Tolmez köyü sakinleri: Yeni felaketler yaşanabilir

  • 10:37 20 Şubat 2023
  • Güncel
Şehriban Aslan 
 
SEMSÛR - Depremin yaşandığı Tolmez köyü daha önce afet bölgesi ilan edilmesi gerekirken devlet bu yönlü bir adım atmayarak sorumluluğunu yerine getirmiyor. Köylüler, “Biz buna Alevi ve Kürt olduğumuz için ölüme terk edilmek olarak görüyoruz” diyerek, köyde hala tehlikenin bitmediğini ve yeni felaketlerin yaşanabileceğine dikkat çekti.
 
Mereş merkezli yaşanan depremden en çok etkilenen kentlerden biri olan Semsûr’da yıkılmadık bina, hasar görmeyen ilçe ve köy kalmamış durumda… Kentte konuştuğumuz, durumunu sorduğumuz her insan devletin kendilerine yardım etmediğini, enkazlarda kalan yurttaşlara erken müdahale edilseydi yaşamını yitirmeyeceklerini söylüyor. Devletten kendilerine en ufak bir desteğin gelmediğini, toplanan milyarlarca yardımın olduğunu fakat hala kendilerine bir şeyin ulaşmadığını belirtiyor. Kent merkezi yıkılmış haldeyken aslında ilçe ve köylerinin de kent merkezinden farkının olmadığını söyleyebiliriz. Yıkımın ardından devlet yardımın gitmediği yerlerden biri de Tolmez, Türkçe adıyla Dandırmaz köyü. Depremin ardından köyde 5 kişi yaşamını yitirirken 50’den fazla hane enkaz haline gelmiş durumda. Köylüler devlet yardımlarının ulaşmadığını söylerken Amed başta olmak üzere diğer kentlerden gelen dayanışma yardımlarıyla köylüler yaralarını sardığını ifade ediyor. 
 
Tehlike hala devam ediyor 
 
Kenttekilere depremden en çok hangi köyün etkilendiğini sorduğumuzda herkes ilk olarak Balyan’ı söylüyor. Basın olarak Balyan’a gidilmesi gerektiğini ısrarla vurguluyor. Balyan’a gittiğimizi, gördüğümüzü ve haberini yaptığımızı söylediğimizde bu defa Tolmez’e gitmemiz gerektiğini, orada yıkılan hanelerin olduğunu, en önemlisi de köyde tehlikenin devam ettiğini belirtiyor. Tolmez’e doğru yola çıktık, köyün girişinde köylülerin kendi imkânlarıyla kurduğu iki çadır, sandalyeler ve yaşlı bir annenin oturduğunu gördük. Annenin yanında köyden birkaç kişinin olduğunu görüp, yanlarına oturmaya gittik. Annenin yanında oturan köylülerden biri, “Yaşanan depremde teyze oğlunu ve gelinini kaybetti. Şu an onların yasını tutuyor” diye ifade ediyor.
‘Gelinim ve oğlum yaşamını yitirdi’
 
Annenin adının Fatma Gürbüz olduğunu öğrendik ve baş sağlığı dileyerek durumunu sorduk. Fatma, “Benim evim yıkıldı, ocağım kalmadı. Depremde oğlumu ve gelinimi kaybettim. İkisi enkazda kaldı ve yaşamını yitirdi. Dört çocukları vardı onları zorla kurtardık. Torunlarım anne ve babasız kaldı, bende kimsesiz kaldım. Ben gelinime kıyamazken deprem kıydı. Ben şimdi ne yapayım, nerelere gideyim? Kaybettiklerime mi yanayım, evsiz, çadırsız kaldığıma mı kimsenin bizi hatırlamayıp yardımımıza gelmediğine mi yanayım bilmiyorum. Fakat Allah halktan razı olsun, onlar bizi yalnız bırakmadı. Benimde köylülerinde durumu ortada, ben kendim için de değil torunlarım için çadır istiyorum” çağrısı yapıyor. 
 
‘Komşularımız battaniye almaya giderken yaşamını yitirdi’
 
Ardından köyde yıkılan evlere doğru gittiğimizde başka bir kadın ile karşılaşıyoruz, adının Yüksel Gürbüz olduğunu öğreniyoruz. Yüksel’in yorgunluğu gözlerinden okunurken birlikte köyün yıkılan evlerine doğru yürüyoruz. Yürürken Yüksel’in deprem günü merkezde olduğunu, içinden zorla çıktığı binanın yıkıldığını öğreniyoruz. Yüksel, “Deprem günü ablamın evinde kalıyordum. Uykudayken yakalandık depreme fakat hala o binadan nasıl indiğimizi, nasıl sağ çıktığımızı asla hatırlamıyorum. Bina zaten çöktü ikinci depremde tamamen harabeye döndü. Yanımıza üst baş alamadan yalın ayak kendimizi dışarı atmıştık. Ablam çok üşüyoruz diye battaniye almak istedi evden fakat izin vermedim. İyi ki de izin vermedim çünkü bize devlet tarafından bir yardım gelmediğinden insanlar ölümü göze alıp çocuklarına üst, baş, battaniye almaya gitti. Giden komşularımız ikinci depreme yakalandı ve enkaz altında kalarak yaşamlarını yitirdiler” sözleriyle deprem esnasında yaşadıklarını özetliyor.  
 
