Meral Danış Beştaş: İmralı kapatılmalı

  • 11:30 19 Ocak 2023
  • Güncel
ANKARA - Adalet Nöbeti'nin 21'inci gününde konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Kürt sorununu güvenlik konseptiyle ne çözebilir, ne bastırabilir, tecrit ile de sonuç alamaz. İmralı kapatılmalıdır, tecrit son bulmalıdır” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle görüştürülmesi talebiyle başlattıkları nöbet eylemi, 21'inci gününde Meclis önünde devam etti. Nöbete milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Kemal Bülbül, Ömer Öcalan, Zeynel Özen, Feleknas Uca, Gülistan Kılıç Koçyiğit, Züleyha Gülüm, Kemal Peköz, Hüseyin Kaçmaz ve Rıdvan Turan katıldı. Burada Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş konuştu.
 
‘Tecrit umudun zerresini bırakmamak üzere kurulmuştur’
 
İmralı’da uygulanan tecridin dünyada örneği olmadığını kaydeden Meral, “Sayın Öcalan ve yanındaki Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’a uygulanan tecrit, sıradan bir tecrit değil. Umudun zerresini bırakmamak üzerine kurulmuş, Türkiye’yi de aşan, uluslararası bir tecrittir. Ve adı ‘Derinleştirilmiş mutlak tecrittir.’ Çünkü dünyada bir örneği yok bunun. Bu derinleştirilmiş tecridin en önemli sebebi, İmralı’nın Kürt sorununun demokratik çözümünde ısrar etmesidir. Hakikatler, eğilip bükülerek değiştirilemez. Çünkü onlar anlaşılsın diye var, inanılsın diye değil. Bugün Kürt sorunu, tam da anlaşılmak üzere ortada duran bir hakikat. Her gün yeni inkâr repertuarları eklenerek çözümsüzlüğü derinleştirilen, savaş-şiddet ve çatışma üzerinden yorumlanan bu yüzyılların somut gerçeği, ulusal düzeyden çıkıp artık küresel düzeyde tartışılmaktadır” ifadelerini kullandı.
 
‘Tecrit demokratik bir uzlaşıya ve evrensel hukuka yüz çevirmedir’
 
Tecridin aynı zamanda halkları boğma girişimi olduğunu vurgulayan Meral, “Bu sorunun birçok güncel yüzü mevcuttur. Tecrit en önemli, en acil ve en güncel yüzüdür. Bu anlamda tecridi, umut hakkından dahi mahrum bırakan, tarihsel bir mantık ve süreklilik siyaseti içinde, zamanı donduran mekânı sabitleyen bir siyaset olarak görüyoruz. Tecrit, demokratik bir uzlaşıya, özgür bir siyaset ve evrensel hukuka yüz çevirmedir. Tecrit, hukukun sıfır noktasıdır. Tecrit bir avukat görüş, aile görüş, telefon görüş yasağı değildir. Elbette hepsidir ama bunları aşan da bir şeydir. Tecrit, mantık olarak Kürt toplumu başta olmak üzere halklar ve onların demokratik kazanımları boğma girişimidir. ‘Özel bir hukukun’, ‘özel bir rejimin’ ve ‘özel yasaların’ işletildiği İmralı Cezaevi’nden yaklaşık 2 yıldır haber alınamıyor. İmralı adeta bir kayıp gönderge olarak kodlanıyor.  Böyle bir yer ve sistem yokmuş gibi kaçırılıyor kamuoyundan. Tecrit yok deniyor! Adalet Bakanlığı’nın yok dediği tecridi ise dünya kamuoyu tartışıyor şimdi” sözlerini kullandı. 
 
Tecrit dünyanın gündeminde ama Türkiye yok diyor
 
Türkiye’nin tecrit gündemini yok saydığını dile getiren Meral, “Evet, tüm dünyanın her yerinden Türkiye’nin Adalet Bakanlığı’na başvuru var, CPT’ye başvuru var bu konuyla ilgili. Yani tecrit dünyanın gündeminde ama Türkiye yok diyor! Yokmuş gibi davranıyor. Adalet Bakanlığı tecrit rejimine dair tek bir söz sarf etmiyor, derin bir sessizlik ile durumu geçiştirmeye çalışıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bahsettiğimiz kişi milyonların iradem dediği politik bir aktördür. Türkiye’deki gelişmelere dair her zaman en erken uyarıları yapan, Türkiye siyasetini esaslı bir yerden okuyan ve yaşanan çoklu krizlere karşı yol haritası olan bir kişidir. Ve zaman zaman açıklamalardan ve yol haritasından bu ülkenin cumhurbaşkanından iktidar aklının da yararlandığını bunu yaşama geçirdiğini ve söylemlerine yansıdığını hepimiz biliyoruz. 27 Nisan 2020 tarihinde İmralı Ada Cezaevi’nde ilk defa telefon hakkı kullandırılmıştır. Sayın Öcalan’ın ailesi ile 20 dakika ile sınırlı olan görüşme İmralı Cezaevi tarihi açısından bir ilk olmuştur. Ancak o tarihten sonra hiçbir iletişim sağlanamadı. Mart 2021’den beri ise Sayın Öcalan’dan haber alınamıyor. Ya ‘disiplin’ cezaları gerekçe gösterilerek engelleniyor ya da yanıtsız bırakılıyor. 2018 yılından bu yana aile görüşlerinin önüne engel olarak konulan 13 disiplin cezası oldu. Bugüne kadar verilen disiplin cezasının gerekçesi avukatlara bildirilmedi ve itiraz süresi dolduktan sonra avukatlara yanıt verildi. Son 11 yılda yalnızca 5 avukat görüşü ve son 8 yılda da sadece 5 aile görüşünün yapılabildiğini hatırlatmak isteriz” değerlendirmesi yaptı.
 
