Deprem bölgelerinden çıkarılan çocuklar için uyarı!

  • 09:34 15 Şubat 2023
  • Güncel
 
Rozerin Gültekin 
 
SEMSÛR - Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve Diyarbakır Rengarenk Umutlar Derneği üyesi Avukat Özge Samuk, deprem bölgesindeki çocukların yaşadıkları travmaları atlatmaları için çalışmalar yapılması gerektiğini belirterek, çocukların başka illere götürülmesinin kültürlerinden uzaklaştırılması anlamına geleceğini söyledi. 
 
Mereş merkezli gerçekleşen ve 10 ilde yıkıma neden olan depremlerin üzerinden 10 gün geçti. Her süreçte olduğu gibi deprem sürecinde de en çok etkilenen çocuklar oldu. Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu’nun (UNICEF) yaptığı açıklamaya göre, depremden 4,6 milyon çocuk etkilendi. Depremde ailesini kaybeden ya da sağlık sorunları olan çocuklar çeşitli gerekçelerle kendi topraklarından alınarak başka yerlere götürülüyor. Türkiye'ye de sürecin nasıl işletileceğine dair sağlıklı bir bilgi verilmezken bu durum, çocukların kültürlerinden koparılıp asimile edilebileceğine ilişkin toplumda ciddi endişeler yaratmakta.
 
Çocuklar için çalışma yapmak önemli
 
Amed’de deprem olduğu süreçte birçok sendikanın bir araya gelerek kriz ağı oluşturduğunu hatırlatan Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve Diyarbakır Rengarenk Umutlar Derneği üyesi Avukat Özge Samuk, ilk olarak Amed’de daha sonra diğer şehirlerdeki çocuklara dokunmak için çalışmalar gerçekleştirmeye başladıklarını ifade etti. Özge, “Bizde Adıyaman’da kurulan koordinasyona destek talebi vardı bunun üzerine hem çocuk ağı hem de diğer sendika örgütleri olarak neler yapabiliriz diye düşündük. Ve bir form açtık 3 günde bir Adıyaman'a gelecek, gönüllülük faaliyeti yürütecek, koordinasyonun ihtiyacını giderebilecek bir sistem oluşturmaya çalıştık. İlk ekibimiz iki gün önce buraya geldi” diyerek nasıl çalışma oluşturduklarını anlattı.
 
Travmalara müdahale edilmezse geç olur
 
Özge, Semsûr’a geldikten sonra yaptıkları planlama sonucunda çocukların depremden gördüğü zararı, alanda yürütebilecekleri psiko-sosyal destekleri, çocuk oyun çalışmalarını ve sonraki süreci belirlemek için çalışmalara başladığını söyledi. Özge, “İlk geldiğim günden bu yana yıkılan bölgeleri, köyleri dolaşmaya çalışıyorum. Ailelerle görüşüyorum, çocuklar iletişim kurmak istediğinde onlarla görüşüyorum. Olabildiğince çocukların travmatik durumlarını tespit etmeye çalışıyorum. Gittiğimiz köylerde, çadırlarda, sokaklarda yaşayan ailelerde karşılaştığımız manzaralar çok kötü. Çok geç olmadan, travmaları ağırlaşmadan çocuk çalışmacıları olarak bu duruma müdahale etmek istiyoruz. Çocukların travmalarını şimdi iyileştirmezsek bir ay sonra buraya gelip yapacağımız psiko-sosyal destek bizi çok daha geriden başlatacaktır” sözleri ile bir an önce çalışma başlatılması gerektiğinin altını çizdi. 
 
Gündemleri ölüm!
 
Amed’de oyun çadırları ve psiko-sosyal ekipleri kurmaya başladıklarını aktaran Özge, çocuk psikolojisi alanında deneyimli olan ve çocuklarla çalışmalar yapmış olan kişiler ile Semsûr’da da çalışma gerçekleştirmek istediklerini ifade etti. Özge, “Çadır kenti ziyaret ettik, psiko-sosyal çalışma gerçekleştirebileceğimiz alanları tespit ettik. Köyleri ziyaret ettim ve çocukların söyledikleri şeyler ‘Şurada biri öldü’, ‘bebek öldü’, ‘keçi öldü’ gibi şeylerden bahsediyorlardı. Çünkü deprem yaşandığı andan beridir etraflarında tek gündem bu. Çocukların da farklı bir alanı olmadığı için buna maruz kalıyor. Eğitimin durdurulması bu açıdan çok büyük eksiklik, çünkü çocuğun iyileştirilebilecek tek alanı elinden alınmış durumda” dedi.
 
‘Çocuklar nerede yetiştirilecek?’
 
Tüm bunların yanında bir de ilk aşamada tedavi için Türkiye illerine götürülen çocuklarda asimilasyonun da gerçekleştirilebileceğine dikkat çeken Özge, şunları belirtti: “Hala tespit edilemeyen aileler var. Enkaz altından çıkarılamayan birçok insan var. Şimdi yapacakları tek şey çocukları sağlık kuruluşuna almaktı. Bundan sonraki süreç çok önemli. Çocuklar nerede yetiştirilecek? Ailesi bulunamayan çocuklara ne olacak? Bu çocukların kendi coğrafyasından uzak bir yerde, kuruluşta yetiştirilmesi bambaşka bir kültürle artık büyütülmesi demek. Nasıl bir yöntem izleyecekler bilmiyorum ama çocuklar alındıkları şehirlerdeki kurum ve kuruluşlara yerleştirilmeli. Bölgelerinden ve kültürlerinden uzak yetişmeleri bambaşka bir kültürün çocuğu olması demek.”
 
‘Çocuk Esirgeme Kurumu tartışmalı bir konu’
 
Çocuk Esirgeme Kurumları’nın da tartışmalı bir konu olduğunu dile getiren Özge, devlet kurumlarında çocuklar açısından tedbirli ve ileriye dönük koşulların olmadığını vurguladı. Özge, “Çocukların sadece barınma ve hayatta kalma koşulları sağlanıyor. Psikolojik açıdan değerlendirdiğimiz zaman görüyoruz ki çok da çocuklar için istediğimiz koşullar yok” dedi. Aynı zamanda koruyucu aile olma talebinin arttığını söyleyen Özge, “Koruyucu aile olmak basit bir şey değil. Deprem olmadan öncede çokça çocuk dışarıdaydı, çocuk esirgeme kurumundaydı, açlıktan ölüyordu. Koruyucu aile olmak için vicdanınızın önceden ilerlemiş olması lazımdı” diye konuştu.