‘Yıkılan köyde üç gün sonra yollar açıldı’
 
Yüksel, deprem sonrasında kendilerine devletten yana hiçbir yardım gelmediğini belirterek, “İnsanlar enkaz altında kalmaktan, kurtarılamayıp soğuktan öldüler. Günlerce sosyal medyadan canlı yayınlar yaptık, köyün yolunun açılmasını istedik, kendileri gidip bir şey yapamayacaklarsa yolun açılıp köylülerin yardımına bizim gideceğimizi söyledik fakat o da işe yaramadı. Vali çıkıp gülerek Adıyaman’da bir şey olmadığını söyledi, üç gün sonra da köyün yollarını açtılar. Enkaz altında sağ kalan olduysa bile arama kurtarma çalışmaları yapılmadığından yaşamlarını yitirdi. İlk gün eğer Diyarbakır ve Viranşehir halkının yardımından olmasaydı gerçekten anlamda yaşamazdık. İlk günlerde Diyarbakırlılar ve Viranşehirliler, sonrasında zaten ülkenin dört bir yanından yardımlar ve destekler geldi. 14’üncü gündeyiz fakat hala devletten gelen bir yardım yok. Sadece iki gün önce buraya bir ambulans ve AFAD geldi. Köylüler dört gün boyunca yollara düşen kayalardan kaynaklı mahsur kaldığında, insanlar köyde enkaz altında kaldığında neredeydiler? Köylüler enkazlarını kendileri kaldırdı, cenazeleri kendileri çıkardı, defnetti” diye belirtiyor.  
 
 
‘Kaderimize terk edildik’
 
Köyde yaşlı ve çocukların olduğunu, defalarca 112’yi aradıklarını, her defasında not alındığına dikkat çeken Yüksel şu sözlere yer veriyor: “Onca aramamıza rağmen daha iki gün önce AFAD gelip 80 hanelik köye 8 çadır bıraktı. Eski eşyalar getirmişler bize fakat biz fakir değiliz biz bir felaketten çıkmışız. Eski kıyafetlerin getirilmesine muhtaç da değiliz. Fakat halkımız sağ olsun gıdadan tutun da giyeceğe kadar her şeyin temizini gönderdi. Öyle bir hale gelmişiz ki ne ölülerimize sevinebildik, ne kurtulduğumuza sevinebildik. Şokta mıyız onu da bilmiyorum. Sanki robotlaşmışız ne yaptığımızı, ne yapacağımızı bilmiyoruz. İşin özü biz Kürt ve alevi olduğumuz için kaderimize ve ölüme terk edildik…”
 
‘Göz ardı ediliyoruz'
 
 
Yüksel’in yanından ayrıldıktan sonra köylüler bize dağdan kopup traktörün üstüne düşen kayayı göstermek istiyor. Kayayı ve kullanılamaz hale gelen traktörü görmeye gittiğimizde köylüler şunları dile getiriyor: “Bu köyden fay hattı geçiyor ve gördüğünüz gibi köy kayalık ve dağlıktan oluşuyor. Bizim köyü daha önce incelemeye geldiler ve buranın boşaltılması gerektiğini söylediler. Biz de onlardan bize bir çözüm bulmalarını ve başka yere taşınmak için yardım etmeleri gerektiğini söyledik. Fakat sırf biz onlardan yardım ve başka yer istemeyelim diye köyü doğal afet alanı olarak ilan etmediler. Evlerimize girmememizi söylediler fakat gidecek yerimiz de olmayınca gidemedik. Evlerimizin üzerine kayalar düştü, dağ yarıldı aşağı indi. Yollar kapandı günlerce ulaşım yoktu. Yani anlayacağınız bizim için tehlike bitmiş değil çünkü hala artçı depremler devam ediyor ve hala dağdan kopan kayalar oluyor. Yine Kürtler ve Aleviler olarak göz ardı edildik, ediliyoruz.”
 
Köylüler son olarak tek ihtiyaçlarının çadır olduğunu, kendilerine bir an önce çadır gelmesi gerektiği çağrısında bulunarak önümüzdeki günlerin daha da soğuk olacağını vurguluyor. 
 
Köylülerle yaptığımız konuşmaların sonucunda Tolmezlilerin Alevi Kürt olduğu, hiçbir zaman geri adım atmayarak haklarını savunduğunu ve bundan kaynaklı özellikle devletin görmediğini anlıyoruz. Ayrıca köylüler son olarak Tolmez’in eskiden bir Ermeni köyü olduğunu söylüyor bize…