Meral konuşmasını şöyle sürdürdü: 
 
“Avukatları ve ailesi dahi kendisiyle görüşemiyor. Bu ne demektir? Açık açık suç işleniyor demektir. Ulusal ve uluslararası hukuk ayaklar altına alınıyor demektir. Biz esas olarak bu suça karşı mücadele ediyoruz ve derhal Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılmasını talep ediyoruz! Bu halkımızın ve bize oy veren milyonların, Türkiye toplumunun önemli bir talebidir. Türkiye’nin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine milyonlar bu tecridin kaldırılmasını istiyor. Uluslararası hukuk örgütleri, Türkiye’ye CPT'nin tavsiyelerine uyma ve PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diğer tutukluların İmralı'daki tecride son vermesi için çağrıda bulundu. Türkiye bunu da görmemezlikten geliyor. Buna cevap vermelisiniz. 
 
Tecrit sonlanmadan Türkiye demokrasiye kavuşamaz
 
Siyasi düşüncesi ne olursa olsun Türkiye’de yaşayan her bir demokratın öncelikli görevi tecrit siyasetini deşifre etmek olmalıdır. Çünkü tecrit siyaseti sonlanmadan Türkiye’nin gerçek anlamda bir demokrasiye kavuşması mümkün değildir. Tecritle kimse sonuç alamaz. Sadece erteleyebilir, zamana yayabilir, sorunlar yumağına, duygusal kopuşlara, farklı çözüm arayışlarına neden olur. Oysa çözüm, bir ada mesafesindedir. Savaş için ülkelere değil, adaya gitmelisiniz. Çünkü herkesin bildiği üzere İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşme ve diyaloğun açıldığı dönemlerde, Türkiye'de Kürt sorununun barışçıl çözümünün tartışılabildiği ve demokrasi kültürünün yükseldiği dönemlerdir. Türkiye’nin şu an içine düştüğü krizler kuyusundan çıkaracak olan kişinin Öcalan olduğunu bilen güçler, tecritte ısrar ediyor. Tecrit kalkarsa, soygun ve talan düzeninin biteceğinden korkuyorlar. Barış ihtimalinin konuşulacağını, ona zeminin açılacağını bilen savaş baronları da istemiyor tecridin sona ermesini. 
 
Talebimiz ayrıcalık değil hukukun uygulanması
 
Evet, tecrit sadece söylendiği kadar bir kelimeden ibaret değil. Türkiye’nin demokratikleşmesi, bütün yurttaşların eşit ve özgür şartlarda anayasal güvence altında yaşaması için çok önemli bir odaktır, bir aktördür ve Türkiye bunu iki yıl boyunca denedi. Şimdi savaşta ısrar edenler, aynı zamanda tecritte de ısrar ediyor. Evet, bu konuda bir ayrıcalık kimse istemiyor. İmralı’da haksız yere tecritte tutulan mahpuslarda ayrıcalık istemiyor. Bunu kendileri de geçmişte her fırsatta söylediler. Milyonların ve bizlerin talebi ayrıcalık değil, hukuk ilkelerinin uygulanmasıdır. Herkes için eşitçe uygulanmasıdır. Kürt sorununu güvenlik konseptiyle ne çözebilir, ne bastırabilir, tecrit ile de sonuç alamaz. Sadece sorunu erteleyebilir ki her erteleme yıllara yayılan sorunlar yumağına, kopuşlara, farklı çözüm arayışlarına neden olur. İmralı kapatılmalıdır, tecrit son bulmalıdır.”
 
‘Türkiye’nin geleceği ile tecrit bağlantılı’
 
HDP’nin her zaman savaşın karşısında yer aldığını söyleyen Meral, son olarak şu sözleri kullandı: “Biz HDP olarak tecrit ile ilgili Türkiye’nin geleceğiyle doğrudan bir bağlantı olduğunu önemle her fırsatta ifade ediyoruz. Çünkü çözülmeyen, çözülemeyen Kürt meselesi, savaş politikalarıyla, şiddet yöntemleriyle bugüne kadar çözülmedi. Bunu on yıllardır Türkiye toplumu kanıyla, canıyla, her şeyiyle deneyimledi. Bunu bitirebiliriz. Bunu hep birlikte bitirebiliriz HDP her zaman savaşın karşısında barışın yanında, tecridin karşısında özgürlüğün ve hukukun yanında oldu, bundan sonra da olmaya devam edecek. Bazı meseleleri konuşmayarak, tartışmayarak, tartıştırmayarak, hiçbir şey çözülemez. Bu sadece kendilerini kandırma anlamına gelir. Biz Meclis’ten bir kez daha sesleniyoruz. Adalet Bakanı’na, Cumhurbaşkanına, iktidar grubuna, yetkili herkese, bu tecridi devam ettirerek, milyonlarca Kürt yurttaşı, aynı zamanda bunun kaldırılmasını isteyen Türk toplumunun taleplerini görmezden gelerek, asla başaramayacaksınız. Bu seçimde de kaybedeceksiniz. Biz bunu seçimlerle ilgili de söylemiyoruz. Seçim olsun olmasın, tecrit, insanlığa karşı suçlar, işkenceler, son bulmalıdır. Her dönemki rotamız budur.”