Sincan Cezaevi’nde ‘cinsiyetlendirilmiş’ disiplin cezaları

  • 09:04 25 Ocak 2023
  • Güncel
Dilan Babat 
 
ANKARA - Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsaklara dönük artan hak ihlallerini değerlendiren ÖHD Kadın Komisyonu Sözcüsü Avukat Nurdan Kılıç, kadınlara dönük disiplin cezalarının cinsiyetlendirildiğini, bunun da şiddeti ve tacizi beraberinde getirdiğini söyledi. 
 
Cezaevlerinde tutsaklara yönelik hak ihlalleri artarak devam ediyor. Bu ihlallerin arttığı cezaevlerinden biri de Sincan Kadın Kapalı Cezaevi. Burada kadınlara dönük ihlallerin ardı arkası kesilmezken, itiraz eden onlarca kadın ise, cezaevi idaresi tarafından disiplin cezalarıyla yıldırılmaya çalışılıyor. Geçtiğimiz günlerde Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Kadın Komisyonu ve Hapishane Komisyonu, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde yaşanan disiplin cezaları, ince aramalar, kantindeki ürünlere erişimdeki zorluklar ve yeni getirilen uygulamalardan biri olan siyah cam film uygulamalarına dair tutsak kadınlarla yaptıkları görüşmelerin ardından hazırladıkları “Kadın tutsakların özgün sorunlarına ilişkin tematik raporu” kamuoyu ile paylaştı. 
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Kadın Komisyonu Sözcüsü Avukat Nurdan Kılıç, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde  tutsakların maruz kaldığı hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
Ürünleri almadaki zorluklar
 
Komisyon olarak İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan cezaevlerini belli aralıklarla ziyaret ettiklerini söyleyen Nurdan, bu cezaevlerinden birinin de Sincan Kadın Kapalı Cezaevi olduğunu belirtti. Nurdan, “Sincan’daki koşulların, ihlallerin çok derin ve boyutlu olduğunu gözlemledik. Yerleşik hale gelen ihlalleri, tematik raporlaştırma ihtiyacı duyduk. Biz dışarıda ekonomik kriz gerçekliğinde yaşıyoruz, yoksulluğun kadınlar için daha da derin ve katmerli olduğunu da biliyoruz. Haliyle bu durum tutsak kadınlar için daha katmerli. Özellikle cezaevinde kadın ve politik kadın tutsak olmak tam bir tabiiyet halini işaret ediyor. Bazı tutsaklar, bulundukları odaları temizlemek için alacakları hijyen ürünlerinde ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bu hijyen ürünlerini kantinden alabiliyorlar, kişisel ürünlere ulaşmak zor ve cezaevi idaresi tarafından verilmiyor. Tutsaklar çalışmadığı için de tam bir tabi olma hali söz konusu” dedi. 
 
‘Siyah cam film’ uygulamaları
 
Yoksulluğun insan psikolojisi üzerinde yarattığı tahribatın politik tutsak kadınlar üzerinde daha katmerli bir boyutta olduğuna dikkat çeken Nurdan, tutsak kadınların en fazla kantinde satılan ürünlerin pahalılığından şikayet ettiğini dile getirdi. Nurdan, “Zaten listede alternatifi olmayan ve kalitesiz ürünler var. Bu koşullarda erişememe durumu daha da güç oluyor. Özellikle Sincan’da yerleşik hale gelen uygulamalardan biri de cam film uygulaması. Siyah cam filmler ile ortak alanlar, kapatılmış durumda. İçeriden dışarının görüldüğü camlar cezaevi idaresi tarafından siyah cam filmlerle kapatılmış. Tutsaklar ortak kullanım alanlarında içeriden kim tarafından izlendiklerini göremiyorlar, ama dışarıda infaz koruma memurları içeriyi görebiliyorlar. Bu özel hayata ve mahremiyete aykırı bir durum. Tutsaklar nezdinde sürekli güvende hissetmeme durumuna da neden oluyor. Buna ilişkin birkaç tutsak üzerinden başvuru yapıldı. Çünkü bu diğer cezaevlerinde yok. Sadece Sincan’da var. İnfaz hakimliği tarafından başvuru kabul olundu, ancak cezaevi idaresi infaz, hakimliğinin kararını uygulamadığını ve tekrardan yapılan başvuruya henüz yanıt verilmediğini biliyoruz. Avukatlar olarak bu türden uygulamalara ilişkin infaz hakimliği nezdinde yapılan başvuruların reddi halinde diğer cezaevlerine sirayet edeceğinin kaygısını da yaşıyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘Cinsiyetlendirilen disiplin cezaları veriliyor’
 
