Tara Fatehi: İran’da reform değil devrim zamanı

  • 09:02 25 Ocak 2023
  • Güncel
 
Melek Avcı 
 
HABER MERKEZİ - Rojhilatlı Kürt aktivist Tara Fatehi, halkın devrim talep ettiğini söyleyerek, “Kadınların 'düzgün' başörtüsü takmadıkları için sokakta öldürüldüğü bugünkü duruma gelmek çok yavaş bir süreç olarak işletildi. Son 43 yılda kesinlikle netleşen ama son dört ayda çok net olan bir şey var ki, bu rejim reforme edilemez” dedi.
 
İran hükümeti tarafından katledilen Kürt kadın Jina Emînî ile birlikte Rojhilat ve İran’da kadınlar öncülüğünde başlayan mücadele sürüyor. Rojava’nın kadınların mücadelesinin de sembolü olan “Jin jiyan azadî” felsefesiyle direnen kadınlar özgürlük taleplerinde ısrarlı. Hükümete karşı geri dönülemeyecek bir noktaya gelen özgürlük ve eşitlik haykırışı İran hükümetini zorlamaya devam ediyor. İdam cezaları, tutuklamalar ve şiddete rağmen yaşamlarını yeniden inşa etmek isteyen halk sokaklarda ve her alanda bu direnişi örgütlüyor.
 
Eylemler sürerken Rojhilatlı Kürt hakları aktivisti Tara Fatehi, İran’da halkların direniş gücünü aldığı yeri,  süren eylemlerde dile getirilen talepleri ve diğer yandan İran olma yoluna giren Türkiye’nin seçim öncesi sinsice başörtüsünü yasalaştırma çabasına dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Halk taleplerinde çok net’
 
Son dört aydır İran genelinde süren eylemlerde, hükümetin halka sert ve orantısız bir güçle karşılık verdiğini söyleyen Tara, halkın pes etmediğini dile getirdi. Tara, "Hükümetten çok orantısız bir tepki gördük ve ne zaman İran rejimi tarafından katledilen bir eylemci için cenaze töreni düzenlense, bu başka bir protestoya dönüşüyor. Rejim tarafından katledilen protestocuların 40. günü ya da yıldönümleri her seferinde başka bir protestoyu tetikliyor. Dolayısıyla protestolar sürüyor ve halk pes etmiyor. Halk taleplerinde çok net.  Bu rejimin gitmesini ve yerine demokrasinin gelmesini ve İran halkının kendi geleceğini belirleyebilmesini istiyorlar. Bu talepler herkes için geçerli. Tahran'dan Kürdistan'a kadar İran'ın dört bir yanındaki milletler özgürlük ve demokrasinin ülkeye getirilmesini istiyor ve bu yoldan geri dönmeyeceklerini ısrarla vurguluyorlar. Biliyorsunuz, İran'da devrimin simgesi haline gelen slogan, Türkiye'deki Kürtlerden gelen jin, jiyan, azadî hareketidir ve neredeyse tam bir çember haline geldi. ‘Jin jiyan azadî’ hareketi kadınlardan çok daha büyük bir hareketi tarif eder. Kadın haklarını insan hakları olarak kabul eder ve kadınlar özgür olursa, herhangi bir topluma barış, demokrasi ve özgürlükler getirmek için daha iyi bir yerde olacağımızı kabul eder" diye belirtti.
 
