Gülizar İpek: İdeoloji gözetmeksizin birleşmemiz gerekiyor

  • 09:08 21 Temmuz 2023
  • Güncel
Öznur Değer 
 
MÊRDÎN - Artan kadın katliamı ve şiddet olaylarına dikkat çeken Şahmaran Kadın Platformu’ndan Gülizar İpek, devletin veri sakladığını ifade ederek, “AKP-MHP iktidarı, oy deposu olarak gördükleri tarikat ve cemaatleri mutlu etmek için kadınların kazanımlarını ellerinden alıyorlar. Dinin istismar edilmesine, çürümüşlüğün ve ahlaksızlığın yayılmasına müsaade etmememiz gerekiyor. İdeoloji gözetmeksizin kadın noktasında birleşmemiz gerekiyor” dedi.
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 28 Mayıs cumhurbaşkanı ikinci tur seçimlerinde yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi ve 14 Mayıs genel seçimlerinde HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi gibi kadın düşmanı, militarist ve dinci partilerin Meclis’te koltuk sahibi olmasıyla ülkedeki “erkeklik sorunu” derinleşmeye başladı. Kadınlara, çocuklara yönelik şiddet, katliam vakaları her geçen gün artarken faillere yönelik cezasızlık politikası da sürüyor.
 
Özel savaş politikalarının kadını hedef alan ve düşmanlaştıran uygulamalarının en yoğun yaşandığı kentlerden biri olan Mêrdîn’de, 10 Temmuz’da Hilbirîn Aydoğan’ın evli olduğu Zeki Aydoğan tarafından katledilmesi erkek şiddetinin son örneği oldu. Katliamın üzerinden bir hafta geçmesine rağmen failin henüz yakalanmamış olması ise cezasızlık politikasının geldiği boyutu gözler önüne seriyor.
 
Mêrdîn Şahmaran Kadın Platformu’ndan aktivist Gülizar İpek, artan kadın katliamları ve ataerkil zihniyete dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Cezasızlık politikalarıyla ‘erkeklik patlaması’ gerçekleşti’
 
AKP iktidarı döneminde kadın katliamlarında yüzde bin 400 oranında artış kaydedildiğini hatırlatan Gülizar, bunun en büyük nedeninin iktidarın eril dili ve kadın düşmanı politika ve söylemleri olduğunu belirtti. Gülizar, “Cumhurbaşkanı çıkıp ‘Kadın dediğin evinde oturur’, ‘Kadın mıdır, kız mıdır belli değil’ gibi söylemleri dile getirebiliyor. Bakan ve milletvekillerinin bununla ilgili kadınları özne olarak görmeyen, nesneleştiren bir yerden, sürekli kadınlar üzerinden siyaset yapma durumları söz konusu. Bu durum cezasızlık politikalarıyla birlikte kadın cinayetlerinde taciz ve tecavüzde ciddi bir artışa sebep veriyor. Katleden erkeklerin sürekli Google’dan ‘Ne kadar ceza alırım’ şeklinde taramalar yaptıklarını görüyoruz. Cezasızlık politikalarıyla birlikte erkeklik zehirlenmesiyle erkeklerde ciddi anlamda ‘erkeklik patlaması’ gerçekleşti. ‘Ya benimsin ya kara toprağın’, ‘Sen evde oturup hiçbir şey yapmayacaksın, sadece benim dediğimi yapacaksın’ diyorlar. Ataerkilliğin en üst, en doruk noktasındayız ve bunun en büyük sebebi de AKP-MHP iktidarının politikaları ve söylemleridir” şeklinde konuştu.
 
‘Devlet işlenen suçlarda erkekleri koruyor’
 
Şahmaran Kadın Platformu olarak dava takibi de yaptıklarına işaret eden Gülizar, hakimlerin sorularının politikanın nasıl işlediğini gösterdiğini kaydetti. Hakimlerin, “Gece niye o saatte çıktın”, “Tecavüz edilirken neden bağırmadın” şeklinde sorular sorduklarına dikkat çeken Gülizar, “Bu bile cezasızlık politikasını gösteriyor. Devlet ne yazık ki taciz, tecavüz, kadın katliamları suçlarında erkekleri koruyor. Erkeğe, ‘Sen ne yaparsan yap seni koruyacağım ama sen de benim dediğimi yapacaksın’ diyor. Burada sadece kadınların köleleştirilmesi değil, erkeklerin de köleleştirilmesi söz konusu. Ama erkeklere bir konfor alanı oluşturuyor ve o konfor alanı üzerinden toplumu dizayn etmeye çalışıyor. ‘Dincileştirmeye’ çalışıyorlar, ‘dinin istismarı’ veya ‘dinin kullanılması’ da diyebiliriz” diye belirtti.
 
