Pirsûs katliamı anması: Failler yargılanana kadar mücadeleye devam

  • 17:59 20 Temmuz 2023
  • Güncel
İSTANBUL –  Pirsûs katliamının üzerinden geçen 8 yılda birçok hukuksuzlukla karşılaştıklarını söyleyen Suruç Aileleri İnisiyatifi’nden, her alanda taleplerini dillendirmeye devam edeceklerini ve katliamın failleri yargılanan kadar mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti. 
 
Suruç Aileleri İnisiyatifi, DAİŞ’in saldırısı sonucu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi 33 gencin yaşamını yitirdiği katliamın yıl dönümünde, Kadıköy’de bulunan Halitağa Caddesi’nde bir araya geldi. Anmaya, katliamda yaşamını yitirenlerin aileleri, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar ile milletvekilleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, parti, kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Anmada, üzerinde yaşamını yitirenlerin isimlerinin ve fotoğraflarının bulunduğu, “Hiçbir düş yarım kalmayacak. Suruç için adalet, herkes için adalet. Unutmadık, unutturmayacağız, affetmeyeceğiz” yazılı pankart asıldı. Anmada bunun yanı sıra “Kalplerimiz adalet için atsın” pankartı açılırken, “Katil IŞİD, İş birlikçi AKP”, “Suruç için adalet, herkes için adalet” ve “Suruç’un hesabı sorulacak” dövizleri taşındı. Anmada sık sık, “Suruç’un hesabı sorulacak”, “Suruç için adalet, herkes için adalet”  ve “Suruç’u unutma unutturma” sloganları atıldı. 
 
Anma Pirsûs katliamında yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. 
 
‘O coğrafyada IŞİD’İ var ettiler’
 
Anmada ilk olarak Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar konuştu. Konuşmasına 33 kişiyi anmakla başlayan Çiğdem, demokratik bir yaşamın mümkün olduğunu göstermek için yola çıkan 33 düş yolcusunun mücadelesinin, mücadelelerine rehber olduğunu ifade etti. Sistemin halkların direnişi karşısında boş durmadığına dikkat çeken Çiğdem, “O coğrafyada IŞİD’i var ettiler, güçlendirdiler. Kime karşı? Özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi verenlere karşı. IŞİD’in vahşetine hepimiz şahitlik ettik” dedi. 
 
‘Mücadeleyi sahipleniyoruz’
 
7 Haziran-1 Kasım tarihleri arasında yaşanan katliamları hatırlatan Çiğdem, “Biz bu sürecin kendisini Kürt halkının yükselen mücadelesi ve Türkiye’de ortaya çıkan ortak, yeni yaşam mücadelesinden bağımsız ele almıyoruz. Bütün demokratik mücadeleye inanan herkesin Suruç mücadelesine destek çıkması zorunluluk. 2015 yılı yeni bir konseptin ortaya konulduğu yıldır. 7 Haziran’da halkların ortak yaşam iradesi kazandı. İnkar ve asimilasyonu isteyen bu iktidar kaybetti. Biz bu katliamı yaşamak zorunda kaldık. Tek adam rejimi bu katliamlar üzerinden kendi varlığını sürdürmüştür. 33 kişinin bize gösterdiği mücadele, Kobanê’nin göstermiş olduğu direniş, o günden bu güne direnişten vazgeçmeyen Suruç aileleri bize ışık tutuyor. Bizler hem Kürt halkının hem Türk halkının mücadelesini hem de bu yolda geri atmayan bütün demokratik kurumların mücadelesini sahipleniyoruz” sözlerini kullandı. 
 
Katliamın sadece DAİŞ tarafından yapılmadığına dikkat çeken Çiğdem, “Devlet görevlileri bu katliamın önünü kapatmadı. 8 yıldır sanık sandalyesi boş. Ve bu sandalyeler dolmadıkça buna göz yumanlar bu sandalyelerin sahibidir” dedi. Çiğdem, son olarak, 33 düş yolcusunun mücadelelerinin, direnişlerinin yerde kalmadığını vurguladı. 
 
‘Unutmayacağız’
 
Ardından konuşan TİP Milletvekili Sera Kadıgil de konuşmasına katledilen 33 kişiyi anarak başladı. Sera, anmanın bulunduğu caddede bulunan polis ablukasına dikkat çekerek, bu duruma tepki gösterdi. Sera, “Adalet aramamamızı istiyorlar. Bunları neden yaptıklarını bilmemizi istemiyorlar. Bizde diyoruz ki; bu çocukların mücadelesi adına, inadına unutmayacağız. Kürt ve Türk kardeşliğini savunmaktan vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. 
 
Son olarak ise Suruç Aileleri İnisiyatifi adına Ezgi Gürbüz açıklama metnini okudu. 33 düş yolcusunun düşlerini hayata geçirmeye çalıştıklarını söyleyen Ezgi, “Acımız ve öfkemiz ilk gün ki gibi büyük” dedi. 8 yıldır sokaklarda, meydanlarda, mahkeme salonlarında adalet aramaya devam ettiklerini kaydeden Ezgi, bin yıl geçse de adalet taleplerinden vazgeçmeyeceklerini vurguladı. 
 
