H.K.G. davası: Çocuklar devlet eliyle sömürüldü!

  • 09:06 1 Şubat 2023
  • Hukuk
Marta Sömek
 
İSTANBUL - Kadınlara işkence etmekten ve failleri “ak”lamaktan çekinmeyen erkek-devlet-yargının tecavüz failleri Yusuf Ziya Gümüşel ile Kadir İstekli’nin yargılandığı davanın duruşmasında “gizlilik kararı” vermesini, çocuğun devlet eliyle sömürüldüğü şeklinde yorumlayan Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Serap Ertuğrul, davanın peşini bırakmayacaklarını vurguladı.
 
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in, 6 yaşındaki kızı H.K.G.’yi “müridi” Kadir İstekli ile “evlendirerek” tecavüze uğramasına ilişkin faillerin ,“zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı” ve “cinsel saldırı” suçlarıyla yargılandığı davanın ilk duruşması önce Anadolu Adliyesi 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma öncesi adliye çevresi ve önü çok sayıda polis tarafından sarıldı, duruşmanın görüleceği kat da yine polisler tarafından bariyerlerle kapatıldı. Duruşmayı takip etmek için adliyenin B Kapısı önünde çok sayıda kadın örgütü temsilcisi, hukukçu, insan hakları savunucusu, siyasetçi ve yüzlerce kişi basın açıklaması gerçekleştirerek davanın takipçisi olduklarını ve H.K.G. ile dayanıştıklarının mesajını verdi.
 
Kadınlara işkence, faillere el pençe!
 
Bu sırada tecavüz faillerine “destek” amaçlı adliye önünde bir araya gelen yüzlerce kişi arasında çok sayıda çocuğun bulunması ise istismar boyutunu gözler önüne seriyordu. Attıkları sloganlar ve bilindik fail cümleleriyle tecavüzü meşrulaştıran grup, davanın görüldüğü süre boyunca çocukları istismar etmeyi sürdürdü. Ülke gündemine oturan bu görüntüde dikkat çeken bir diğer durum ise kadınların sokaklardaki isyan ve talepleri karşısında katletme girişiminde bulunmaktan çekinmeyen, işkence ve şiddeti sistematik bir hale getiren polislerin, failler ve onları savunanlara karşı nasıl görmezden geldiğinin apaçık göstergesiydi.
 
Avukatların ısrarı üzerine büyük salona geçildi
Duruşmayı takip etmek için gelen çok sayıda kadın örgütü temsilcisi, hukukçu, insan hakları savunucusu, siyasetçi ve yüzlerce kişiden yalnızca sınırlı sayıda avukat duruşma salonuna alındı. Salona girmek isteyen çok sayıda hukukçu, polis ve özel güvenlik görevlisi tarafından engellendi. Bu sırada duruma tepki gösteren bir kadın avukata, tecavüz failleri ile “dayanışmak” için duruşmaya gelen bir erkek sözlü tacizde bulundu. Duruşmada ise avukatlar ilk olarak, büyük salon talebinde bulundu. Mahkeme heyeti avukatların talebini reddetti. Ancak avukatların ısrar ve tepkisi üzerine mahkeme heyeti talebi kabul etmek zorunda kaldı ve duruşmanın Anadolu Adliyesi C Blok’ta bulunan Hakan Yalçın Konferans Salonu’nda görülmesine karar verdi.
 
Erkek yargı failleri korudu!
 
Burada da faillerin avukatları, büyük salona girmek isteyen avukatlara hakarette bulunarak salona ilk önce kendileri girmeye çalıştı. Duruşma saatinden tam iki saat sonra büyük salonda görülmeye başlayan duruşmada, tutuklu yargılanan failler Yusuf Ziya Gümüşel ile Kadir İstekli hazır bulunurken, H.K.G. ise daha önce ifade vermesi nedeniyle duruşmaya katılmadı. Her eylem ve etkinlikte kadınlara saldıran, şiddet ve işkence uygulayan polisler ile jandarmanın, failleri koruması ise erkek-devlet-yargının nasıl bir “yargılama” yapacağının yansımalarından biriydi.
 