‘Veriler saklanıyor’
 
Milli Eğitim Bakanı’nın geçtiğimiz günlerde “Birçok aile kız çocuğunu erkekler olduğu için okula göndermiyor” şeklindeki sözlerini hatırlatan Gülizar, şunları söyledi: “Çocuktan bahsediyoruz. Milli Eğitim Bakanı çocuğu nasıl ayrıştırabilir? Çocuklara çocuk olarak bakmadıklarını, nasıl kirli bir zihniyet olduğunu da bize net bir şekilde gösteriyor. Bakan, ailelerin istemediğini söyleyerek ‘kız çocuklarına ayrı okullar açacağız’ diyor. Böyle bir şey yok. Kaç tane aile ile görüşmüş? Bunun bir verisi var mı? Bunu neden kadın derneklerine ve platformlara açıklamıyorlar. Biz veri alamıyoruz. Devlet verileri bile artık saklıyor. Çünkü kadın tecavüzlerinde, tacizlerinde, katliamlarında ciddi artış var. Meclis’teki gensorulara bile artık cevap verilmeme durumu söz konusu. Bakana ‘Çocuklar neden okula gitmiyor’ şeklinde bir soru sormak gerekiyor ya da ‘Siz bunu engellemek için ne gibi bir işlem gerçekleştiriyorsunuz?’ Normalde çocukların okula gitmesi gerekiyor ama 4+4+4 sistemi ile bunun tamamen önünü kestiler. Neredeyse ‘Okul okuyan çocuklar evlenebilir’ maddesi getirdiler.”
 
‘Aileyi parçalayan şiddettir, 6284 değil’
 
HÜDA PAR Genel Başkanı’nın “Kime göre çocuk, neye göre çocuk” söylemine atıfta bulunan Gülizar, bu durumun “çocuk istismarını nasıl meşrulaştırdıklarını gösterdiğini” ifade etti. Gülizar, “Bu çok açık bir şekilde çocuk istismarıdır. Şu an Meclis’te olan bir kişinin konuşması bunlar. En son Yeşil Sol Parti milletvekilleri İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanması için Meclis’e önerge verdi. HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi gibi partiler ‘Biz bunu engellemek için Meclis’e girdik’ dediler. Bu kirli ittifaka ben ‘Taliban ittifakı’ diyorum. Ülkeyi Afganistanlılaştırmaya doğru giden yol, yöntem içindeler. Dini istismar ederek, kullanarak kendi istedikleri alanları oluşturmaya çalışıyorlar. HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi gibi partiler 6284’ün aileyi bozduğunu, parçaladığını söylüyorlar. Aileyi parçalayan şiddettir, bu gibi sözleşmeler değildir. 6284’ün içinde zaten kadını koruyan etkin kanunlar var ama uygulanmıyor. Kadınların yüz yıllardır tırnaklarıyla kazıyarak elde ettiği kazanımları pazarlık malzemesi yapılıyor” dedi.
 
‘Bizim manevi danışmana değil eğitime ihtiyacımız var’
 
Okullara atanan manevi danışmanlara da dikkat çeken Gülizar, çok sayıda öğretmenin açıkta olduğu bir yerde manevi danışman atanmasına tepki gösterdi. “Bizim manevi danışmana değil eğitime ihtiyacımız var” diyen Gülizar, “Özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği olan eğitime ihtiyacımız var. Müfredattan bunu da kaldırdılar biz bunu da kabul etmiyoruz. Okul kitaplarında şu görselleri görüyoruz; baba oturmuş çayını içiyor, anne ona hizmet ediyor, çocuklar da bir şeylerle oynuyor. Bu bile toplumu nasıl dizayn etmek istediklerini, ataerkil sistemi nasıl üst düzeye çıkarmak istediklerini gösteriyor. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biz kadınlar asla ve asla karma eğitimin kalkmasına müsaade etmeyeceğiz ve bununla ilgili her türlü çalışmayı da yürüteceğiz” vurgusu yaptı.
 
