DAİŞ'e karşı savaşta çocuklarını yitirenler: Tek yol direniş

  • 09:02 12 Aralık 2022
  • Güncel
 
Gülistan Dursun
 
İSTANBUL - Rojava’da DAİŞ’e karşı savaşta çocuklarını kaybeden kadınlar, Türkiye tarafından bölgeye başlatılan saldırılara tepki gösterirken, “büyük bedeller vererek elde edilen kazanımlara sahip çıkılmasını” istedi.
 
Türkiye, İstiklal Caddesi’nde 13 Kasım günü gerçekleşen patlamayı bahane ederek 19 Kasım’ı 20 Kasım’a bağlayan gece, Kuzey ve Doğu Suriye kentleri ile Güney Kurdistan’ın bazı bölgelerine savaş uçakları ile eş zamanlı saldırılar gerçekleştirdi. Şimdiye kadar çok sayıda sivil yerleşim yeri, hastane, buğday silosu, fırın gibi kamusal alan bombardıman sonucu yıkılırken, çok sayıda kişi de yaşamını yitirdi. 2014’te DAİŞ’in konumlandığı ve Yekineyên Parastina Jin (YPJ) savaşçısı Arîn Mîrkan’ın eylemini gerçekleştirdiği Miştenur Tepesi ise tarafından özellikle hedefleniyor.
 
'Kobanê insanlık için yeni bir umut oldu'
 
2014 yılında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” söylemlerinden sonra adeta Kürtler için tarihi bir misyona bürünen Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobanê kantonu için binlerce kişi Riha’ya giderek sınırda nöbet eylemi başlatmıştı. Türkiye ve Kurdistan kentlerinde de halklar sokaklara çıkarak Kobanê’ye ses olmuş ve direnişe ortak olmuştu. Birçok kişi de sınırdaki telleri aşarak Kobanê’ye geçmiş ve DAİŞ’e karşı savaşmıştı. O günlerde sergilenen mücadele sınırları aşarak enternasyonal bir boyut kazandı. Kürt halkının özsavunması ve dünyanın birçok yerinden gelen savaşçılar ile DAİŞ’in yenilgiye uğratılmasıyla birlikte insanlık için yeni bir umut yeşermiş oldu.
 
O günlerde Türkiye kentlerinden Rojava Devrimi’ne katılmak için giden ve bu direnişte yaşamını yitirenlerin aileleri, Türkiye'nin saldırılarına dair ajansımıza konuştu.
 
‘Zulme başkaldırdı’
 
2014’te Kobanê savaşında yaşamını yitiren Şahoz Suruç’un (Şehmus Budak) annesi Kevser Budak, oğlunun daha çocuk yaşta Kürt özgürlük hareketine bağlı olduğunu ifade ediyor. Kevser, Şahoz’un Kürt halkına yapılan zulme karşı 2011 yılında Riha’nın Serêkanî (Ceylanpınar) ilçesinden YPG’ye katıldığını aktarırken, Şahoz’un YPG’ye katıldıktan sonra ilk olarak Suriye sınırları içerisinde olan Serêkaniyê’de DAİŞ’le mücadele ettiğini söylüyor. Kevser, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın o dönem kullandığı “Kobanê düştü düşecek” söylemlerinden sonra Şahoz’un, bir taşın üzerine “Biz de Kobanê’ye gidiyoruz” sözlerini yazdığını ve arkadaşları ile birlikte yönünü Kobanê’ye çevirdiğini,  bunları ise televizyonda gördüğünü dile getiriyor.
 
Kobanê’ye varmadan yaşamını yitirdi
 
Şahoz’un Kobanê’ye varmadan Kobanê yolunda ağır bir çatışmada hayatını kaybettiğini söyleyen Kevser, oğlunun uğruna canını verdiği kentin şimdi Türkiye tarafından bombalanmasına tepki gösteriyor. Saldırıların derhal durmasını isteyen Kevser, “Taşa koydukları kafalarının dahi rahat uyumasına izin vermiyorlar. Bir iki kişi değil, yüzlerce insan orda şehit düştü ama çok güzel bir yaşam inşa ettiler. Direndiler, yine direnecekler. Okullarından tutun da birçok konuda sistemlerini oluşturdular. Şimdi ise yeniden saldırıyorlar. Şu anda dört parça Kurdistan’da çocuklarımız mücadele ediyorlar. Herkes kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Bu zulmü ortadan kaldırın artık yeter” şeklinde konuşuyor.
 
‘Özgürleştirmek için gitti’
 
Devrimci Komünarlar Partisi (DKP) üyesi ve Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) Komutanı Ulaş Bayraktaroğlu’nun  (Mehmet Kurnaz) 19 Kasım 2014 tarihinde YPG'ye katıldığını söyleyen annesi Melike Çakırer de, “Orası IŞİD işgali altındaydı ve orayı özgürleştirmek için gitti, enternasyonal tugaya katıldı” sözleri ile oğlunun direnişe katılma amacını anlatıyor. Mehmet’in gidişini yadırgamadığını aktaran Melike, “İspanya iç savaşında faşistler ile devrimciler savaşırken bütün dünyadan özellikle Avrupa’dan solcular İspanya'ya gidiyor ve orada enternasyonal tugay oluşturuyorlar, İspanyol devrimciler ile omuz omuza birlikte savaşıyorlar. Aynı enternasyonal dayanışma ile Rojava’ya gidiyorlar şimdi” diyor.
 
‘Yapılacak şey direnmektir’
 
Minbic’ın özgürleştirilmesi hamlesinde yer alan ve 26 köyün özgürleştirilmesine öncülük eden Mehmet, 9 Mayıs 2017’de Reqa’da bir bomba düzeneğinin patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Melike, oğlu Mehmet’in cenazesini, Türkiye'nin izin vermemesi üzerine Rojava’nın Dêrik ilçesinde defnettiklerini paylaşıyor. Bölgeye yeni savaş sinyallerinin verilmesini kapitalist ve emperyalist dünyanın “oyunu” olarak değerlendiren Melike, “Rojava’da, Ukrayna’da ve diğer savaş bölgelerinde kirli bir savaş oynanıyor. Onun için yapılacak şey direnmektir. Teslim olmamaktır” diye ekliyor.
 
‘Direnecekler’
 
Melike, büyük bedeller ile oluşan Rojava Devrimi’nin sahiplenilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları söylüyor: “O kadar büyük kayıplar verdiler ki buna karşı elbette direnecekler. Kazanılmış haklar, kazanılmış bir hayat ve bir yaşam biçimi var. Kendi kazandıklarını kendileri koruyacaktır. Ben güveniyorum. Kimse elde ettiğini kolay kolay bırakmayı göze almaz. Çünkü daha önce yaşadıklarını biliyorlar.  Orada yaşayan devrimcilerin, özgürlükçülerin sahip çıkacağına eminim. Çünkü birbirlerinin değerlerini iyi biliyorlar.”