Tutsaklar içeride, aileler yollarda ölümle burun buruna

  • 09:02 2 Eylül 2023
  • Güncel
 
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
WAN - 27 yıldır tutsak olan Leyla Atabay’ın annesi Ayne Atabay, tutsak çocuklarının uzak yerlerde olmasının aileleri mağdur ettiğine dikkat çekerek bu durumun her iki taraf için de işkence olduğunu vurguladı.
 
Cezaevlerinde olan tutsakların karşılaştığı sorunlar gün geçtikçe artıyor. Cezaevleriyle ilgili yaşanan sorunlar yalnızca tutsakları değil aileleri de etkiliyor. Tutsakların sürekli çeşitli bahanelerle sürgün edilmesi, ailelerinin yaşadığı kentlerden uzak yerlere götürülmesi, aileleri maddi ve manevi olarak zorluyor. Geçtiğimiz günlerde Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalan ve müebbet hapis cezası alan siyasi tutsak Seyithan Yaman’ı ziyaret etmek için Mêrdîn’den Eleziz’e doğru yola çıkan ailesi, dönüş yolunda Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesinde trafik kazası geçirmişti. Gerçekleşen kazada anne Garibe Aslan yaşamını yitirmişti. Yine tutsak Fecriye Benek'in aileside görüş yolunda geçirdiği trafik kazasında yaralanmıştı.
 
“Konjonktürel Kimlik”, “Kendini Unutan İnsan”, “Şikefta Fîlozofîyê” ve “Ben Kendim Öteki” kitaplarının yazarı, 27 yıldır tutsak olan Leyla Atabay’ın annesi Ayne Atabay, tutsakların ailelerden uzak yerlerde olması durumuyla ilgili ajansımıza konuştu.
 
Birçok yere sürgün edildi
 
Leyla Atabay, 1996 yılında düzenlenen bir operasyonla gözaltına alınarak tutuklanır ve Leyla’ya müebbet hapis cezası verilir. Leyla, 15 yıl Muş Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalır. Ardından 2011 yılında Erzurum E Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürgün edilir. 2 yıl sonra Bayburt'a, sonrasında Elbistan Cezaevi’ne sürgün edilen Leyla, son olarak Alanya L Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edilir. Yaklaşık 1 yıldır Alanya L Tipi Kapalı Cezaevinde olan Leyla’nın annesi Ayne, 4 yıldır Leyla’yı görmeye gidemediğini ve tutsakların, ailelerinin olduğu şehirlerde olması gerektiğini söyledi.
 
Dört yıldır kızını görmeye gidemiyor
 
Üç yıl boyunca Elbistan’da kaldığı süreçte ve son olarak bir yıldır Alanya’da kaldığı süreçte Leyla’yı göremediğini paylaşan Ayne, “Uzaktır, zahmetlidir. Eşim de hastadır, benim de tansiyonum, şekerim var. Maddi olarak da manevi olarak da zorlanıyoruz. Kazalar oluyor, geçen gün oğlunun görüşüne giden bir anne de yolda kaza yaptı, yaşamını yitirdi. Bu 27 yılda çok fazla aile ile tanıştım. Çok fazla aile bu yolda yaşamını yitirdi. Kazalar oldu, çok acı çekenler oldu, zahmet çekenler oldu. Biz barışın olmasını, bir çözümün bulunmasını istiyoruz” dedi.
 
‘Aileler çok zorlanıyor’
 
Çocuklarının cezaevlerinden çıkmasını istediğini kaydeden Ayne, infaz yakmalara değinerek “30 yılını bitirenler var, onların tutukluluğu uzamasın. Biz adalet istiyoruz. 30 yıl boyunca cezaevinde, dört duvar arasında, hastalık, zor zahmet çekenlerin infazlarının yakılmamasını istiyoruz. Aileler çok zorlanıyor, biz de insanız. Biz bir şey istemiyoruz. Dilimizi istiyoruz, çocuklarımız bizim varlığımız için, kendi dilleri için cezaevlerine girdiler. Kürdüz demişler, biz de insanız demişler. İbrahim peygamber zamanından bu yana Kürtler var, dilleri var. Kürtler bir anda, bir yerden ortaya çıkmadı. Dünya Kürtleri tanıyor” şeklinde konuştu.
 
