95 kadın yargılanıyor: Savunmamızı ‘Jin jiyan azadî’ bilinciyle yapacağız!

  • 09:08 20 Haziran 2023
  • Güncel
 
 
Marta Sömek 
 
İSTANBUL -1 Eylül 2022’de Kadıköy’de katılmak istedikleri eylemde işkence ile gözaltına alınan ve haklarında dava açılan 100 kişiden biri olan Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan, “Hakkımda böyle bir davanın açılması bu hukuk ve sistem için utanç verici bir şeydir. Çünkü ben şiddete karşı mücadele ediyorum. 1 Eylül'de de, diğer tüm gözaltılarda da, yaşadığımız her anda jin jiyan azadî demekten vazgeçmedik. Savunmamızı da yine bu bilinçle, inançla yapacağız” sözleriyle kadınlara dayanışma çağrısı yaptı.
 
İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Kadıköy’de bulunan İskele Meydanı’nda, “Savaş Kaybettirir, Barış Kazandırır” şiarıyla kitlesel bir eylem gerçekleştirdi. Emek güçleri, işçiler, siyasetçiler, Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri, Adalet Nöbeti tutan anneler, Cumartesi Anneleri, kadın örgütü temsilcileri, hukukçular, hak savunucuları, kadınlar, gençler ve her kesimden on binlerce kişinin katıldığı eylemde, “Jin jiyan azadî”, “Jin jiyan aşitî”, “Ne savaş, ne işgal, ne silahlanma, ne de yayılmacı politikalar, barış hemen şimdi”, “Kürtlere özgürlük Ortadoğu’ya barış”, “Kahrolsun ezen ulus şovenizmi” pankartları açıldı. Meydanda bayrakları ve flamalarıyla bir araya gelen on binlerce kişi de, “Savaşa hayır barış hemen şimdi” ve “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarını haykırdı.
 
95 kadın ters kelepçe ile gözaltına alındı!
 
Eylemin yapıldığı meydanın tüm çevresi yüzlerce polis ve barikatlarla kapatıldı, çok sayıda gözaltı aracı ve TOMA aracı ile çevrilen alana girişler için de arama noktaları oluşturuldu. Eylem öncesi Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri ise Eminönü İskelesi önünden kortej oluşturarak eyleme katılmak istedi. TJA kortejinde yer alan Barış Anneleri, Adalet Nöbeti tutan anneler ve çok sayıda kadın, “Şer mirin e aşitî jiyan e”, “Jin jiyan azadi” dövizleri taşıdı. İskele önünde polislerce yürümelerine izin verilmeyen TJA’lılar, daha iskeleden iner inmez burada polisler tarafından ablukaya alındı. Anneler ve kadınlar bu esnada ablukayı, “Anayız, barıştan yanayız”, “Barış hemen şimdi” sloganlarıyla protesto etti. Çekim yapan gazetecilerin polisler tarafından darp edilerek alandan uzaklaştırılması ardından kortejdeki kadınlar darp edilmeye başlandı. Ters kelepçelenerek gözaltına alınan 95 kadın, polisler tarafından araca zorla bindirilmeye çalışılırken de darp edildi. Meydanda gözaltılara tanıklık eden yüzlerce kişi ise bu esnada, “Anneler onurumuzdur”, “Biji berxwedana dayikan”, “Jin jiyan azadî” sloganları ile tepki gösterdi.
 
İşkence hastanede de sürdü
 
Gözaltına alınanlardan 95’inin kadın olduğu toplam 100 kişiden, Bayrampaşa Devlet Hastanesi'ne götürülenler uzun süre ters kelepçe ile bekletildi. Gözaltına alınan 100 kişiden 55'i Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde, 45'i de Çekmeköy Emniyeti’nde ifadelerinin alınmasının ardından gece saatlerinde serbest bırakıldı. Eminönü İskelesi önünde Halkların Demokratik Partisi (HDP) bayrağı taşıyan bir kadına gerçekleştirilen polis saldırısına tepki göstermesi nedeniyle gözaltına alınan HDP Kadıköy İlçe Eşbaşkanı Koray Türkay’ın da, gözaltı esnasında işkenceye uğrayarak kaburgaları kırıldı. İfade işlemlerinin ardından hastaneye sevk edilen Koray, işkence gördüğü polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. 95 kadın da, İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) işkence görmeleri nedeniyle, suç duyurusunda bulunulması için dilekçe vermişti.
 
Gözaltına alınan 100 kişiye dava açıldı!
 
