Lozan çalıştayının ardından: Çözüm demokratik ulus

  • 09:34 17 Temmuz 2023
  • Güncel
AMED - Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yılına ilişkin TJA’nın düzenlediği çalıştayın katılımcılarından DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan, Lozan ile Mezopotamya’nın halklar ve inançlar hapishanesine dönüştüğünü belirtirken, Akdeniz Belediyesi eski Eşbaşkanı Yüksel Mutlu, yeni yüzyılda demokratik ulus inşası için mücadeleye işaret etti.
 
Lozan Antlaşması’nın yüzüncü yılı dolayısıyla Kürtler öncülüğünde Kurdistan, Türkiye ve diasporada konferanslar ile çalıştaylar düzenleniyor. Amed’de de dün Tevgera Jinên Azad (TJA), "Kadınlar yüzüncü yılında Lozan'ı tartışıyor" başlıklı çalıştay düzenledi. Çalıştaya katılan Akdeniz eski Belediye Eşbaşkanı Yüksel Mutlu ve Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan Lozan Antlaşması’nın inançlara etkisini, Alevilik üzerinden değerlendirdi.
 
‘Alevilerin kaderi Kürtlerinkinden farklı değil’
 
Yüksel Mutlu, Lozan Antlaşması’nın Alevileri her açıdan olumsuz etkilediğini belirtirken, antlaşmanın Türk devletinin planları çerçevesinde ilerlediğinin altını çizdi. Devlet aklının planlı ilerlediğini kaydeden Yüksel, “Aleviler kendini azınlık olarak görmüyor. Bu ülkenin bu toprakların kurucu unsuru olarak görüyor. Dolayısıyla kendini azınlık olarak görmediği için kurtuluşun hep birlikte olabileceğine inanıyorlar. Lozan’da yaratılmak istenen şey, ulus devlet ideolojisiyle homojen, eril Sünni ve Türklükle özdeşleşmiş bir zihniyet ortaya koymak. Nitekim ‘Aleviler diye bir şey yok, olsa olsa İslamiyet’in bir kolu olarak varlık niteliği vardır’ anlayışı bize bu zihniyeti apaçık gösteriyor” dedi.
 
‘Özgürlük kapılarını açmak zorundasın’
 
Yüksel, Alevilerin de ötekileştirilen diğer halklardan farklı olmadığına değinirken, “Türkiye ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’yla (AGİT) yapılan Paris Antlaşması’nda Avrupa’nın ‘Kendi topraklarında farklı inançlara ve etnik kökenlere, özgürlük kapılarını açmak zorundasın’ tavrına Türkiye baskıyla, imhayla, asimilasyonla, katliamla cevap veriyor. Alevilerin Lozan’da hiçbir hak ve hukuku olmadı. Lozan sonrası yeni yüzyılda Alevilerin örgüt ve temsilcileriyle nasıl bir yol izleyeceğimizi oturup tartışmamız lazım. Yeni yüzyılda demokratik ulusun inşası için birlik ve dayanışma ruhuyla, mücadeleyi sürdürmek gereklidir” şeklinde konuştu.
 
‘Lozan köleliği ifade ediyor’
 
Lozan’ın bir bakıma “kölelik” ve Türkiye’nin koruyucu antlaşması anlamına geldiğini vurgulayan Yüksel, “Lozan itilaf devletleriyle yapıldı ve aynı zamanda İngilizlerin de antlaşmada büyük rolü var. Türkiye’nin ulus devlet ve Kemalizmle yönetilmesi batının işine yarıyor. Bunlara karşın örgütlü mücadele esastır” sözlerine yer verdi.
 
Türkiye’nin ‘Türklük’ politikası
 
DAD Eş Genel Başkanı Kadriye Doğan da Lozan Antlaşması’nın Alevi, Süryani, Sünni ve Ermeni halklarının üzerinde bıraktığı etkilere değindi. Türk devletinin “Türk değilse yaşamamalı” şeklinde politika yürüttüğünü ifade eden Kadriye, “Mesela Süleyman Demirel, Lozan’la alakalı bir konuşmasında ‘Lozan bizim tapu, senedimizdir’ demişti. Lozan belli bir inancın ve belli bir ırkın temellendirilmesi diğerlerinin yok sayılması; varlık ve kimliğinin üzerinde bir tapulama halidir. Mezopotamya, halklar ve inançlar hapishanesine dönüştürülmüştür. Ne yazık ki yüzyıldır katliamlar yaşatan toplumu kendi içinde ötekileştirme üzerinden sürekli bir yarılma yaratan bir noktaya evirmiştir” ifadelerini kullandı.
 
‘Yüzyıldır zulmü yaşıyoruz’
 
Kadriye, ardından şunları kaydetti: “Eğer birbirimizi kabul ettiğimiz, demokratik ve insan haklarının ön planda olduğu bir yaşamı benimseseydik bu coğrafya cennet mekânı olmaya aday bir yer olacaktı. Ne yazık ki bu zulmü yüzyıldır yaşıyoruz. Bu zihniyeti bertaraf edemedik. Alevi kadınları olarak ‘rıza şehrini’ inşa etmekte ısrarcı olmalıyız.”