Semsûr ve sokaklara saçılan yaşamlar…

  • 09:08 23 Şubat 2023
  • Güncel
Marta Sömek
 
SEMSÛR - Her bir yaşamın yıkık binalardan sokaklara saçılarak hayalet kente dönüştüğü Semsûr’da gönüllülerin kurduğu çadır kentte kalan depremzede kadınların büyük bir çoğunluğu hala aynı iç çamaşırını giymek zorunda olduğu için enfeksiyon kaptıklarını, hayatta kalabilmek için de direndiklerini söylüyor.
 
Mereş’te 6 Şubat, Hatay’da da 20 Şubat tarihlerinde gerçekleşen ve 11 kenti etkileyen depremlerin bilançosu her geçen gün ağırlaşmaya devam ediyor. Resmi rakamlara göre 43 binin üzerinde can kaybı olduğu paylaşılsa da halk ve uzmanlar tarafından gerçek rakamların saklandığı ve can kaybının verilerden çok daha fazla olduğu paylaşılıyor.
 
Yaşamlar yıkık binalardan taştı…
 
 
Kent merkezindeki sokakları gezdiğimizde, Semsûr’un (Adıyaman) nasıl bir hayalet şehre döndüğünü tüm çıplaklığıyla görüyoruz. Neredeyse her sokakta binaların yıkıldığına, evlerin içerisindeki tüm eşyaların sokaklara döküldüğüne, arabaların enkazların altında paramparça olduğuna ve yaşanabilecek hiçbir binanın kalmadığına tanıklık ediyoruz. Her bir yaşamın hikayesini, anılarını ve detaylarını, yıkılan evlerin odalarından sokağa saçılan eşyalardan görmek mümkün. Ayakta kalabilen ve büyük bir çoğunluğu hasarlı olan binaların neredeyse tamamı da çökmek üzere yan yatmış durumda.
 
‘Devlet sahip çıkmadı’
 
 
Caddelerde tek tük arabaların geçtiği kentte büyük bir sessizlik hakim. Kentteki sessizlik ve yalnızlığın tek sebebi ise depremzedelere gönüllüler dışında hiçbir yardımın yapılmamış olması. İktidarın ve arama kurtarma ekiplerinin uğramadığı Semsûr’da, yıkılmak üzere olan ve içerisindeki tüm eşyaların sokağa döküldüğü bir binada çekim yaptığımız esnada yoldan geçen bir depremzede kadının, “Bu yıkıma iyi bakın. Devlet sahip çıkmadı bize, halk sahip çıktı” sözleri, devletin onları nasıl yalnız bıraktığını halkın sahiplendiğini tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. 
 
Özgür basın gerçekliği…
 
 
Yine yol üzerindeki bir apartmanın 5’nci katından eşyalarını çıkartarak Êlih’ê (Batman) taşıyacak olan bir depremzedenin, “Tu Kurmanc î? (Kürt müsün)” sorusuyla karşılaşıyoruz. Daha önce Semsûr’a gelen havuz medyanın yalnızca “görmek istediklerini” çekip kentten ayrıldığını söyleyen yurttaş, ne iktidarın ne de AFAD’ın depremzedeler için hiçbir şey yapmadığını, bu yüzden de özgür basın dışında hiçbir medyaya güvenmediğine dair paylaştığı sözleri dinliyoruz.
 
Çadır kent ve Oyun Okulu
 
 
Daha sonra depremde enkaz altında kalarak yaşamını yitiren Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Semsûr Şube Başkanı Zülfikar Yılmaz adına oluşturulan çadır kente geliyoruz. 10 Şubat’ta Cumhuriyet Mahallesi Hacı Fehmi Caddesi’nde depremzedeler için kurulan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Zülfikar Yılmaz Çadır Kenti’nin büyük bir çoğunluğu Kürt Alevilerden oluşuyor. Çadır kentin hemen girişinde “Oyun Okulu” isimli çadır bulunuyor. Çocuklar için hazırlanan bu çadırın içerisinde oyuncaklar, boya, kalem gibi birçok materyal yer alıyor. “Oyun Okulu”nda bir süre vakit geçiren çocuklar ardından çadır kentin meydanında top koşturmaya başlıyor. Çocuklar yüzlerindeki buruk tebessüm ile gün boyu burada bisiklet sürüyor, tüm yıkımın ortasında yeni oyunlar arıyor.
 