‘Kürtler için bu onlarca yıllık bir mücadele’
 
Tara, İran'daki Kürt halkı için katledilen Kürt kadın Jina Emînî bir sembol olsa da, Rojhilat'taki bu direnişin yüzyıllık bir mücadele olduğunu söyledi. Tara, "İran'da bu Kürt halkı için, diktatörlüğe ve Tahran'a karşı onlarca yıllık süren bir mücadeleydi. Kürtlerin bildiği gibi, Kürdistan genelinde ve Kürdistan'ın farklı devletler tarafından işgal edilen diğer bölgelerinde, özellikle de Rojhilat Kürdistan'ında, Kürtler her zaman diktatörlüğe ve tiranlığa karşı savaşmışlardır. Kürtler bu rejimden önce de monarşiden doğan diktatörlüğü kabul etmiyorlardı. İran İslam Cumhuriyeti kurulduğundan beri Kürtler bu rejimi asla kabul etmedi, her zaman diktatörlüğüne, baskısına ve İran üzerindeki hâkimiyetine karşı durdular. Bu nedenle Kürtler, ezilme biçimleri açısından her zaman İran'ın geri kalanından daha fazla ve orantısız bir muamele gördü. Bu hükümetin ve bu rejimin İran'daki herkes için çok kötü olduğunu biliyoruz ancak Kürdistan halkına ayrıca orantısız, sistematik bir baskı ve zorla asimilasyon politikaları uygulandı. Bunu, rejimini sınır ötesindeki Kürt muhalif grupları bombaladığında gördük. İran dışındaki Kürt muhalefet gruplarını hedef aldı ve iktidarda kaldıkları 43 yıllık tarihleri boyunca Avrupa çapında, demokratik Batı ülkelerinde, sınırlarının tamamen dışında Kürt liderlerini hedef alıp katlettiler. Bu rejim, farklı Kürt liderlere suikast düzenleyip öldürmeyi 'başardı'. Dediğim gibi, Kürt halkı için bu Jina ile başlamadı ama genel olarak İran genelinde bu sadece Jina ile ilgili değil, diktatörlük rejimi ile ilgili ve tüm ülkenin rejime karşı birleşmesi söz konusu. Hepimiz bu rejimin gitmesi gerektiği ve Jina'nın o devrimin sembolü olduğu konusunda hemfikiriz” sözlerini kullandı.
 
Kimlikle bütünleşen katmanlı baskılar
 
İran hükümetinin herkes için kötü olduğunu kaydeden Tara, bu etnik kimlikle birleştiğinde ise katmanlı bir baskı silsilesini oluşturduğunu ifade etti. Tara şöyle konuştu: "Çok etnikli ve çok dinli bir ulusa sahip olduğunuzda, elde ettiğiniz şey baskı katmanlarıdır. İran'da bir kadınsanız, ortalama bir erkeğin iki katı baskı altındasınız, eğer İran'da etnik kimliği olan bir kadınsanız,  örneğin İran'da bir Kürt kadını iseniz, o zaman üç katmanlı bir baskıya sahipsinizdir. İslam Cumhuriyeti rejimi altında yaşıyorsunuz. Bu acımasız bir diktatörlük. Bu rejimin doğası gereği, İslam'ı halkına baskı yapmak için kullandığından özellikle kadınların gündeminde daha katı kurallar var. Örneklerden biri de bölgesel ölümlerin ön plana çıktığı zorunlu başörtüsüdür. Kadın, din ve üçüncü olarak kimlik. İran'da olduğu gibi siz bir etnik azınlıksınız ve bu nedenle İran'daki etnik ulusların hepsi etnik ve kültürel olarak baskı altında. Ana dillerinde eğitime erişimleri yok. Öğretmek için bile buna erişimleri yok. Sırf Kürtçe öğrettiği için İran'da çok sayıda Kürtçe öğretmeninin cezaevinde olduğunu biliyoruz. Bu rejim ilk iktidara geldiğinde Kürt kıyafetlerinin giyilmesi ve Kürt kültürünün ifadesi dahi kriminalize edildi. Bu nedenle, İran'da bir Kürt kadınıysanız, sadece kadın olduğunuz için değil, aynı zamanda etnik kökeniniz nedeniyle de birkaç kat daha baskı yaşıyorsunuz.”
 