Usulsüzlükler diz boyu!
 
Öte yandan duruşmaya, Kurdistan ve Türkiye’nin neredeyse tüm kentlerinden yüzlerce avukat, kadın örgütü temsilcisi, insan hakları savunucusu, sivil toplum örgütleri, siyasetçiler ve çok sayıda kişi katıldı. Ardından duruşmaya geçildi. Ancak duruşma, usulde “hata” yapılarak başladı. Mahkeme heyeti hem Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kaydını açmadan hem de iddianameyi okumadan zapta geçirerek (!) duruşmayı görmeye başladı. Mahkeme başkanı, defalarca duruma tepki göstererek, kanunun çiğnendiği ve usulün uygulanması gerektiğini ifade eden avukatları duymazdan gelse de yüzlerce avukat itiraz ederek durumu alkışlarla protesto etti. Daha sonra mahkeme heyeti, SEGBİS kaydını açıp iddianameyi adeta “jet hızıyla” okudu. Böylelikle, “usulsüzlük” silsilesiyle başlayan duruşmanın hukuksuzluklarla dolu akıbeti, bir kez daha kendini göstermiş oldu.
 
Yüzlerce kişiden katılım talebi
 
Duruşmanın asıl gündemi ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın duruşmadan bir gün önce talep ettiği “gizlilik kararı”ydı. Duruşmayı izleyenler arasında büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşan 300 avukat, çok sayıda insan hakları savunucusu ve siyasetçi, davaya müdahillik talebinde bulunmak zorunda kalarak saatlerce beyan sundu. Kadın avukatlar beyanlarında kadın katliamları, çocuk tecavüzleri ve erkek şiddetinin cezasızlık politikaları ile arttığını, devletin kadınlar ile çocukları korumadığını, binlerce çocuğun tarikat ve yurtlarda tecavüz ile tacize uğradığını, faillerin neredeyse her gün “ak”landığını, cübbelerinin altında çocukların çığlığını taşıdıklarını, erkek yargıya dair güvenlerinin olmadığını, bu yüzden de davanın müdahilleri olmaları gerektiğini vurguladı.
 
Katılım taleplerinin reddi istendi
 
Taleplerin ardından faillerin avukatlarına söz verildi. Faillerin avukatları, 300 avukat ile katılım talebinde bulunan herkesin ayrı ayrı reddini ve duruşmaların kapalı görülmesini talep etti. Bir avukat da müdahillik talebinde bulunan avukatlara hakaret ve tehditlerde bulundu. Duruşma savcısı da failler ve avukatlarının talepleri ile aynı doğrultuda mütalaa sundu. Ardından mahkeme heyeti formalite icabı mütalaayı değerlendirmek üzere 5 dakikalık ara verdi. Ancak daha beş dakika dolmadan jet hızıyla kararını açıkladı. Fail avukatlarının taleplerini kabul eden mahkeme heyeti, “Suçtan gerçek zarar görenin mağdur olması, barolar ve diğer katılanların doğrudan suçtan zarar görmediği” gerekçesiyle duruşmanın tamamının kapalı yapılmasına karar verdi.
 
Erkek yargı bir kez daha failleri yalnız bırakmadı!
 
