‘Güvenlik tehdidi iktidarın kendisi’

  • 09:04 21 Aralık 2022
  • Güncel
İSTANBUL -  “Savaşa Karşı Hayat Konferansı”nı savaş siyasetinin teşhiri amacıyla yaptıklarını söyleyen DİB Eşsözcüsü Ayşegül Devecioğlu, iktidarın çatışma ortamlarına yatırım yapmaktan vazgeçerek Kürt sorununu barışçıl, demokratik bir çözüme kavuşturması gerektiğini vurguladı.  
 
Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye ile Güney Kurdistan ve Kürt siyasetine yönelik yürüttüğü saldırılar, Ortadoğu ve dünyanın içinde bulunduğu gerilimleri derinleştiriyor. Türkiye'nin savaşı, ekonomik kriz ve demokrasi çizgisinden uzaklaşma haline ilişkin 18 Aralık’ta İstanbul’da 75’ten fazla kurum ile “Savaşa Karşı Hayat” başlıklı konferansta buluşan Demokrasi İçin Birlik (DİB) bileşenleri, açıkladığı deklarasyon ile Türkiye'nin savaş siyasetinden uzaklaşması ve “Kürt sorununun” demokratik yollarla çözümünün sağlanması gerektiğini vurguladı.
 
Konferansın amacı
 
DİB Eşsözcüsü ve yazar Ayşegül Devecioğlu düzenlenen konferansın amacını şu ifadeler ile anlattı: “Konferansın, hükümetin savaş politikalarına yani iktidarın bir hayatta kalma, soyguna talana devam edebilme politikalarını araç olarak kullandığı savaş stratejilerini deşifre etmek, teşhir etmek ve buna karşı geniş toplumsal itiraz yaratabilmek gibi bir amacı var. Uzunca bir süredir Federe Irak'ta ve Doğu Suriye'de yapılan operasyonlara karşı çıkmak, o halklarla dayanışma içerisinde olduğumuzu göstermek ve esas olarak savaşın halkların çıkarına olmadığına, kimsenin bu ülkeye güvenlik tehdidi oluşturmadığına,  güvenlik tehdidinin ta kendisinin iktidar olduğunu bir şekilde ifade etmek, bir taraftan da toplumda muhalif diye adlandırılan, fakat hükümetin savaş politikalarını destekleyen iktidarın arkasında sıraya girmekten vazgeçirmek için yapılmış bir başlangıç.”  
 
‘Ülkenin birincil konusu: Kürt sorunu’
 
Deklarasyonun 75 kurumdan fazla imzacısının olduğunu hatırlatan Ayşegül, “Savaşa karşı olmak çok geniş bir konu. Fakat biz bir genel savaş karşıtlığı değil an’ın ihtiyaçlarına denk düşen ve bu sürecin dinamiklerinden beslenen ve bir çeşit sürece siyasi müdahale olarak bu konferansı planladık. Nasıl bir yol izlenileceğine dair bir planlama yapılacak. ‘Kürt sorunu’ diye kodladığımız, aslında evrensel hakları olan, yerel demokrasinin eşit yurttaşlığını, anadilde yaşamın hayata geçirildiği bir dünyadan böyle bir talepler birliğinden, bütünlüğünden söz ettiğimizi bilmemiz gerekir. Bu konu müthiş bir yıkım, insani, toplumsal, ekonomik ve ekolojik yıkımı olan bir konu.  Bu konu Türkiye'nin birincil sorunudur. Bu çözülmeden demokrasiden bahsedemeyiz” ifadelerini kullandı.
 
Demokratik çözüm vurgusu
 
Ayşegül, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük yıllardır yürütülen ağırlaştırılmış tecrit ve hukuksuzluklara da dikkat çekerken, bu durumun demokrasiden uzak olduğuna yer verdi. Ayşegül,  “Bir halk katlediliyorsa, bizim vergilerimiz ile başka halkların yaşadığı topraklar bombalanıyorsa biz demokrasiden söz edemeyiz. Demokrasiden söz edemeyeceğimizi aslında herkesin de bilmesi ve görmesi gerekir. Çünkü bunlara göz yumalım ama bir şekilde demokrasi olsun demek sadece bir kandırmaca. Olmayacağını hep birlikte biliyoruz. Dolayısıyla toplumun, bu ülkenin refaha, huzura kavuşması için bu ülkede kamu kaynaklarının halkın gerçek ihtiyaçları için mutlaka bu çatışma ortamlarına yatırım yapmaktan, savaşa, bombaya İHA'ya, SİHA'ya para harcamaktan vazgeçmemiz gerekir.  Bu sadece savaş tüccarlığını besler. Ancak yoksulluk getirir. Mutlaka Kürt sorunu barışçıl demokratik bir çözüme kavuşturulmalıdır. Bu ortamdan gidilecek seçimde de çok büyük riskler ile karşı karşıya olduğumuzu ifade ediyoruz” değerlendirmelerinde bulundu.
 