‘İran’da demokrasiyi inşa etmenin zamanı geldi’
 
İran’da tüm kimliklerin bir araya gelip eyleme geçmesini, ortak demokrasi talebi ve yaşanmış benzer deneyimlerden kaynaklandığını  belirten Tara, tüm grupların bu hükümetin gitmesi konusunda hemfikir olduğunu kaydetti. Tara, “İran'daki farklı etnik kökenler ve uluslar, İran'da var olan kültürel ve etnik baskı konusunda benzer deneyimlere sahipti. Rejimden gelen bu baskı katmanı, İran'daki farklı etnik kökenlerin sahip olduğu ortak olan benzersiz bir deneyimdir; belki Tahran'da doğup büyüyen insanlar, Farsça konuşanlar veya İran'ın Fars bölgelerinden gelenler bu ortak kültürel deneyime sahip değildi. Dolayısıyla, İran'daki farklı uluslar, özellikle etnik ve kültürel kimlikler bu baskı rejiminden çok daha mustarip. Bu yüzden, benzer deneyimler ve kendilerine yapılan benzer baskılar nedeniyle, İran'daki farklı uluslar ve etnik kökenler arasında benzersiz bir dayanışmanın olduğunu düşünüyorum. Ama genel olarak, İran'ın içinde de en azından bu rejimi ortadan kaldıracak bir birlik duygusu olduğunu düşünüyorum. Bence, inançlarımız, ideallerimiz ve politik görüşümüz ne olursa olsun, herkes bu rejimin gitmesi gerektiği konusunda hemfikir ve İran'a demokrasi gelmesinin tam zamanı. Bu nedenle rejime karşı ortak bir duruş olduğunu düşünüyorum. Tahran'da çok benzersiz bir deneyime sahip olan bu etnik kimlikler için İran'ın geleceğinin neler getireceğini görmek ilginç olacak” ifadelerini kullandı.
 
Aşırı diktatör bir rejime doğru ilerleyiş 
 
İran’da zorunlu örtünmeyle başlayan eylemler varken Türkiye'de anayasaya sokulması planlanan başörtüsü yasa teklifine dair değerlendirmesini de sorduğumuz Tara, Türkiye'nin diktatörlük ve aşırı dinci politikalar ekseninde yokuş aşağı ilerlediğini söyledi. Tara şöyle devam etti: “Türk  hükümetinin diktatörlüğe ve aşırılık yanlısı din politikalarına doğru çok kaygan bir yokuştan aşağı indiğini uzun zamandır biliyoruz. Bence Türk hükümeti, İran İslam Cumhuriyeti'nin yaptığı hatalardan ve İran'daki insanların bu politikalara karşı tepkisinden ders alması gerekiyor. Erdoğan'ın Türkiye içinde dini bir hukuka doğru ilerlemeye devam etmesinden çok endişeliyim. Dünya çapındaki tarih bize, laik demokrasilerin bir bölgede barışı korumada çok daha başarılı olduğunu gösteriyor ve Türk hükümetinin bu dini politikayı kanun haline getirme yoluna girmesi çok büyük bir hata olur. Aşırı diktatör bir rejime doğru ilerliyor. 
 
Küçük adımlar attığınız zaman sınır nerede olacak?
 
Paylaşmak istediğim bir şey var, İran İslam Cumhuriyeti 1979'da iktidara ilk geldiğinde hemen başörtüsünü zorunlu kılmadı. Bu çok yavaş bir süreçti. Kadınların 'düzgün' başörtüsü takmadıkları için sokakta öldürüldüğü bugünkü duruma gelmek çok yavaş bir süreç olarak işletildi. Hiç başörtüsü takmadıklarından değil. O halde Türkiye halkı şunu anlamalı ki, böyle küçük adımlar attığınız zaman sınır nerede olacak? Çizgiyi nereye çekiyorsunuz? Bu nedenle, Türkiye halklarının ne istediğinin biraz dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor, ancak bu tür bir duruma karşı şiddetle karşı durulmasını tavsiye ediyorum. Hükümetin genel olarak kadına yönelik şiddete odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Mesela, gerçekten kadınların güvenliğini önemsiyor olsaydınız, toplumsal cinsiyete dayalı aile içi şiddeti ele alırdınız, toplumda kadına yönelik şiddeti ele alırdınız, başörtülü ve başörtülü olmayan kadın ayrımı yapmazdınız.”
 