Duruşmada usulsüzlüklerden, faillerden yana tavırlar sergilenmesi, mahkeme başkanının yüzlerce avukatı görmezden gelmesi, tehdit ve hakaretlerin mahkeme heyetinden alınan cesaretle sergilenmesine kadar gelinen nokta ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ile faillerin avukatlarının talepte bulunduğu “gizlilik kararı”nın bu denli hızlı hayata geçirilmesi oldu. Verilen kararla artık hiçbir duruşmanın akıbeti, faillerin nasıl “ak”landığı ve korunduğu, nasıl bir “yargılama” yürütüldüğü öğrenilemeyecek. Karar, duruşma salonundakiler tarafından alkışlarla protesto edilirken, kolluğun bu esnada gizlilik kararına karşı sevinci de erkek-devlet-yargı üçgenindeki cesaretin, kadınlara şiddet ve işkence uygulamaktan çekinmeyen kolluğa nasıl bir cesaret verdiğinin de yansımalarından biriydi. Erkek şiddeti ve işkencesinin kaynağı, tam da bu duruşma salonlarındaki erkek yargı kararlarından alınan güç ve cesaretle yayılarak sokaklara, evlere, iş yerlerine ve yaşamın tümüne yayılıyor.
 
Kararın ardından adliye önünde açıklama yapan Türk Tabipler Birliği (TTB), erkek yargı kararlarına karşı daha çok kadın ve çocuğun sesi olacaklarının mesajını verdi. Duruşma ve açıklamaya katılan Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Serap Ertuğrul, ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
 
‘Sözleşmeler dikkate alınmadan karar verildi’
 
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yargılamanın nasıl yapılacağının belirtildiğini aktaran Serap, çok geniş bir katılım olmasına rağmen duruşmanın usule aykırı başladığını dile getirdi. Serap, “Açıkça bir hukuka aykırılık vardı. Katılma taleplerimizin kabul görmemesi de uluslararası sözleşmelere açıkça aykırılık taşımaktadır. Türkiye gerek Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni, gerek çocukların her türlü istismardan korunmasına dair Avrupa Sözleşmesi’ni imzalamış bir ülkedir. Ve bu sözleşmelerde de açık bir şekilde mağdur odaklı bakış açısı olması gerektiği, adli ve idari makamların çocuğun üstün yararını gözeterek eylem ve işlemlerde bulunmaları gerektiği belirtilmiştir. Ancak maalesef uluslararası sözleşmeler dikkate alınmadan böyle bir karar verildi” dedi.
 
‘Devlet eliyle çocuk sömürüsü’
 
“6284 sayılı kanun gereği Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın müdahilliğine karar verildi” diyen Serap, “Ama zaten ihmaller silsilesi bu bakanlığın da görevini yerine getirmemesinden kaynaklı olarak mağduru bugünlere getirmiştir. Kaldı ki anne babası tarikat mensubu olan bir mağdurun yaşadıkları yargılama konusu yapılırken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı protokolde 4-6 yaş arası çocukların Kuran kurslarına kaydedilmesi kaydıyla ailelere maddi destek sağlanacağını ifade etti. Onlarca çocuk yurtlarda istismara uğradı. Gelinen noktada bakıyoruz ki artık 4 yaşa inen bir durum söz konusu. Henüz soyut düşünme yeteneği gelişmemiş 4 yaşındaki çocukların Kuran kursuna gönderilmesi kaydıyla ailelere maddi destek sözü verilmesi aslında çocuğun devlet eliyle sömürüsünden başka bir şey değildir” değerlendirmesinde bulundu.
 
‘Süreç takip edilecek’
 
Tarikat gruplarının adliye önünde eylem yapmasına da değinen Serap, “Suçu ve suçluyu övme gibi bir eyleme de imza attılar. Bunlarla ilgili bir işlem yapıldı mı bilmiyoruz. Yine duruşmada yaşananlar da adil bir yargılama yapılmadığını çok net bir şekilde ortaya koydu” cümlelerini kullandı. Davaya katılma talepleri reddedilmiş olsa da sürecin takipçisi olacaklarının altını çizen Serap, “Nihai karar verildiğinde de bu karara karşı yasal yollara başvuracağız. Ama katılma taleplerimizin reddedilmiş olması demek bizim bu olayın peşini bıraktığımız anlamına gelmiyor. Süreci her zaman takip edeceğiz” şeklinde konuştu.