‘Yaşadığımız kriz değil sefalet’

  • 09:05 13 Ocak 2023
  • Güncel
 
WAN - Ekonomik sorunlar nedeniyle yerleştikleri kent merkezinde yoksulluklarının daha da derinleştiğini ifade eden Pakizer Canbütle, “Bu yaşadığımız kriz değil, sefalet” diyor.
 
İktidarın sermayeyi büyüten, halkı daha da yoksullaştıran politikaları sonucu ekonomik krizin topluma yansımaları da derinleşiyor. Özelde Kurdistan’da geçim kaynaklarının tükenmekle karşı karşıya olması ile halk çözümünü kendisi üretme çabasında. Wan’ın Bêgirî (Muradiye) ilçesinden Wan merkeze taşınan Pakizer Canbütle’nin yaşadıkları, ülkede yaşanan yoksulluğun geldiği boyutu gözler önüne seriyor. İçeri kar girmesin yastıklar sıkıştırılmış kırık pencereler, rutubetli ve soğuktan girilemeyen odalar, bu buz gibi odalardan birine konulmuş kırık çalışma masası, boş buzdolabı, eksi 15 derecede elde yıkanıp dışarıya asıldığı için rüzgardan donmuş okul elbiseleri… Sadece bir odasına kurulan sobanın etrafına toplanan Pakizer, işsiz olan eşi ve 5 çocuğu, hayatta kalma mücadelesi veriyor.
 
Çocuklarını okuldan almak zorunda kaldı
 
Ekonomik sorunlar nedeniyle 2 yıl önce merkezde Beyüzümü Mahallesi’ne taşınan Pakizer, taşındıktan sonra bu sorunları her geçen gün daha da derin yaşamaya başladı. Okul ihtiyaçlarını karşılayamadığı için iki çocuğunu okuldan almak zorunda kalan Pakizer’in bir çocuğu fırında günlük 30 TL’ye, bir diğer çocuğu da il dışında küçük bir yevmiyeye çalışıyor. Kendisi de bir anaokulunda günlük 30 TL’ye çalışan Pakizer’in toplam geliri neredeyse kirasını bile karşılamıyor.
 
‘Yoksulluk peşimi bırakmadı’
 
Pakizer, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Yoksulluk hiçbir zaman benim peşimi bırakmadı. Benim hayatım bu yoksullukla mücadele ederek geçti. Wan’ın bu karlı ve soğuk günlerinde, benim için gün; saat 05.00’te başlıyor. İlk olarak fırında çalışan oğlumu işyerine bırakıyorum. Daha sonra öğrenci çocuklarımı okula gönderiyorum. Çocuklarım bazen hiçbir şey yemeden okula gidiyorlar ve akşama kadar bir şey yemiyorlar. Ben, bu işleri hallettikten sonra çalıştığım okulun yolunu tutuyorum. Günlük 30 TL karşılığında akşama kadar çocuklara bakıyorum. İşten döndüğüm gibi eve gelip, sobayı yakıyor ve çocuklar için varsa bir yemek yapıyorum. Benim için gün böyle başlayıp bitiyor.”
 
‘Kızım üşemesin diye yatağına sıcak su petleri koyuyorum’
 
“Yaşadığımız şey; baskı, zulüm ve yoksulluktur” diyen Pakizer, hayatının çalışarak ve mücadele ederek geçtiğini dile getiriyor. Ekonomik krizin her geçen gün kendilerini daha fazla etkilediğini söyleyen Pakizer, “Kış aylarının ortasındayız ama ben hala evime kömür bile alamadım. Biraz daha ucuz olduğu için ayda bir iki torba odun alabiliyorum. Bunu da akrabalarımın yardımıyla alabiliyorum. Bir oda ısınıyor ama diğer odalar buz gibi. Lise öğrencisi kızım buz gibi odada ders çalışıyor. Kızım üşümesin diye yatağına sıcak su doldurduğum petleri koymak zorunda kalıyorum. Aile olarak zaten çok erkenden yataklarımıza girip, üşümemek için uyuyoruz” diyor.
 
‘Çocuklarıma ayda bir kez meyve yedirebiliyorum’
 
Pakizer, her ay yükünün daha da ağırlaştığını paylaşırken, “Bu ay yemiyoruz, içmiyoruz gelecek ayı beklerken. Bir sonraki ay da aynı şekilde yemeden içmeden, sıkıntılarla, dertlerle geçiriyoruz. Bu artık bir çark oldu benim için. Evde çamaşır makinem bile yok. Biz maalesef çocuklarımla birlikte resmen aç kalıyoruz. Okul okuyan kızlarımın araç-gereç ihtiyaçları, kırtasiye malzemelerini dahi alamıyorum. Öğretmenleri liste yapıp eve gönderiyorlar ama alamıyorum. Ben böyle bir durumda nasıl alabilirim ki? Düşünsenize çocuklarıma ayda sadece bir kez meyve yedirebiliyorum” sözlerine yer veriyor.
 
‘Bu yaşadığımız kriz değil sefalettir’
 
Televizyonu daha fazla elektrik gitmesin diye açmadıklarını anlatan Pakizer, zamlara ise yetişemediğinin altını çiziyor. Pakizer, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Burası ev değil. Sadece üzerinde çatı olan bir yer. Evin rutubetinden artık dayanamıyoruz. Çocuklarım ağır hastalık geçiriyorlar. Kızım hastalandı aylarca toparlanamadı. Ev komple döküntü ama kalmaktan başka alternatifimiz yok. Başımı her yastığa koyduğumda ‘Ben olmasam çocuklarım nasıl yaşamlarını sürdürürler’ diye düşünüyorum. Hem çocuklarıma bakıyorum, hem çalışıyorum. Ekonomik krizin hayatımızda yol açtığı sefaletin haddi hesabı yok. Bu yaşadığımız kriz değil sefalet. Kuru ekmeğe hasret kaldık. Tek isteğim bu hayatta çocuklarımın da rahat bir lokma ekmek yemesidir ama bu kriz ve yoksulluk sürdükçe mümkün görünmüyor.”