Reform değil devrim talebi
 
43 yıllık iktidarlık döneminde İran hükümetinin yarattığı kaosun reforme edilemeyeceğini vurgulayan Tara, bu hükümetin devrilmesinin sadece İran halkı için değil tüm dünya için iyi olacağını dile getirdi. Tara şöyle konuştu: “Son 43 yılda kesinlikle netleşen ama son dört ayda çok net olan bir şey var ki, bu rejim reforme edilemez. Bu rejimin kendisi, İran halkı ve açıkçası dünya için kendini kabul ettirecek hiçbir adım atması mümkün değil.  İran İslam Cumhuriyeti'nin, bu rejiminin gitme zamanı geldi ve insanlar konuşmaya başladı. İnsanlar her gün bu rejimin İran halkına dayatmaya devam ettiği yasaların ve ülke çapında salmaya devam ettiği vahşetin sonuçlarıyla başa çıkmak için bu rejim altında yaşamak zorunda. Bu insanlar ayağa kalkıyor ve 'artık yeter' diyorlar. Bu yüzden, en azından şimdi herkes için çok açık olduğunu düşünüyorum, artık hiçbir şey eskisi gibi değil bu rejimde reform yapılmaz. Gitmek zorundalar. İran İslam Cumhuriyeti, dünyadaki en büyük terör sponsorlarından biridir. Bu nedenle bu rejimin devrilmesi sadece İran halkı için değil, dünyanın her yerindeki insanlar için, özellikle batılı hükümetler ve terörizme karşı savaş için de iyi olacaktır. Bölgenin geri kalanına istikrar getirmeye yardımcı olacaktır. Bu rejimin devrilmesi sadece İran halkının değil, tüm dünyanın yararına olacaktır. Ama özellikle de o bölgeye. Bu yüzden Batılı hükümetlerin neden daha fazlasını yapmadığını anlamıyorum ve onlardan ricam, bu acımasız terörist rejime karşı çok ciddi adımlar atmaları olacaktır.”
 
'Halk pes etmeyecek'
 
İnsanların artık değişim istediğini, bu baskı ve zulüm sistemine geri dönmeyecekleri konusunda kararlı olduğunun altını çizen Tara,  İran hükümeti gittikten sonra da çok iş olduğunu söyledi. Tara, "Bu gerçekten bir devrim ve insanlar değişim istiyor ve en azından Kürdistan halkı adına konuşabilirim ve geriye dönüş olmadığını söyleyebilirim. Artık geri dönecek noktayı çoktan geçtik ve İran'da insanların artık bu rejimin tiranlığını ve diktatörlüğünü kabul etmeyeceğini düşünüyorum. İnsanlar değişim istiyor ve bu değişimi kazanıp tüm İran'a barış, demokrasi ve özgürlük getirene kadar pes etmeyecekler. Bence bu nokta çok önemli, çünkü bu sadece rejimin devrilmesiyle olmayacak. Rejimin devrilmesi, İran'a demokrasi getirmenin ilk adımıdır fakat rejim gittikten sonra yapılması gereken çok iş var. İnsanlar bu diktatörlüğü iktidara getiren önceki rejimin 1979'daki hatalarından ders aldı ve artık ülkeleri için daha iyisini istiyorlar. İran halkından hangi siyasi görüş gelirse gelsin diktatörlüğü ve zulmü artık kabul etmeyecekler ve özellikle Kürdistan halkı anavatanlarında bu tür bir baskıya artık katlanmayacak" diye konuştu.