19 Ekim 2022 tarihinde ise İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, gözaltına alınan 100 kişi hakkında, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama” iddiasıyla iddianame hazırlandı. Ancak iddianamede ilginç olan bölüm ise “Suç tarihi ve yeri” idi. İddianamenin bu bölümünde, eylem tarihi 1 Eylül 2022 yerine “8 Mart 2022” şeklinde yazılmıştı. Ezbere ve özensizlikle hazırlanan “zorlama” iddianamede, sık sık eylemcilerin yapılan ihtara uymayarak dağılmadığını ve eylemlerini sürdürmekteki kararlılıkları nedeniyle de “cezalandırılmaları” talep edildi. İddianamede sunulan “deliller” arasında da, “Nüfus ve sabıka kayıtları, şüphelilerin ifadesi, kolluk fezlekesi ile 2 klasör soruşturma evrakı” yer aldı. İstanbul Anadolu 17’nci Asliye Ceza Mahkemesi de, 2 Mart tarihinde iddianameyi kabul etti. Mahkeme, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama” iddiasıyla açılan davanın duruşma tarihini ise 21 Haziran günü saat 10.00 olarak belirledi.
 
Eyleme katılan ve dava açılan 95 kadın arasında yer alan Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan, JINNEWS’e konuştu.
 
1 Eylül'de sokakta olmanın mesajı…
 
1 Eylül'de sokakta olmalarının çok net bir mesajı olduğunu vurgulayan Dilek, “Barışla ilgili bir etkinlik, çalışma vardır, o yüzden bizler de oraya gidiyoruzdur. 1 Eylül'de tüm dünyada, Türkiye'nin her yerinde, Ortadoğu'da, her yerde 1 Eylül'de insanlar sokaktadır. Var olan bir barış varsa onun tekrarı için, barışın devamlılığı için bir birliktelik, birlikte olma çabası içerisindedir. Ya da barış talebi olan bir ülkede de yaşıyorsanız, barış talebi, barışın inşa süreci olmasını istediğiniz bir ülkede yaşıyorsanız bu taleple sokağa çıkarsınız. Biz de tam da o gün, o nedenle oradaydık” dedi. 1 Eylül'de Türkiye'de her sene çağrı yapıldığını belirten Dilek, her sene kadınlar, sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucuları olarak eylemlere katıldıklarını dile getirdi. Kalabalığı yükseltmek için sokakları ve meydanları doldurduklarını paylaşan Dilek, “Bu da bizim en meşru talep ve en meşru haklarımızdan bir tanesi” ifadelerini kullandı.
 
Müzakereye rağmen bir saat bekletildiler
 
Eylem günü kadın kortejine saldırılmasının tesadüfi olmadığına işaret eden Dilek, “Ters kelepçeyle gözaltına alındık biz o gün orada. Vapurdan indik, etkinlik alanına henüz ulaşmadık, yüz metre dahi yürümeden bir abluka söz konusu oldu. Ve önceden dendi ki, ‘Dövizle yürümeyeceksiniz, pankartla yürümeyeceksiniz. Sonradan üçer beşer kişilik gruplarla alana geçebileceksiniz’. Müzakere yapıldı ve tamam dedik. Üçer kişilik gruplarla ilk grup çıktıktan sonra tekrar bir abluka oldu. Ve yaklaşık bir saat bekledik orada, gerekçesiz bir şekilde bekletildik. İstanbul Emniyeti'nde biliyorsunuz Hanifi Zengin diye bir şahıs var. Özellikle kadın eylemlerinde, kadın etkinliklerinde başrolde olan bir kişidir ve çok sert müdahalelere ön ayak olan kişiliktir. O gün de oradaydı ve ‘Neden bizi burada bekletiyorsunuz. Biz burada yürümek istiyoruz. Yürüyeceğimiz alanda zaten etkinlik başladı ve biz bu etkinliğe dahil olmak istiyoruz’ diye sorduk. Ama tarihsel sürece baktığımızda, kadın ve barışı yan yana getirdiğimizde bir müdahalenin olması çok tesadüf değil. Ve iyi niyetle gördüğüm bir müdahale değildi.” sözleriyle yaşadıklarını anlattı.
 
‘Dava, hukuk ve sistem için utanç verici!’
 