Tütün naylonlarından çadır…
 
 
Yaklaşık 100 kişinin kaldığı çadır kenti gezdiğimizde ise ilk süreçlerde bir çadırda 5 ailenin kalmak zorunda olduğunu, şimdi ise birçok çadırda 2 ailenin kaldığını öğreniyoruz. AFAD’ın kentte kurduğu birkaç çadırın depremzedelere yetmemesi nedeniyle gönüllü yurttaşların desteği ile imkanlar dahilinde çadırların kurulduğu Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Zülfikar Yılmaz Çadır Kenti’nde tütün iskelelerine serilen naylonlar ile çadırlar yapıldığına tanıklık ediyoruz. Kürt Alevi depremzede kadınlar, yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Kürt Alevi olduğumuz için bize kimse sahip çıkmıyor. Devlet falan yok burada, bir çöp bile alamadık. Depremin 4’üncü günü sanayi bölgesindeki depoya gittik. Bize ihtiyaçlarınızı ve isimlerinizi verin dediler bir daha da aramadılar. Bizi ne gören ne de duyan var, ölüme terk edildik burada.”
 
Kadınlar iç çamaşırı ve pede ulaşamıyor
 
 
Bir depremzede kadın, 8’inci günde iki çift farklı erkek ayakkabısını bulabildiğini ve 10 gündür bu şekilde giydiğini söylüyor. Kulağımıza fısıldayarak kadınların temiz çamaşırı bulamaması nedeniyle enfeksiyon kaptıklarını paylaşan kadınlar, “Bir kere çamaşır verdiler. Bir daha gidip istediğimizde, ‘Niye geldiniz, çıkın dışarı’ dediler. Çadırımız, çamaşırımız yok. Birçoğumuz deprem gününden beridir aynı iç çamaşırıylayız, birçoğumuz da enfeksiyon kapmamak için çamaşır giyemiyoruz. Ped zaten yok, elimizde kalan kazaklarımızı kesip bez yapıyoruz. Birçoğumuz enfeksiyon kaptık, ilaç da yok sadece su içerek geçmesini bekliyoruz. TIR falan gelmiyor buraya. Televizyonlarda yardım ettiklerini söylüyorlarmış ama buraya hiçbir şey gelmiyor. Gelen malzemeleri de köylere götürdüklerini söyleyip bize hiç vermiyorlar” şeklinde konuşuyor. Kadınlar ayrıca can kaybının Semsûr’da 28 bin olduğunun söylendiğini ancak bundan çok daha fazlasının olduğunu belirtiyor.
 
Ailesinin tamamını yitiren Tunç ve gülüşü…
 
 
Çadır kenti gezmeye devam ederken depremzedelerin sık sık ilgilendiği çocuklardan Tunç ile karşılaşıyoruz. 13 yaşında ve zihinsel engelli olan Tunç, Fincan ailesinden canlı olarak “şans eseri” kurtulan tek kişi. Annesi, babası ve 3 kardeşi depremin ilk günü yaşamını yitiren ancak yaşadıklarını henüz kavrayamayan Tunç’a, amcası ile yengesi bakıyor. 3 gün boyunca cenazelerin, yıkık evlerinin bahçesinde bekletildiğini paylaşan Tunç’un akrabaları, “Cesetlerle yan yana uyuduk. Jandarmalar da geldi ilk gün ama tamamen şov amaçlı. Tunç’un ailesi Karapınar Mezarlığı’nda gömüldü. Ne yıkanma ne de kefen yoktu. Kıyafetleri ve üzerimizdeki ıslak battaniyelerle gömdük. 3 gün boyunca yemek yiyemedik, ölüme terk edildik. 3’üncü gün Urfa’dan gelen gönüllüler çorba dağıttı, öyle yemek yiyebildik” diyor. Yüzünden gülümsemesi bir kez olsun düşmeyen Tunç’un yengesi ise, “Enkazdan çıktığımız kıyafetlerle yaşıyoruz hala. Ne gelen ne de giden var buraya” ifadelerini kullanıyor.
 
Yiyeceklerini kuzularına veriyor
 
 
Bir başka kadın depremzedenin de tahtalardan yaptığı mini ahırda hayatta kalan kuzularını beslediğini görüyoruz. Depremde 10 kuzusundan 5’inin hayatını kaybettiğini, geriye 5 kuzusunun kaldığını paylaşan kadın, elindeki yiyecekleri de kuzularına vererek hayatta kalabilmeleri için çabalıyor.
 
Hayatta kalabilmek için direniyorlar
 
 
Çadır kentte dayanışma ile yaşam sürdüren depremzedeler, “Bizim devletten hiçbir beklentimiz yok” sözleriyle yalnızca hayatta kalabilmek için direndiklerini vurguluyor.