‘Bütçe savaşa ayrılıyor’
 
Savaşa Karşı Hayat Konferansı’nı seçim öncesi düzenlemelerinin önemli olduğunu belirten DİB Koordinasyon Kurulu üyesi Nesteren Davutoğlu da yürütülen savaş politikasının gücü eline geçirme temalı olduğuna dikkat çekti. Savaşa harcanan bütçeye işaret eden Nesteren, “Halbuki savaşa harcanan para Türkiyelilere o kadar lazım ki. Bir bombanın, merminin maliyeti ile ekmeği, yemeği kıyasladığımız zaman, bütçemizin önemli bir kısmını savaşa verdiğimizi görüyoruz. Türkiye sınır dışı operasyonlarının, diyalog ile çözülecek konuların üstüne kasten savaş yoluyla gitmek istediğini düşünüyoruz. İçimiz rahat değil. Buna karşıyız ve mücadelesini veriyoruz, vereceğiz de. Aydın, kamuoyu, işçi, genç, kadın ve emekçi bütün kitlelerin savaşla işi, isteği yok. Barış içinde bir arada yaşamak istiyor, bunun etrafında çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Şebnem objektif açıklama yaptı’
 
İktidara karşı olan her fikrin cezalandırıldığını söyleyen Nesteren, Türkiye’nin kimyasal silah kullanımına ilişkin yaptığı bilimsel açıklamadan kaynaklı hedef gösterildikten sonra tutuklanan Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı örneğini verdi. Şebnem’in objektif ve doktor kişiliği ile açıklamalarda bulunduğunu kaydeden Nesteren, “Hepimizin arkasında duracağı bir ‘kuşku’. Madem bu kadar alınıyoruz, o zaman kanıtlayalım hepimizin içi rahat olsun. Türkiye’nin üstünden de bu gölge kalksın. Kürtler ve Türkler konuşarak, bir masada doğru kırmızı çizgileri, doğru anlaşma noktalarını bulabilir. Bu er geç olacaktır” dedi.
 
Nesteren ayrıca hem Türklerin hem de Kürtlerin birlikte, beraber yaşama formülü istediklerinin altını çizerek, bunun ancak diyalog ile sağlanabileceğini ifade etti.
 
‘İktidarın savaşı’
 
“Bu savaş iktidarın araçsallaştırdığı, iktidarını daha fazla güçlendirmeye çalıştığı bir savaş” diyen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi Aylin Hacaloğlu da iktidarın militarizmle birlikte savaşı bir konsültasyon haline getirdiğini ifade etti. Savaşın bir yıkım olduğunu, en çok da kadın ve çocukların mağdur olduğunu kaydeden Aylin, “Herkesin savaşa hayır demesi gerekiyor. Savaş karşıtlığı üzerinden bir araya gelişin gerekliliğine inanıyorum. Bunu daha fazla dilendirmemiz, daha fazla insanlara duyurmamız ve bunu anlatabilmemiz  gerekiyor” sözlerine yer verdi.   
 
‘Bu ülkede bir savaş var’
 
Kürt sorununun ülkenin büyük bir sorunu olduğunu ve bunun üzerine konuşulmadan bir yere varmanın mümkün olamayacağını vurgulayan Aylin, “Yıllardır bu sorun üzerinden, hep bu sıkıntılar yaşanıyor. Bu ülkede bir savaş var. Ve altılı masanın buna değinmeden bir doğru sonuca varabileceğini zannetmiyorum. Kürt sorununu muhakkak önüne almak zorunda. Almadığı süreçte de sadece iktidarın önünde sıralanmış bir süreci devam ettiriyor olacak. İktidara destek oluyor olacaklar” dedi.