‘Hiçbir önlem alınmadı’
 
Pirsûs katliamı sanıklarının yargılandığı son mahkemede, bombacı Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün DAİŞ’e katıldığı bilgisi verilmesine rağmen, Pirsûs katliamından saatler önce emniyet tarafından 2 kez sorgulandığının ortaya çıktığını hatırlatan Ezgi, “Hem Amed katliamının faili Orhan Gönder hem de Suruç ve Ankara katliamlarının failleri şeyh Abdurrahman ile Yunus Emre Alagöz aileleri tarafından ihbar edilmiş olmalarına karşın haklarında hiçbir önlem alınmamıştır. Kimlik tespitleri yapılmış ancak haklarında hiçbir önleyici tedbir alınmamıştır. Devletin hiçbir üst düzey yetkilisi bu konuda sorumluluk üstlenmemiş, güvenlik açıkları sahiplenilmemiş ve görmezden gelinmiştir” ifadelerini kullandı.
 
‘Israrla taleplerimiz reddedildi’
 
DAİŞ’li Kasım Güler’in, Pirsûs davasında ‘Saldırıyı devlet yaptı’ itirafında bulunduğunu anımsatan Ezgi, “Güler, 2015 yılında Türkiye’ye giriş çıkışların rahat olduğunu, bazen jandarmanın yanından geçerek sınırdan geçtiklerini söyleyebilirken Suruç katliamında yaralı kurtulanlar yüzde 50 kusurlu gösterilip haklarında soruşturmalar açılıyor. Suruç katliamının ardından olay yerine çantasından IŞİD bayrağı çıkan ve polis tarafından halkın elinden alınan ‘imam’ lakaplı Abdullah Ömer Arslan, polis tarafından traş edilip arka kapıdan serbest bırakıldı. Suruç aileleri ve avukatları olarak Abdullah Ömer Arslan’ın her mahkemeye getirilmesini talep etmemize rağmen ısrarla talebimiz reddedildi. Devlet tarafından korunduğu açıkça ortadadır. Deliller karartılıyor” şeklinde konuştu. Avukat Gülhan Kaya ve 33’lerin yoldaşlarının tutuklandığını hatırlatan Ezgi, 3 gün önce bugünkü anmaya çağrı yapan gençlik örgütlerinin işkenceyle gözaltına alındığına ve bu kişilerden 6’sının tutuklandığına dikkat çekti. 
 
“Adalet nerede” diye soran Ezgi, “7 Haziran-1 Kasım arası yaşananları anlatırsam yer yerinden oynar” diyen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun siyasi “çıkarları” için konuşmayı reddettiğini aktardı.
 
‘Katliamlar göz göre göre yapıldı’
 
8 yıl boyunca Pirsûs ailelerinin, yaralılarının, avukatlarının tutuklandığını, basın açıklamalarının yasaklandığını, oturma eylemlerinin polis saldırılarıyla gerçekleştirildiğini, katledilen 33 kişinin fotoğraflarının polisler tarafından yırtıldığını, mezar taşlarının kırıldığını hatırlatan Ezgi, “Bizlere yapılan bu zulümler aslında katliamın göz göre göre yapıldığının göstergesidir” dedi. 
 
Talepler
 
Ezgi, “Tutuklu bulunan Suruç ailelerimiz, yaralılarımız ve avukatlarımız serbest bırakılsın. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu 7 Haziran-1 Kasım arasında nelerin yaşandığını anlatsın. Kırmızı bültenle arandığı dönemde Ankara’da 5 yıldızlı otelde MİT görevlileriyle görüşen İlhami Bali’nin neden yakalanmadığı açıklansın. Mahkeme salonlarında adil yargılama talebini istedikleri için haklarında soruşturma açılanların soruşturmaları iptal edilsin. Katliam öncesi ve sonrasına ilişkin görüntüler dava dosyasına üç buçuk yıl sonra eklenirken, görüntülerde katliam sonrasına ilişkin 5 saatlik kısmın kesildiği ortaya çıkmıştı. Eksik görüntülerle ilgili bugüne kadar bir işlem yapılmadı. Davanın tek tutuklu sanığı, 103 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara Katliamının da sanığı olan Yakup Şahin, hiçbir duruşmaya getirilmedi. Canlı Bomba Abdurrahman Alagöz’e katliam öncesi kimlik kontrolü yapan Suruç Emniyeti neden işlem yapmadığı araştırılsın.  Birbiriyle bağlantılı olan Diyarbakır, Ankara ve Suruç katliamları başta olmak üzere IŞİD katliamları dosyaları birleştirilsin” şeklindeki taleplerini her yerde dile getirmeye devam edeceklerini söyleyerek, Pirsûs katliamının failleri yargılana kadar, adalet mücadelesini yükseltmeye devam edeceklerini vurguladı. 
 
Çok sayıda kişi gözaltına alındı
 
Açıklamanın sonunda katledilen 33 kişinin ismi okunarak, “Yaşıyor” denildi.  Ardından, sessiz oturma eylemine geçildi. Kitle dağılmak üzereyken, polis müdahale ederek, basını alandan uzaklaştırıp, katılımcıları abluka altına aldı. Polis bu sırada çok sayıda kişiyi ters kelepçeyle gözaltına aldı.