‘Tarikat ve cemaatleri mutlu etmek için…’
 
Gülizar, tarikat ve cemaatlere dair konuşurken, ülkedeki kurumların neredeyse tamamının cemaatlerin elinde olduğunu söyledi. Tarikat ve cemaatlerin büyümesinde iktidarın rolüne dikkat çeken Gülizar, “AKP-MHP iktidarı, oy deposu olarak gördükleri tarikat ve cemaatleri mutlu etmek için kadınların kazanımlarını ellerinden alıyorlar. Tarikat ve cemaatlerin tek istediği kadınların dört duvar arasında köle gibi hizmet etmesidir. Eğitim kurumlarında çeşitli sözleşmeler yapılıyor. Cemaatlere öğrenciler gönderiliyor. Herkes dinini özgürce yaşamalı ama dine siyasetin müdahil olması ciddi problemdir. Bunu kabul etmiyoruz. Bizim mücadelemiz eşitlik ve demokrasi mücadelesidir. Bu nedenle bu sömürülmeye müsaade etmiyoruz. Bu sömürünün ana kaynağı ve öznesi yine kadınlar oluyor. Biz de buna karşı çıkıyoruz” ifadelerini kullandı.  
 
‘Çürümüşlüğün yayılmasına müsaade etmememiz gerekiyor’
 
Toplumun dizayn edilmeye çalışıldığının altını çizen Gülizar, tarikat ve cemaat eliyle çürümüşlüğün yaygınlaştırılmaya çalışıldığını belirtti. İnsanların sorgulama ve soru sorma özelliklerini neredeyse sıfıra indirdiklerini kaydeden Gülizar, “Biz hep 21’inci yüzyıl kadın yüzyılı olacak dedik. Kadının özgür olmadığı bir toplum özgür değildir. Kadının köleleştiği bir toplumda erkek de köleleşmiştir. Ulus-devlet projesi dediğimiz ve Sümerlerden başlayıp bu döneme kadar gelen ve hala işleyen bir planlamadan bahsediyoruz. O nedenle dinin istismar edilmesine, çürümüşlüğün ve ahlaksızlığın yayılmasına müsaade etmememiz gerekiyor. AKP-MHP iktidarının son söylemlerinden sonra cinayetlerde, kadına yönelik şiddette ciddi artış oldu. Erkek sokak ortasında bir kadını vurabiliyor ve ‘canım istedi vurdum’ diyor. Çünkü ceza almayacağını biliyor. Bu ittifaka karşı kadınların ciddi anlamda bir mücadele hattı oluşturması gerekiyor” dedi.
 
‘Kadın noktasında birleşmemiz gerekiyor’
 
Taciz, tecavüz ve kadın katliamlarında ciddi bir kanıksama durumu gerçekleştiğini dile getiren Gülizar, toplumun eskiden bu tür olaylar karşısında büyük tepkiler verdiğini belirtti. Gülizar sözlerini şöyle sonlandırdı: “Biz kadınların ortak bir mücadele hattı çizmesi gerekiyor. Hiçbir ideoloji gözetmeksizin kadın noktasında birleşmemiz gerekiyor. Gerekirse ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle gezmemiz gerekiyor. Yalnız kalan kadın şiddete maruz kalıyor. Ve kadınlar artık şiddete maruz kaldığının bile farkında değiller. Kanıksanmış, içerilmiş bir kölelikten bahsediyoruz. Bunun için örgütleme alanımızı genişletmemiz gerekiyor. Kayyımdan önce bizim devasa bir kadın alanımız vardı, eşbaşkanlık, eşit temsiliyet vardı. Bunları ortadan kaldırmak için ilk olarak kadın kurumlarına saldırdılar, kapattılar. Amaç kadınları yalnızlaştırmaktı. Biz de kadınları yalnızlaştıran bu sisteme karşı örgütlülüğümüzü büyüteceğiz. Eril zihniyet her alanı kapsıyor ve buna müsaade etmememiz gerekiyor. Sistemin kadınlardan ne kadar korktuğunu son dönemde Güney’de gerçekleşen suikastlarla gördük. Nagihan Akarsel, Yüsra Derwêş gibi arkadaşlarımızın katledilmesi iktidarın kadın öncülüğünden ve kadınlardan ne kadar korktuğunu gösteriyor. Biz de hem öncü misyonumuzu yerine getirerek hem de kadın örgütlülüğümüzü büyüterek, kadın örgütleri, dernekleriyle ortaklaşa planlama çıkararak, alanlarda olarak, her yerde olarak, sözümüzü her yerde çekinmeden kurarak demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yaşamı örmek için mücadelemizi daha da güçlendireceğiz.”