‘Oğlumu Çiyager ve Mazlum Doğan’a misafir ettim’

  • 09:36 4 Ocak 2023
  • Güncel
AMED - Gever’de katledilen oğlunun cenazesini 7 yıl sonra alabilen Peyruze Kurt, bu süre boyunca birçok zorluk ve tehditle yüz yüze geldiğini belirterek, “Oğlumun cenazesini aldığım için çok mutluyum. Hiçbir anne çocuğunu sahipsiz bırakmasın. Egitlerimiz sahipsiz değil. Ben Egit’i Çiyager ve Mazlum Doğan’a misafir ettim” dedi. 
 
Colemêrg’in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinde 2015-2016 yıllarında ilan edilen özyönetim direnişleri sonucunda AKP iktidarı tarafından 5 kez üst üste sokağa çıkma yasağı kararı alındı.  Bu yasaklardan en uzunu ise 79 gün sürdü. Yasaklar boyunca yapılan saldırılarda 90’ı aşkın kişi katledildi. Katledilenlerin bazılarının cenazeleri hala ailelere verilmiş değil.  
 
7 yıl sonra cenazeyi alabildiler
 
Ailelere verilmeyen cenazelerden biri de Sivil Savunma Birlikleri (YPS) üyesi Aydın Kurt’un (Egit Dildar) cenazesi idi. Aydın’ın ailesi 7 yıl sonra uzun uğraşlar sonucu cenazeyi alabildi. Aydın’ın ailesi verdiği DNA testi sonucunun çıkması üzerine Erzirom’daki (Erzurum) Kimsesizler Mezarlığı’na gitti. Aile, cenazeyi burada aldıktan sonra önceki gün Amed’e (Diyarbakır) getirerek Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Yeniköy Mezarlığı’nda polis ablukası altında defnetti. 
 
Küçük yaşta baskılarla tanışır
 
Aslen Mêrdîn’in (Mardin) Stewrê (Savur) ilçesine bağlı Kırkdirek köyünden olan Aydın’ın ailesi 1989 yılında ekonomik sorunlardan dolayı İzmir’e göç etmek zorunda kalır. Aydın da 1 Mayıs 1994 yılında yurtsever olan ailesinin 2’nci çocuğu olarak doğar. Daha küçük yaşta baskılarla tanışan Aydın, kendisini bilinçlendirmeye çalışır. 2016 yılında YPS’ye katılır ve 2 ay süren saldırılar sonucu yaşamını yitirir.
 
Oğlunun cenazesini 7 yıl sonra alabilen annesi Peyruze Kurt, cenaze arayışı sürecinde yaşadıklarını anlattı.
 
7 yıl boyunca umutlu arayış
 
7 yıl boyunca birçok zorlukla karşılaştıklarını söyleyen Peyruze, ancak buna rağmen umutla arayışını sürdürdüğünü belirtti. Peyruze, “Sürekli onu göreceğim umuduyla günlerimi geçirdim. Akşamları yattığımda sabah bir haber alırım umudunu yaşadım. Sabah uyandığımda da onu görürüm diye umutlanıyordum. 2016’dan 2023’e kadar arayışımız aralıksız sürdü. Bu arayışımı anlatsam bir kitap olur. Umudum büyüdükçe günlerim onu göreceğim diye geçiyordu. Oğlumu görmek için ayakta kaldım. Onu görmek umudumuzu hep canlı ve güçlü tuttuk. Umudum gerçekleşti. Ben onunla gurur duyuyorum, başım dik. Onu bulduğum için çok mutluyum” diye konuştu. 
 
‘Onlar inkar etti, ben ısrar ettim’
 
Oğlunun cenazesini alabilmek için onlarca kez kurumlara başvuru yaptığını dile getiren Peyruze, şöyle devam etti: “Ancak her başvurum sonuçsuz kaldı. Her seferinde burada değil diyorlardı. Onlar ne kadar inkar etse de ben ısrar ediyordum. DNA için kan örneği verdim ancak onlar kaybetti. İnsan Hakları Derneği (İHD) aracılığı ile verdim bu kez. Dilekçe yazıp gönderdik hem Gever hem de İzmir’e. Ancak burada değil dediler. Son yazdığım dilekçeye de aynı cevabı verdiler. Sonunda avukata cenazeyi vermemeleri durumunda Gever’de adliye önünde oturma eylemine başlayacağımı ve burada nöbet tutacağımı söyledim. Oğlumu şehit ettiklerini ve cenazenin onların elinde olduğunu biliyordum. Erzirom’a morga götürdüklerini biliyordum. Morga geldiğimde oğlumun kanının kokusu burnuma geldi. Anneler çocuklarının kanının kokusunu tanır, anlar. Onlara biliyorum cenaze burada dedim.  Ne olursa olsun oğlumun cenazesini göreceğimi söyledim.  Yastığa başımı koyduğum her akşam ‘oğlum niye ben yaşıyorum sen kimsesizsin’ diyordum. En sonunda oğlumu gördüm, buldum.” 
 