‘Anneyiz, acı çekiyoruz, zahmet çekiyoruz’
 
Leyla’nın 27 yıldır cezaevinde olduğunu belirten Ayne, bu zaman içerisinde hükümetin birçok defa çıkardığı yasalarla adli suçluları serbest bıraktığına fakat siyasi tutsakları görmezden geldiğine dikkat çekti. Ayne, “İnsanları katledenlere, eşlerini katledenlere, uyuşturucuyla gençleri öldürenlere af çıkarılıyor ve hepsi serbest bırakılıyor. Bizim çocuklarımız insanları mı katletmiş? Onlar insanları katlediyorlar üç, beş ay cezaevinde kalıyorlar. Bizim çocuklarımız otuz yıl cezaevinde kalıyor. Benim kızım otuz yıl ceza aldı, 18 yaşından bu yana cezaevinde. Biz de anneyiz, acı çekiyoruz, zahmet çekiyoruz. Gidip gelemiyoruz, buna çok üzülüyorum. Telefon açıyor, ben iyiyim diyorum. Beni görmüyor. Ben ne diyorsam o da ‘biz iyiyiz’ diyor” diye ifade etti.
 
‘Kürtlerin kaderinde bunlar olmak zorunda mı?’
 
Leyla’nın Wan’da hiç kalmadığını, yakın olan cezaevlerinden yalnızca Muş’ta kaldığını paylaşan Ayne, daha yakın bir yere getirilmesini istediğini söyleyerek şu ifadelere yer verdi: “Gidemiyoruz, imkânlarımız yok. Hem sağlığımız iyi değil hem de maddi olarak yapamıyoruz. Uzaktır, bir gece yolda geçiyor, otele gitmek zorunda kalıyoruz. Yolda durmak zorunda kalıyoruz. Uçağa da binemiyorum, tansiyonum yüzünden. Yakın bir yere getirsinler, aileler de rahat bir şekilde gidebilsin. O annenin gideceği yol uzun olmasaydı belki o kaza olmayacaktı. Her şey kader değil, Kürtlerin kaderinde bunlar olmak zorunda mı?”
 
‘Her iki taraf için de işkencedir’
 
Bu durumun hem aileler için hem de tutsaklar için işkence olduğunun altını çizen Ayne, “Her iki taraf için de işkencedir. Zordur, gönlün istiyor ama elini uzatamıyorsun. Evladındır, yanına gitmek istiyorsun. Dört yıldır gidemedim, önceden gidiyorum ama artık hastalıklarım var. Ben gözlerimi açtığımdan beri Kürt Özgürlük Mücadelesi’ni tanıdım. Kimsenin ölümüyle bitmedi, biz artık barış istiyoruz. Kürtlerin kabul edilmesini istiyoruz. Kürtler bu dünyada var” ifadelerini kullandı.
 
‘Ağaç kökten kesilirse etrafında filizler yeşerir’
 
Türkiye iktidarının başına gelen herkesin Kürtler için “Bitti, bitecek” dediğini vurgulayan Ayne, “Bir ağacı kökten kessen de etrafında yine on filiz, yirmi filiz yeşerir. Bitmez, bu bir halktır. Bu dünya hepimize yeter. Bir gül bahçesinde, sarı, kırmızı, mavi, yeşil, pembe her renkten gül olursa güzeldir. Her şey kendi rengiyle, diliyle, varlığıyla güzeldir. Bu dünyaya çırılçıplak geldik. Elimizde hiçbir şey yoktu. Her şeye kader diyorlar, ben elimde kaderimle gelmedim dünyaya. Bu dünyada adalet çok güzeldir” dedi.