Kolombiya'da barış için mücadele yürüten kadınlardan da esinlendiklerini belirten Dilek, “Yakın tarihte de baktığımızda Kolombiya'da kadınlar ile barışın yan yana geldiğinde neler olduğunu gördük. Çok büyük bedeller ödendi ama kadınların barış inşasındaki rolü ve misyonu çok anlamlıdır. Biz, bu rolü ve misyonu bilen kadınlardık. O yüzden o bilinçle oradaydık. O bilinci açığa çıkardığımız, o bilinçle 1 Eylül'e gittiğimiz ve 1 Eylül'ün Ortadoğulu kadınlar için bizim hayatımızdaki önemi elzem olan bir durum olduğu için müdahale edildi” vurgusunu yaptı. Haklarında dava açılmasının “ironik” olarak yorumlayan Dilek, “1 Eylül'de benim hakkımda dava açılması beni endişelendirmedi. Sadece üzücü bir tablo bu. Biz şiddet başvurusu alan bir derneğiz. En çok barışı, barış talebini yükselten kadınlardan, sivil toplum örgütlerinden biriyiz Kadın Zamanı Derneği olarak. Ve şu an derneğin başkanlığını yürütüyorum. Benim hakkımda böyle bir davanın açılması bence bu hukuk ve sistem için utanç verici bir şeydir. Çünkü ben şiddete karşı mücadele ediyorum. Ben barışı ve inşa sürecini konuşuyorum, konuşulmasını istiyorum” değerlendirmesini yaptı.
 
‘Örgütlü olduğumuz için…’
 
Gözaltı süreçlerinin de bir “yıldırma politikası” olduğunu söyleyen Dilek, birçok kişinin işkenceye maruz kaldığını, saatlerce gözaltı araçlarında ters kelepçeli şekilde bekletildiğinin bilgisini verdi.  Yine gözaltıları boyunca İstanbul’un en ücra köşelerindeki hastanelere götürüldüklerini belirten Dilek, “Gecenin bir yarısı sabaha karşı, örgütlü bir yapı olmasanız eğer sizin o an nerede olacağınızı bilmeyen bir çevreniz de olsa tek başınıza orada kalabilirsiniz. Çünkü sizi darp eden bir yerden tekrar güvenlik talebinde bulunmak istemezsiniz ve orada yalnız kalabilirsiniz. Ama biz örgütlü bir yapı olduğumuz için birbirimizi bırakmadığımız için gözaltı öncesinde de sonrasında da tabii ki çok uzak yerler de olsa güvenli bir şekilde kendi yaşam alanlarımıza geri dönebildik” dedi.
 
‘Bu utanç tablosunun savunmasını yapacağız!’
 
“Çok komik bir iddianame hazırlanmış” diyen Dilek, “Aslında ezberin dışavurumuydu. Kadınların dosyalarına bakan bir bölüm var galiba. ‘İstanbul'da kadınlar sokağa çıktığında, şu dosyadan ilerleyebilirsiniz. Kopyala yapıştır’ diyorlar. 1 Eylül yerine 8 Mart yazmışlar. Çünkü 8 Mart'ta, 1 Eylül'de, 25 Kasım'da ve birçok şeyde hakkımızda dava açılıyor. Muhtemel 8 Mart dosyasını bir iki değişiklik yapıp yine 1 Eylül'e çevirmeye çalıştılar. Orada da bir tarih hatası oldu. Davalar açılacaktır. Ama biz hem davalarda, adliyelerde, kendimizi ve özgürlüğümüzü, mücadelemizi savunacağız, hem de 1 Eylül'deki bu utanç tablosunun savunmasını yapacağız” vurgusunu yaptı.
 
Dayanışma çağrısı
 
Öte yandan “Jin jiyan azadî” sloganının son zamanlarda felsefeleri olduğunu ve ideolojik olarak bir zemine oturttuklarını da dile getiren Dilek, “Slogandan çok ötedir bizim için. 1 Eylül'de de, diğer tüm gözaltılarda da, yaşadığımız her anda jin jiyan azadî demekten vazgeçmedik. Bu 1 Eylül gözaltısında da böyleydi. Ve savunmamızı da yine bu bilinçle, inançla yapacağız. Çünkü jin jiyan azadî’nin, kadın, yaşam ve özgürlük demenin bizim için çok farklı bir yeri var hem yaşamımızda, hem de içselleştirdiğimiz mücadelemizde. O yüzden davayı takip etmek isteyen tüm kadınların da bu bilinçle jin jiyan azadî özgünlüğünü ve bize kattığı değeri bilerek yanımızda olmasını tercih ediyoruz” sözleriyle dayanışma çağrısı yaptı.