Ailelere çağrı
 
Kimsesizler Mezarlığı’nda birçok cenaze olduğunu ifade eden Peyruze, ailelere seslenerek, “Çocuklarımız Kimsesizler Mezarlığı’nda defnedilmiş. Anneler çocuklarını kimsesiz bırakmasın. Hepsi bizim çocuklarımız. Bu kahramanlar bizim kahramanlarımız. Biz onları bedenlerimizdeki sütle besledik. Neden kimsesiz mezarlarda bırakalım. Gidip çocuklarımızı arayalım. Getirip kendi toprağımızda defnedelim, bayramlarda gidip ziyaret edelim. Aileler çocuklarının cenazelerini alıncaya kadar mücadele etsin. O kahramanlar topraklarımız için canlarını feda ettiler. Bu toprakların tümü onların yeri, yurdu. Çocuklarımızın cenazelerine sistemin el koymasını istemiyoruz. Onların kendi topraklarında defnedilmesini istiyoruz. Egitlerimiz kimsesiz değil. Bizler bu Egitlerin anneleriyiz. Birçok Egit gitti ama binlercesi geldi. Egitlerin izinden gidiyorlar ve her zaman umudumuz var” sözlerini kullandı. 
 
‘Egit’i Çiyager ve Mazlum Doğan’a misafir ettim’
 
“Egit özyönetimi çok istiyordu, halkı için özerklik için gidip katıldı” diyen Peyruze, devamla şunları belirtti: “Egit, Çiyager’in arkadaşıydı. Egit’imin cenazesini alıp Amed’de Çiyager’e misafir edeceğim diyordum. Oğlumu Mazlum Doğan’a misafir edeceğim diyordum. Oğlumun cenazesini aldım ve onlara misafir ettim. Çocuklarımız yerlerinde rahat uyusun. Binlerce arkadaşları onların izinde. Başımız dik ve onlarla gurur duyuyoruz.”
 
‘Ne olursa olsun sonu muhteşem olacak’
 
Oğlu Egit’in sürekli haksızlıklara karşı olduğunu belirten Peyruze, onun da her Kürt genci gibi kendi topraklarında özgürce yaşamayı istediğini söyledi. Egit’in sistemin, devletin baskısını görmek istemediğini dile getiren Peyruze, bunun bedelinin ağır olduğunu bildiğini de ekledi. Peyruze, “Çiyager’in ‘Ne olursa olsun son muhteşem olacak’ dediği gibi şehit Aydın da bunu biliyordu. Evden çıktığı zaman çok soğukkanlıydı. Oğlum halkının baskı ve zulüm altında olmasını istemiyordu. Özgür ve barış içerisinde yaşamasını istiyordu halkının. Bu yüzden özyönetim direnişlerine yönünü verdi, katıldı” dedi.
 
‘Birçok kez tehdit edildik’
 
Oğlunun cenazesini aradıkları süre boyunca birçok baskı ve tehdit ile karşılaştıklarını söyleyen Peyruze, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Oğlumun cenazesini aradığımızda tehditlerle yüz yüze kaldık. Oğlumdan sonra birçok kez evimize baskın yapıldı. Birçok kez telefonla aradılar bizi, rahat bırakmıyorlardı. Her telefon açtıklarında da ‘oğlun nerede’ diyorlardı. Onlara nerede olduğunu bilmediğimi söylüyordum. Bu kez de ‘Cenazeyi bulduğumuzda başını kesip sana göndereceğiz’ diyorlardı. Cevaplarını verip telefonu suratlarına kapattım. Bunun üzerine artık beni aramadılar. Ancak bu kez de diğer oğlumu arıyorlardı. Bir gün gelip evi bastılar ve ‘Aydın nerede’ dediler yine. Bilmediğimi söyleyince ‘Onu öldürdük haberin var mı’ dediler. Söyledikleri bu sözlerden daha ağır bir şey olmadığını söyleyince sustular ve bir şey demediler. Onlara çocuklarımı rahatsız etmeyin dedim. Evde olmadığımda gidip çocuklarımı rahatsız ediyorlardı. Oğlumun cenazesi için onları telefonla aradığımda suratıma kapatıyorlardı. Bize silah doğrultuyorlardı. Ancak onlara oğlumu buluncaya kadar durmayacağımı söyledim.”
 
‘Abluka altında defnettik’
 
2 Ocak’ta oğlunun cenazesini Amed’e getirdiklerinde polislerin tehdidine maruz kaldıklarını dile getiren Peyruze, “Amed’e girişte örgüt adına bir şey söyleyecek misin, örgütten bahsetme dediler. Eğer konuşursan kötü olur dediler. Ben onlara konuşmamı yasaklayamayacaklarını söyledim. Ancak kimsenin cenazeye katılmasına izin vermediler. Cenazeyi abluka altında defnettik. Erzirom, Çewlîg, Amed’e kadar bizi takip ettiler” sözleriyle cenazeyi aldıkları süreci anlattı. 
 
‘Artık yeter’
 
Hiçbir ailenin çocuklarının cenazesini sahipsiz bırakmamasını istemeyen Peyruze, son olarak şöyle dedi: “Çocukları kayıp olan aileler buluncaya kadar arasın. Çocuklarının cenazelerini Kimsesizler Mezarlığı’nda bırakmasınlar. Bir gün özgürlük ve barışın geleceğine inanıyoruz. Artık kan dökülmesin anneler ağlamasın. Annelerin gözyaşları dursun. Topraklarımızda özgür bir şekilde yaşamak istiyoruz. Çocuklarımızı ölsün diye dünyaya getirmedik. Yaşasınlar diye dünyaya getirdik onları. Çocuklarımız savaşta ve kimyasallarla katledilsin diye dünyaya gelmedi. Hiçbir anne çocuğunun kaybolmasını istemez. Bu savaşa artık yeter diyelim.”