Tutsakların infazlarının yakılmasına da değinen Nurdan şunları söyledi: “Kadınlar için infaz yakma gerekçelerine baktığımızda bu gerekçelerin bile cinsiyetlendirilmiş olduğunu görüyoruz. Orada ‘makul’ kadınlık üzerinden bir uygulama söz konusu. Kapatılma halinin kendisi bir kimseyi psikolojik olarak kırılganlaştırmaya yönelik. Politik tutsaklar nezdinde ise onları dışarıdaki mücadeleden alıkoymak, dışarı ile teması zayıflatmaya yönelik. Son dönemlerdeki uygulamalarda dışarı ile bağın zayıflatılmasının amaçlanmasından öte dışında bu bağı tamamıyla kopartmaya yönelik hapishane uygulamaları söz konusu. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki infaz yakma gerekçeleri, ‘çok fazla hijyen ürünü kullandı, çok fazla kitap okudu’ diye ‘iyi halli olmadığı’ kararı çıkıyor ve infazı tamamlanan kadınların tahliyesi engelleniyor. Disiplin cezaları da, aslında kadın tutsaklar nezdinde cinsiyetlendirilmiş şiddetin bir biçimine işaret ediyor. Yakın zamanda adına ‘sirke davası’ dediğimiz bir yargılama oldu. 5-6 kişilik odalarda kalan tutsaklar, bulundukları yeri temizlemek için limondan, elmadan sirke yapmaya çalışıyor ve aramalarda infaz koruma memurları, tutsaklara, ‘burada alkol mü yapıyorsunuz’ diyor ve disiplin cezası verilerek suç duyurusunda bulunuluyor. Cezaevi idaresi bunu, suç kapsamında değerlendiriyor. Bununla beraber bilirkişiye sıvıyı 6 ay sonra gönderiyor. Bilirkişi raporunda fermente olduğu tespiti vardı, ancak mahkeme sıvının 6 ay sonra gönderildiği ve dolayısıyla bu tespitin olağan olduğunu gözeterek beraat kararı verdi. Bu uygulamaların kendisi cinsiyetlendirilmiş devlet şiddetini gösteriyor. Disiplin soruşturmaları, kadınların infazlarının yakılmasına gerekçe olarak gösteriliyor.”
 
‘İnce aramalar şiddet ve tacizi barındırıyor’
 
Cezaevinde artan oda aramalarının tacize varacak boyuta geldiğine işaret eden Nurdan, aylık gerçekleştirilmesi gereken ince aramaların haftalık rutin aramalara dönüştüğünü ifade etti. İnfaz koruma memurlarının aramalarında kadınların kişisel eşyalarını, iç çamaşırlarına kadar baktığını dile getiren Nurdan, “Mevzuatta olmayan bir arama biçimi söz konusu. Avukat görüşmelerinde tutsakların terlikle geldiğine şahit oluyoruz. Sincan, yerleşikleşen uygulamaların diğer cezaevlerine de yansıması yönünden pilot haline gelmiş durumda. Ceket çıkartılıyor, eteğin altına bakılıyor ve bunun da üzerinde durulması gerekiyor. Özellikle etek altına bakılan tutsak şikayet etti ama bu şikayetlerin tarafı, inceleyenler olduğu için şikayetler çoğu zaman karşılık bulmuyor. Etek altına bakma şikayetinde de hala bir netice alınmadı. Dışarıdan getirilen eşyaların denetimi bütünüyle cezaevi idaresinin sorumluluğunda iken bu türden uygulamaların tutsakları denetim altına almanın bir yolu ve hatta taciz ve şiddet olarak değerlendiriyoruz. Görüş odalarında dışarıdan içeriye giren kapılar dışarıdan kilitlenmeye başlandı. Avukatın üstüne kapıyı kilitlemek, tutsaklara dair tacize varan aramaların yapılması bizim için şiddet durumuna işaret ediyor” ifadelerini kullandı.  
 
‘Cezaevindeki bağı diri tutmak gerekiyor’
 
Cezaevlerinde yaşanan ihlalleri tespit edip raporlaştırmanın önemli olduğunu, daha çok içeri ile dışarının bağını kurmanın ve bunu diri tutmanın imkanını tartışmak gerektiği üzerinde duran Nurdan, ayrıca tecrit altında tutulan kadınlarla birlikte mücadelenin büyütülmesi için çağrıda bulundu. Nurdan şu şekilde konuştu: “Tek başına kadın olmak dahi erkek egemen kapitalist sistemde derin bir eşitsizliğe işaret ederken, politik tutsak kadın olmanın çok boyutlu bir eşitsizlik durumuna, her türden ihlale açık olmaya denk düştüğünü biliyoruz. Cezaevinde olmak tam bir tabi olma hali. Bunun ciddi psikolojik tahribat boyutu var. Kadın örgütleri, insan hakları örgütleri olarak politik tutsak kadınlarla bu bağı diri tutmanın yollarını, imkanlarını tartışmamız gerekiyor.”