Êzidî kadınlar fermanda ve ferman sonrasında birçok şey yaşadı ancak teslim olmadı. Güçsüzleşmediled ve DAİŞ’in başkentinde DAİŞ’e karşı savaştılar. Hamle sürecinde biz de gazeteci olarak oradaydık. Bu hamleyi kamuoyuna duyurmak bizim için önemliydi. Kimse DAİŞ’in yenileceğine inanmıyordu. Çünkü çeteler tüm güçlerini Reqa’ya yerleştirmişti. Burada büyük bir direniş yaşandı. Bu direniş sonucunda da Reqa özgürleştirildi. Reqa, DAİŞ’ten özgürleştirildikten sonra artık herkes çetelerin fiziki olarak yenildiğini, çöktüğünü gördü. Baxoz hamlesinin ardından da Dêra Zor hamlesi başlatıldı ve ondan sonra da artık iyice herkes DAİŞ’in yenildiğini anladı” değerlendirmesi yaptı. 
 
‘Reqa bir inanç ve felsefe ile özgürleştirildi’
 
Birçok insanın DAİŞ’in yenileceğine inanmadığını söyleyen Suham, devamla şöyle konuştu: “Reqa’nın özgürleştirilmesinden önce DAİŞ, en büyük darbeyi Kobanê ve Şengal’de aldı. Kobanê ve Şengal direnişleri özgürlük savaşçılarının  Reqa’yı özgürleştirilmesinin önünü açtı. Birçok insan DAİŞ’in yenileceğine inanmıyordu. Çünkü DAİ’ten bahsedildiğinde korkudan bacakları titriyordu. Bir çok insan kimsenin çetelerin önünde direnilemeyeceğini düşünüyordu. Özgürlük savaşçıları bir inanç ve felsefe ile Reqa’ya gitti. Bir inanç ve felsefe ile Reqa özgürleştirildi.  Reqa’nın bu şekilde özgürleştirilmesi Êzidî toplumu için büyük bir sevinç oldu. Yine diyoruz ki Reqa’nın özgürleştirilmesi YPJ, YJŞ, YPG ve QSD’ye kutlu olsun.”
 
‘Reqa’daki bileşenler Önder Apo’nun düşünceleri ile örgütleniyor’
 
Reqa’nın özgürleştirilmesinin ardından yaşananlara da dikkat çeken Suham, “Reqa’nın özgürleştirilmesinin ardından buradaki tüm insanlar saldırılardan korundu. Özgürlük güçlerimiz toplumu savunuyor. Onlara başarılar diliyoruz. Başlatılan hamle tarihi idi.  Burada Êzidî kadınlar satılıyordu. Herkesin gözü önünde bu yapılıyordu. İbret olsun diye Êzidî kadınlar burada herkesin gözü önünde satılıyordu. Hamleden sonra burası özgürlük duvarı oldu. Hamleden sonra burada büyük değişimler yaşandı. Özgürlükten sonra Reqa’daki tüm bileşenler Önder Apo’nun düşünceleri ile örgütlendi. Bölgelerini koruyorlar. Reqa’daki bileşenler demokratik ulus esası üzerinde örgütleniyor. Reqa, Önder Apo’nun felsefesi ile birçok bölge için özgür yaşamın kaynağı olmuş durumda” değerlendirmesi yaptı. 
 
‘Özgürlük savaşçıları insanlığı DAİŞ çetelerinden korudu’
 
Yüzlerce Kürt canını feda etmeseydi, bugün DAİŞ tehlikesinin sürüyor olacağının altını çizen Suham, devamla şunları dile getirdi: “Reqa’nın Önder Apo’nun düşünceleri ile özgürleştirilmesi kendini örgütlemesi biz Êzidî kadınlar için mutluluk verici. Özgürlük savaşçıları, DAİŞ’i yenenler insanlığı DAİŞ tehlikesine karşı korudu. YPJ,YPG ve QSD’nin direnişi olmasaydı reqa toplumu üzerinde büyük bir tehlike devam edecekti. Herkes bu gerçekliği biliyor. Rojava’da, Kuzey ve Doğu Suriye’de binlerce Kürt canını feda etti. Öyle olmasaydı DAİŞ bölge için büyük bir tehlike olacaktı.”
 
‘Türk devletinin saldırıları DAİŞ’in canlanmasına neden oluyor’
 
DAİŞ tehlikesinin devam ettiğini belirten Suham, “Şu anda DAİŞ’in birçok uyuyan hücresi var. Yani hala DAİŞ tehkilesi var. DAİŞ yenildikten sonra bu kez Türk devleti açık bir şekilde devreye girdi. Türk devleti DAİŞ7e karşı direnenlere saldırdı. Onlarca kez Şengal uçaklarla bombalandı. YBŞ ve YJŞ’ye saldırdılar.  Êzidî toplumu içerisinde DAİŞ’e karşı savaşan birçok komutanı katlettiler. Birçok kez savaş uçakları ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırdılar. Efrîn gibi DAİŞ’in işgal edemediği yerleri Türk devleti işgal etti. DAİŞ çeteleri nasıl ki önceleri talan ediyorduysa, kadınları kaçırıyorduysa bu gün aynı şeyi Türk devleti Efrîn’de yapıyor. Zihniyet aynı” dedi. 
 
Saldırılara karşı birlik
 
Suham son olarak şunları belirtti: “Tüm insan hakları örgütleri, uluslararası kurumlar ahlaki ve vicdani sorumluluklarını yerine getirmeli. Çünkü Mexmûr, Şengal, Kuzey ve Doğu Suriye’de DAİŞ’in saldırılarının temsilini yapıyor Türk devleti. DAİŞ’in yapamadığını tamamlamak istiyor. Bu yüzden kimse bu saldırılara karşı sessiz kalmamalı.  Bu saldırılar devam ederse DAİŞ kendisini yeniden örgütleyebilir. Buna zemin hazırlıyorlar. On binlerce DAİŞ çetesi Kuzey ve Doğu Suriye’de tutuklu. Dediğim gibi DAİŞ’in uyuyan hücreleri var. Onlarca kez uluslararası mahkemelerin kurulması için çağrı yapıldı. Ancak kimse sahip çıkmadı. Bu da Kuzey ve Doğu Suriye’deki kaygıları derinleştiriyor. İnsanlıktan yana olanların bir araya gelmesini ve birlikte bu saldırıları boşa çıkaralım diyoruz.”